Translation of "Attitude" in Turkish

0.010 sec.

Examples of using "Attitude" in a sentence and their turkish translations:

- J'apprécie ton attitude.
- J'apprécie votre attitude.

Tutumunu beğeniyorum.

J'apprécie son attitude.

Onun davranışını seviyorum.

- Je n'aime pas votre attitude.
- Je n'aime pas ton attitude.

Senin tutumun hoşuma gitmiyor.

- Je n'apprécie pas votre attitude.
- Je n'apprécie pas ton attitude.

Davranışını takdir etmiyorum.

attitude joyeuse comportement sincère

neşeli tavrı samimi davranışları

Son attitude me dégoûte.

Tavrı beni tiksindiriyor.

C'est la bonne attitude.

Bu doğru bir tutum.

Elle avait une attitude hostile.

Onun düşmanca bir tutumu vardı.

- Je suis inquiet de votre attitude irresponsable.
- Je suis étonné par ton attitude irresponsable.

Sorumsuz tavrınız yüzünden paniğe kapıldım.

Mon attitude envers lui a changé.

Ona karşı tavrım değişti.

Il a honte de son attitude.

O, davranışından utandı.

Je ne peux pas supporter son attitude.

Onun davranışına katlanamam.

Son attitude n'est pas du tout polie.

Tutumu kibar olmadığını gösteriyor.

J'ai trouvé son attitude prétentieuse assez déconcertante.

Onun iddialı tavrını oldukça kaygılı buldum.

Mon attitude à son égard a changé.

Ona karşı tavrım değişti.

Je suis tellement déçue par ton attitude.

Senin tutumun beni çok hayal kırıklığına uğrattı.

Ce qui me préoccupe, c'est son attitude.

Beni rahatsız eden onun tavrı.

Je ne pouvais supporter son attitude arrogante.

Onun küstah tavırlarına dayanamadım.

La curiosité est le début d'une attitude culturelle.

Kültürel düşüncenin temeli merak duygusudur.

Il se peut qu'elle n'apprécie pas son attitude.

Onun tavrından hoşlanmayabilir.

Elle a une attitude négative envers la vie.

Her şeyi düşürdüm ve bunun için Boston'dan çıkan ilk uçağı yakaladım.

Il adoptait une attitude agressive à mon égard.

Bana karşı saldırgan bir tavır takındı.

Mais on ne peut pas se permettre cette attitude,

Fakat bu duyarsızlığın bedelini ödeyemeyiz

La xénophobie est une attitude répandue dans les ghettos.

Yabancı düşmanlığı gettolarda yaygın bir tutumdur.

Cette attitude fait partie de la culture de l'entreprise.

O yaklaşım, şirket kültürünün parçasıdır.

ça remet en question leur perspective, ça change leur attitude.

biliyorum ki bu onların bakış açısını ve yaklaşımını değiştirecektir.

attitude face à la mort leur donnait un côté dangereux.

sağlayan İskandinav savaşçılar tarafından terörize edilmişti .

Et cela me semble encore une fois une attitude viking caractéristique.

Ve yine karakteristik bir Viking tavrı

Tout le monde ne peut pas avoir une attitude si désinvolte.

herkes bunu böyle bir kibirle karşılayamaz.

Tout le monde a adopté une attitude hostile envers les immigrés clandestins.

Herkes yasadışı yabancılar karşı düşmanca bir tavır aldı.

Mais nous avons eu une attitude anormale en jouant à des jeux sur l'ordinateur

ama bilgisayarda oyun oynarken anormal bir tavrımız vardı

Vas-y, justifie ton attitude, justifie le fait que tu aies été là lorsque tout ça s'est passé.

Davranışını haklı çıkar, haydi, bunların hepsi olduğunda orada olmanı haklı çıkar.

Laissant de côté la question de la réalité ou de la fiction, ils expriment tous, je pense, une attitude

Gerçek ya da kurgu sorusunu bir kenara bırakırsak, bence hepsi çok karakteristik ve tutarlı bir tavrı