Translation of "Suuren" in Turkish

0.005 sec.

Examples of using "Suuren" in a sentence and their turkish translations:

- Tein suuren virheen.
- Minä tein suuren virheen.

Büyük bir hata yaptım.

Hän sai suuren.

O büyük bir tane yakaladı.

suuren järven alituinen liike

Büyük gölün coşkulu sularındaki kıpırtılar hep birlikte

Tomi näki suuren linnun.

Tom büyük bir kuş gördü.

Hän sai suuren taimenen.

Büyük bir alabalık yakaladı.

Tom otti suuren riskin.

Tom büyük bir risk aldı.

Kuinka suuren lahjoituksen teit?

Bağışın ne kadar büyüktü?

Tomi piirsi suuren neliön.

Tom büyük bir kare çizdi.

Tom peri suuren omaisuuden.

John büyük bir serveti miras olarak aldı.

Voitko tehdä minulle suuren palveluksen?

Bana büyük bir iyilik yapabilir misin?

Kuusikymmenvuotias tätini peri suuren kiinteistön.

Altmış yaşındaki teyzem büyük miras aldı.

Olen sinulle velkaa suuren anteeksipyynnön.

Sana büyük bir özür borçluyum.

Tom jätti suuren omaisuuden pojalleen.

Tom oğluna büyük bir servet bıraktı.

Hän jätti tyttärelleen suuren omaisuuden.

Kızına büyük bir servet bıraktı.

Kultaseppä kiinnitti suuren helmen rintaneulaan.

Kuyumcu broşa büyük bir inci monte etti.

- Mä luulen, et mä oon tehny suuren virheen.
- Luulen, että olen tehnyt suuren virheen.
- Minusta tuntuu siltä, että olen tehnyt suuren virheen.

Ben büyük bir hata yaptığımı düşünüyorum.

Hänen puheensa teki minuun suuren vaikutuksen.

Onun konuşmasından çok etkilendim.

Jobinkyynelheinä voi parantaa suuren määrän sairauksia.

Gözyaşı Otu çok sayıda hastalığı tedavi edebilir.

Tom tulee ahkeroimaan suuren osan iltapäivää.

Tom öğleden sonranın çoğunda meşgul olacak.

Tämä kirja teki minuun suuren vaikutuksen.

Bu kitap gerçekten aklımı başımdan aldı.

Löysin suuren metalliportin, jonka yli yritin päästä.

Büyük bir metal kapı buldum, tırmanıp atlamaya çalıştım,

Ja suuren ihmisryhmän kanssa Pandoon herättämättä epäilyjä.

çok sayıda insan ve araçla Pando'ya gidebilmek için hazırlanmış bir hileydi.

Opettaja komensi oppilaat kokoontumaan suuren puun ympärille.

Öğretmen öğrencilere büyük ağacın etrafında toplanmalarını emretti.

Tytön kihlattu antoi tälle hyvin suuren sormuksen.

Nişanlısı ona büyük bir yüzük verdi.

16-päinen joukko. Tämä on alueen suuren saukkoperhe.

16 üyeleri var. Buraların en büyük su samuru ailesi.

Suuren määrän vuoksi - suurin osa niistä selviää ruokapaikaille.

Avcılarını sayılarıyla bastırarak... ...büyük çoğunluğu beslenme alanlarına varacaktır.

- Hän teki vakavan virheen.
- Hän teki suuren virheen.

O ciddi bir hata yaptı.

Kuu oli kokonaan piilossa suuren mustan pilven takana.

Ay büyük bir siyah bulut tarafından tamamen gizlendi.

Elisabet johti Venäjän seitsenvuotiseen sotaan Frederik Suuren Preussia vastaan.

O Rusya'yı Avusturya ve Fransa'nın yanında Prusya'ya karşı savaşa sürükledi.

Jaamme perheemme omistaman suuren maa-alueen tasapuolisesti lastemme kesken.

Aile arazisinin geniş alanını çocuklar arasında eşit olarak böleceğiz.

Yhtäältä kärsimme suuren menetyksen, mutta toisaalta opimme paljon kokemuksesta.

Bir taraftan ağır kayıplar verdik fakat diğer taraftan deneyimden birçok şey öğrendik.

Kaarle Suuren sanotaan kylväneen sekä Saksan että Ranskan siemenet.

Charlemagne'ın hem Almanya hem de Fransa'nın tohumlarını attığı söylenir.

Vai käytänkö luonnon omaa suojaa ja majoittaudun suuren puun alle?

Yoksa bu ağacın arka tarafına gidip doğanın bana verdiğini mi kullanacağız?

Vanha uros on suuren kokonsa takia vähemmän ketterä kuin muut.

Yaşlı erkek fazla iri olduğu için geri kalan herkesten daha yavaş.

- Eilen hän näki ison miehen.
- Eilen hän näki suuren miehen.

Dün o, büyük bir adam gördü.

- Mitä jos sulkisit leipäläpesi?
- Mitäs jos pitäisit suuren suusi ummessa?

Büyük ağzını kapatmaya ne dersin?

Niin suuren rahasumman tienaaminen niin lyhyessä ajassa ei ollut kovin helppoa.

O kadar az zaman içerisinde bu kadar çok para kazanmak çok kolay değildi.

Etelä-Italialainen Sisilian saari on peittynyt suuren tuhka- ja savupilven alle.

Güney İtalyan adası Sicilya büyük bir duman ve kül bulutuyla kaplandı.

Tämä on myös tilaisuus vahvistaa siteitä, jotka pitävät näin suuren perheen yhdessä.

Bu kadar büyük bir aileyi bir arada tutan bağları da sağlamlaştırmak gerek.

- Luulin, ettei tämä olisi juttu eikä mikään.
- Luulin, ettei tämä olisi mikään suuren numeron aihe.

- Bunun büyük bir şey olmadığını düşündüm.
- Bunun çok önemli olmadığını düşündüm.

- Luulin, ettei se olisi juttu eikä mikään.
- Luulin, ettei se olisi mikään suuren numeron aihe.

Bunun büyük bir anlaşma olmadığını düşündüm.