Translation of "Portait" in Turkish

0.013 sec.

Examples of using "Portait" in a sentence and their turkish translations:

- Elle portait un manteau de vison.
- Elle portait un vison.

O, vizon bir ceket giyiyordu.

- Elle portait un manteau de fourrure.
- Elle portait une fourrure.

O bir kürk ceket giymişti.

Tom portait des chaussures mais ne portait pas de chaussettes.

Tom ayakkabıları giydi ama çorapları giymedi.

Il portait des lunettes.

O, gözlük taktı.

Elle portait un négligé.

Dağınık giyindi.

Elle portait des cuissardes.

O, uzun çizmeler giyiyordu.

Il portait une canne.

O bir baston taşıyordu.

Tom portait des gants.

- Tom eldiven giyiyordu.
- Tom eldivenliydi.
- Tom'un elinde eldiven vardı.

Tom portait des mocassins.

- Tom makosenlerini giyiyordu.
- Tom'un ayağında makosen ayakkabı vardı.
- Tom makosen ayakkabı giyiyordu.

Il portait un jeans.

Üzerinde kot pantolon vardı.

Tom portait un jean.

Tom'un üzerinde kot pantolon vardı.

La mère se portait bien,

Anne çok iyi gidiyordu,

Elle portait une robe simple.

O sade bir elbise giymişti.

Elle portait un joli chapeau.

O güzel bir şapka giydi.

Il portait un pantalon rouge.

O, kırmızı pantolon giydi.

Il portait une veste bleue.

O mavi bir ceket giymişti.

Elle portait un chapeau étrange.

O, tuhaf bir şapka giydi.

Elle portait un manteau bleu.

O, mavi bir ceket giyiyordu.

Elle portait un chemisier rouge.

- O, kırmızı bir buluz giymişti.
- O, kırmızı bir bluz giyiyordu.

Mary portait des vêtements d'homme.

Mary erkek giysisi giyiyordu.

Elle portait une robe rouge.

O kırmızı bir elbise giydi.

Il portait un chandail foncé.

O koyu renkli bir kazak giymişti.

Elle portait une robe laide.

O biçimsiz bir elbise giyiyordu.

Elle portait un chapeau noir.

- O, siyah bir şapka giyiyordu.
- Siyah bir şapka takıyordu.

Elle portait une robe blanche.

O beyaz bir elbise giydi.

Tom portait un costume coûteux.

- Tom pahalı bir takım elbise giyiyordu.
- Tom'un üstünde pahalı bir takım elbise vardı.

Tom portait un manteau marron.

- Tom kahverengi bir ceket giyiyordu.
- Tom'un üstünde kahverengi bir palto vardı.

Elle portait des vêtements affriolants.

O müstehcen giysi giymişti.

Il portait de vieilles chaussures.

O, eski ayakkabılar giydi.

Il portait un costume élimé.

O çok eskimiş bir takım elbise giyiyordu.

Elle portait une belle robe.

O güzel bir elbise giyiyordu.

Personne ne portait de ceinture.

Hiç kimse emniyet kemeri takmıyordu.

Elle portait des chaussures blanches.

O, beyaz ayakkabılar giydi.

Tom portait une chemise rouge.

Tom kırmızı bir gömlek giyiyordu.

Notre équipe portait des maillots rouges.

Ekibimiz kırmızı gömlekler giyiyordu.

Elle portait une robe de satin.

Saten bir gecelik giymişti.

Il portait ses chaussettes à l'envers.

O, çoraplarını ters giydi.

Il portait une cravate bleu clair.

O, açık mavi kravat takmıştı.

Marie portait une robe bleu claire.

Mary soluk mavi bir elbise giydi.

Elle portait une robe de soie.

O ipek bir elbise giymişti.

Il ne portait pas de chapeau.

O, şapka giymemişti.

Tom portait un uniforme de concierge.

Tom kapıcının üniformasını giyiyordu.

Tom ne portait pas de chapeau.

Tom'un kafasında şapka yoktu.

Linda portait quelques bijoux sur elle.

Linda'nın üzerinde birkaç mücevher vardı.

Tom ne portait pas de chaussures.

Tom'un üzerinde ayakkabıları yoktu.

Tom ne portait pas de casque.

Tom bir kask takmıyordu.

