Examples of using "Kuullut" in a sentence and their turkish translations:
Söylentiyi duydum.
Üzgünüm, seni duymadım.
Senden haberim var.
Onu duydum.
Affedersiniz, duymadım.
Her şeyi duydum.
- Olanları duydum.
- Neler olduğunu duydum.
Senin hakkında oldukça çok şey duydum.
İçeri girdiğini duymadım.
Sen hiç Nessie'yi duydun mu?
Ben zaten yeterince duydum.
Bunu daha önce duydum.
Ben bunu duymamıştım.
Bunu daha önce duydum.
Tom'un gittiğini duymadım.
O şarkının Fransızca söylenildiğini duydum.
Haklarında bir şeyler duymuştum ancak onları daha önce hiç görmemiştim.
Yıllardır ondan duymadım.
Occupy Wall caddesini duydun mu?
O, dinledi ama bir şey duymadı.
Dinledim fakat hiçbir şey duymadım.
Daha önce bunun hepsini duydum.
Daha önce onun hepsini duydum.
Tom'un Fransızca konuşmasını duydun mu?
Zengin olduğunu duyuyorum.
Onun Fransızca konuştuğunu duymadın mı?
Ben uzun bir süre ondan haber almadım.
Costa Concordia lüks yolcu gemisinin batışını duydun mu?
Bu şarkının Fransızca versiyonunu duydum.
Onun iş aradığını duyuyorum.
Her şeyi duydum.
Tom'un yakındığını hiç duymadım.
Ne söylediğini duymadım.
Hafta boyunca Tom'dan haber almadım.
Uzun zamandır o espriyi duymadım.
Şimdiye kadar ondan bir kelime duymadım.
Hiç Fransızca konuşan birini duydun mu?
Sanırım Tom'un terfisini duydun.
Tom'a ne olduğunu duydun mu?
- Bu aktörü hiç duymadım.
- Bu aktörü hiç işitmedim.
Ben henüz o hikayeyi duymadım.
Tom kaza hakkında bir şey duymamıştı.
O fıkrayı daha önce hiç duymamıştım.
Böyle tuhaf bir hikaye asla duymadım.
Tom'un mükemmel bir tenis oyuncusu olduğunu duyuyorum.
Tom'un daha önce şikâyet ettiğini hiç duymadım.
Tom'a ne olduğu asla kulağıma gelmedi.
Tom'un Fransızca konuştuğunu hiç duymadım.
Ondan haber almadığım için ona tekrar yazdım.
Tom Mary'nin yalan söylediğini asla duymadı.
Onun diğerleri hakkında kötü konuştuğunu asla duymadım.
Tom'un Mary'nin adını söylediğini hiç kimse duymadı.
İtalyancanın hileli bir dil olduğunu duydum.
Tom neler olduğunu duymuyor gibi davrandı.
Onu söylediğini kaç kez duydum?
Dünyanın en güzel kadınlarının Boston'da yaşadığını duydum.
Sanırım o hikayeyi daha önce duydum.
Tom Mary'nin Fransızca konuştuğunu asla duymadı.
Üzgünüm? Affedersiniz?
Bu, uzun zamandır duyduğum en iyi haber.
Tom o zaman o bandoyu hiç duymadı bile.
Duyduğum kadarıyla, beyaz gözleri ve kızıl saçları vardı.
Bugün bu şarkıyı üçüncü duyuşum.
Tatoeba: Kelime savaşlarını hiç duymuş muydunuz? Evet, biz eğlence için bunu yapıyoruz.
Boston'un tehlikeli bir yer olduğunu duydum. Bu doğru mu?
Tom Jackson'ın Boston'daki en iyi avukatlardan biri olduğunu duydum.
Hiç Tom adında bir şair duydun mu?
O, gümüş ağaçları olan altın şehirler hakkında harika hikayeler duymuştu.
Mary, Tom'un November Rain'i hiç dinlememiş olduğuna şaşırdı.
Almanya'da biranın sudan daha ucuz olduğunu duydum. Bu doğru mu?
Mary, Tom'un Stairway to Heaven'ı hiç dinlememiş olduğuna inanamadı.
Tom'un karısı kadar iyi ya da daha iyi yemek pişirebildiğini duydum.
Sadece birkaç haftalık bir bebek bu. Ağaçların arasından duyduğu sesler sonunda gözünde somutlaşıyor.