Examples of using "Tiennyt" in a sentence and their turkish translations:
Bir şey bilmiyordum.
Tom'u tanımıyorum.
Ben cevabı bilmiyordum.
- Nereye gideceğimi bilmiyordum.
- Ben nereye gidileceğini bilmiyordum.
Fransızca konuştuğunu bilmiyordum.
- Onu sen de bilmiyordun.
- Onu siz de bilmiyordunuz.
Onu hiç kimse bilmiyordu.
Dans edebildiğini bilmiyordum.
Sizin burada olacağınızı bilmiyordum.
Otobüse nerede bineceğimi bilmiyordum.
Bunun var olduğunu bilmiyordum.
Tom'un Fransızca konuştuğunu bilmiyordum.
Aslında, onu bilmiyordum.
Yeni bir kız arkadaşım var; tanımıyor musun?
O ne yapacağını bilmiyordu.
Kendimi nasıl ifade edeceğimi bilmiyordum.
Ben onun adını asla bilmiyordum.
Onun nereden geldiğini bilmiyordum.
Ona ne söyleyeceğimi bilmiyordum.
O, bir gaddar adamla evlendiğini bilmiyordu.
Onun kim olduğunu bilmiyordum.
Senin beyzbolu sevdiğini bilmiyordum.
Evli olduğunu bilmiyordum.
Tom'un neden davet edilmediğini bilmiyordum.
Gerçekten mi? Bunu bilmiyordum.
- Tom ne diyeceğini bilmiyordu.
- Tom ne dediğini bilmiyordu.
Tom nasıl tepki vereceğini bilmiyordu.
Tom o zaman bilmiyordu.
Tom kimden soracağını bilmiyordu.
Onların çıktığını bilmiyordum.
Bunun var olduğunu bile bilmiyordum.
Tom'un Fransızca konuşabildiğini bilmiyordum.
O an sıra dışı bir şeye şahit olduğumu bilmiyordum.
Aslında onu hiç bilmiyordum.
Onun gerçek adını bilmiyordum.
Tom'un bir kız arkadaşı olduğunu bilmiyordum.
- Tom'un üşüttüğünü bilmiyordum.
- Tom'un soğuk aldığını bilmiyordum.
Tom ne olacağını bilmiyordu.
Okuyabildiğini bilmiyordum.
Evlenmeyi planladığını bilmiyordum.
Onu bilmiyor muydun?
Onun bir lakabı olduğunu bilmiyordum.
Bir süredir onu biliyorum.
Bir yılanın olduğunu bilmiyordum.
Tom'un evli olduğunu bilmiyor muydun?
Tom'un Fransızca konuştuğunu bilmiyordum.
Tom sadece ne yapacağını bilmiyordu.
Tom Mary'nin ne hakkında konuştuğunu bilmiyordu.
Tom Mary'nin geçmişi hakkında bir şey bilmiyordu.
Buraya geldiğinizi ben de bilmiyordum.
Tom hangi otobüse bineceğini bilmiyordu.
Tom artık yemeği ne yapacağını bilmiyordu.
Tom soruya nasıl cevap vereceğini bilmiyordu.
Tom Mary'nin işini bırakmaya karar verdiğini bilmiyordu.
Onun iki yıl önce öldüğünü bilmiyor muydun?
Tom'un Mary'nin oğlu olduğunu bilmiyor muydunuz?
Aslında, o planlar hakkında bir şey bilmiyordum.
Onun bundan haberdar olması imkansız.
- Tom'a ne söylemem gerektiğini bilemedim.
- Tom'a ne söylemem gerektiğini bilmiyordum.
Bunun büyük bir anlaşma olduğunu bilmiyordum.
Bu tür bir şeyin var olduğunu bilmiyordum.
- Fransızca konuşabildiğin hakkında hiçbir fikrim yoktu.
- Fransızca konuşabildiğine dair hiçbir fikrim yoktu.
Tom Mary'nin John'a ne söylediğini bilmiyordu.
Bir ipucum yoktu.
Tom ekstra yiyecekle ne yapacağını bilmiyordu.
Gerçekten mi? Ben onun senin kız kardeşin olduğunu bilmiyordum.
Onun orada olduğunu hiç bilmiyordum.
Bay Williams'ın Vietnam Savaşı'nda savaştığını bilmiyordum.
Tom kendini nasıl iyi ifade edeceğini bilmiyordu.
Tom Mary'nin yemek pişirmeyi sevdiğini bilmiyordu.
Ne yapacağımı bilmediğim için yardım istedim.
Senin evinin bu kadar yakınında bir banka olduğu hakkında hiçbir fikrim yoktu.
Tom'un Mary'yi sevmediğini bilmiyor muydun?
Tom öpülmek üzereydi ama o bunu bilmiyordu.
Avustralya'da yaşam maliyetinin bu kadar yüksek olduğunu bilmiyordum.
Tom'un Fransızca konuşamadığını bilmiyordum.
Tom nasıl cevap vereceğini bilmiyordu.
Tom ondan gizlice nefret ettiğimi bilmiyordu.
Tom neyin yanlış olduğunu bilmediğini söyledi.
Üzgünüm. Ben bunun ciddi olduğunu fark etmedim.
Tom başka ne yapacağını bilmiyor.
Tom çöpü nerede yakacağını bilmiyordu.
Tom ne yapması gerektiğini bilmiyordu.
Tom Mary'nin aşkını kabul ya da onu red edip etmeyeceğini bilmiyordu.
O ne yapacağını bilmiyordu ve başını ellerinin içinde tuttu.
Ne yaptığını bilmediğin için seni affediyorum.
Bizden hiç kimse onların adada ne kadar zaman kaldıklarını bilmiyordu.
Affedersiniz. Buranın sizin koltuğunuz olduğunu bilmiyordum.
Tom Mary'nin nerede çalıştığını bilmediğini söyledi.
Tom Mary'nin Boston'dan geri döndüğünü bilmiyordu.
Böyle duyguların hâlâ var olduğunu bilmiyordum bile.
Hastalığından haberim olsaydı, onu hastanede ziyaret ederdim.
Mary, şaşırdım. Senin böylesine iyi bir aşçı olduğunu hiç düşünmezdim.
Tom ne olduğunu bilmiyormuş gibi davrandı.
Tom Mary'nin onun almasını istediği şeyi bilmediğini söyledi.
Tom ne söyleyeceğini bilmiyordu, bu yüzden bir şey söylemedi.
Bir sürü yılan yıldızı istilaya geliyor. Ne yapacağından, nasıl başa çıkacağından emin değil gibi.
Tom'un bir kız kardeşi olduğunu bilmiyordum.