Tom ne portait pas de ceinture.

Tom kemer takmıyordu.

Sais-tu ce que Tom portait ?

- Tom'un ne giydiğini biliyor musun?
- Tom'un ne giydiğini biliyor musunuz?

Elle portait des chaussures brun foncé.

O koyu kahverengi ayakkabılar giyiyordu.

Mary portait une simple robe blanche.

Mary, basit bir beyaz elbise giydi.

Maria portait un costume de pirate.

Mary bir korsan kostümü giydi.

Tom portait un chapeau de paille.

Tom bir hasır şapka giyiyordu.

- Vous rappelez-vous ce que Tom portait hier ?
- Tu te rappelles ce que Tom portait hier ?

Tom'un dün ne giydiğini hatırlıyor musun?

La fille portait un grand chapeau rouge.

Kızın üzerinde büyük bir kırmızı şapka vardı.

Elle portait un bébé sur son dos.

O, sırtında bir bebek taşıdı.

J'ai remarqué qu'elle portait de nouvelles lunettes.

Onun yeni gözlük taktığını fark ettim.

Tom portait son fils sur le dos.

Tom sırtında oğlunu taşıyordu.

Si seulement elle portait des vêtements d'été.

Keşke o yazlık giysiler giyse.

Le chasseur portait des vêtements de camouflage.

Avcı kamuflaj giysisi giydi.

Tom portait une vieille blouse de laboratoire.

Tom eski bir laboratuvar önlüğü giyiyordu.

Tom portait des gants de cuir noirs.

Tom siyah deri eldivenler giyiyordu.

Mary portait une robe rouge et blanche.

Mary kırmızı ve beyaz bir elbise giyiyordu.

Dan portait des chaussures de tennis blanches.

Dan, beyaz tenis ayakkabılarını giydi.

Linda portait des robes modestes en permanence.

Linda her zaman mütevazı elbiseler giyerdi.

La reine portait une magnifique robe d'argent.

Kraliçe muhteşem bir gümüş elbise giyiyordu.

Tom portait une casquette de base-ball.

Tom bir beyzbol şapkası takıyordu.

Dan portait toujours un pistolet sur lui.

Dan her zaman silah taşıdı.

Aucun des motards ne portait de casque.

Hiçbir motosikletçi kask giymiyordu.

Tom portait un vieux t-shirt troué.

Tom delikleri olan eski bir tişört giyiyordu.

Cet homme portait un masque de tigre.

O adam bir kaplan maskesi takıyordu.

Elle portait un panier empli de fleurs.

Çiçeklerle dolu bir sepet taşıyordu.

Il portait un parapluie sous le bras.

O, kolunun altında bir şemsiye taşıyordu.

Jane portait le même ruban que sa mère.

Jane annesinin taktığı gibi aynı kurdeleyi taktı.

Elle portait un épais manteau contre le froid.

Soğuğa karşı kalın bir ceket giyiyordu.

Tom portait son sac en toile sur l'épaule.

Tom spor çantasını omuzunda taşıdı.

Elle portait, autour du cou, une écharpe rouge.

- Boynuna kırmızı bir atkı takmıştı.
- Boynuna kırmızı bir eşarp bağlamıştı.

Il ne portait pas du tout de vêtements.

Onun üzerinde hiç elbise yoktu.

Il portait une grande boîte dans ses bras.

O, kollarında büyük bir kutu tutuyordu.

Tom portait un bandage à la main gauche.

Tom'un sol elinde bandajı vardı.

Mary ne portait pas son gilet de sauvetage.

Mary can yeleğini giymedi.

- Tom portait son pyjama quand il a ouvert la porte.
- Tom portait son pyjama quand il ouvrit la porte.

Tom kapıyı açtığında pijamasını giyiyordu.

À cette époque, la compagnie se portait très bien

O zamanlar şirket çok iyi gidiyordu, ama temelde

La jeune femme portait un enfant dans les bras.

Genç kadın kollarında bir bebek taşıyordu.

Elle portait une robe bleue à la fête, hier.

Dün partide onun üzerinde mavi bir elbise vardı.

- Elle a porté des lunettes.
- Elle portait des lunettes.

O gözlük takıyordu.

Elle ne portait rien d'autre que ses sous-vêtements.

O, iç çamaşırından başka bir şey giymiyordu.