Examples of using "Suoraan" in a sentence and their turkish translations:
Hemen yukarıda.
Parmağımın ucuna.
O, açıkça konuşur.
Dümdüz gidin.
Doğruca eve gidiyorum.
Doğruca yatmaya gittik.
Doğruca plaja gidelim.
Dürüst olmak gerekirse, ondan nefret ediyorum.
Bear'ı önümüzde görüyorum.
Doğruca şehir merkezine çıkan ana yol.
Halatla dümdüz bir şekilde mi inelim,
O doğruca şişeden içti.
Ben doğrudan komşumdan duydum.
Tom yüz üstü yere kapaklandı.
O doğruca ona baktı.
Biz doğrudan fırtınanın yolu üzerindeydik.
Tom doğruca yatağa gitti.
Dürüstçe konuşulursa, o güvenilmez bir adamdır.
Tek seçenek var: Bu tepeden halatla inmek.
O an, bu inanılmaz yaratığın gözlerine bakıyordum.
Açıkçası, ondan hoşlanmıyorum.
- Açıkçası o hatalıdır.
- Dürüstçe konuşmak gerekirse, o hatalıdır.
O, tam benim gözüme baktı.
Kabul için başvurunuzu doğrudan okul idaresine gönderin.
Tom, dobra dobra konuşan bir tiptir.
- Sadede geleceğim. Kovuldun.
- Hemen konuya gireceğim. Kovuldun.
Tom doğruca Mary'nin tuzağına yürüdü.
Adının kelimesi kelimesine çevirisi, "zehir nefes".
Dürüst olmak gerekirse, seni hiç sevmiyorum.
Açıkçası, ben fazlaca endişeli değilim.
Bir bilgi, sosyal medyada gözümüzün önüne düştüğünde
Yani bizim kamera sistemimiz aslında bunu doğrudan görüyor.
Vay canına, buradan düşmek çok kolay olurdu!
Ben görüşlerini dürüstçe ifade eden insanlara hayranım.
Tom'un kötü haberleri doğrudan Mary'den duymaya ihtiyacı var.
Dürüst olmak gerekirse, onun konuşmaları her zaman bir sıkıntı.
Yavrular, antilopları korkutup kaçırıyor. Doğruca dişiye geliyorlar.
ve sonra da bu kenardan, o enkazın yanına ineceğiz.
Halatla dümdüz bir şekilde mi inelim, halat olmadan serbest şekilde mi aşağı inelim?
Doğrudan havadan oksijen çekebilmek için kendini dışarı atıyor. Nihayet. Güneş yüzünü gösteriyor.
Halatla inmek iyi olur, hemen oraya ineriz. Kötü yanı, halatı bağlayacak pek bir şeyin olmaması.
Dün okuldan sonra doğruca eve gittin mi?
Neden bize sadece aklından ne geçtiğini anlatmıyorsun?
Keşke ona yalan söylemeseydim. Onun yüzüne asla tekrar bakamayacağım.