Translation of "Untidy" in Turkish

0.005 sec.

Examples of using "Untidy" in a sentence and their turkish translations:

I'm untidy.

- Ben dağınığım.
- Ben pasaklıyım.
- Ben düzensizim.

Tom is untidy.

Tom düzensiz.

Tom was untidy.

Tom düzensizdi.

His room is untidy.

- Odası düzensiz.
- Onun odası düzensiz.

- I think Tom is untidy.
- I think that Tom is untidy.

Sanırım Tom düzensiz.

The room was very untidy.

- Oda çok düzensizdi.
- Oda çok dağınıktı.
- Oda çok savruktu.

Your hair really does look untidy.

Saçınız gerçekten dağınık görünüyor.

Tom is very untidy, isn't he?

Tom çok düzensiz, değil mi?

Do you think Tom is untidy?

Tom'un dağınık olduğunu düşünüyor musun?

My brother's room is always untidy.

Kardeşimin odası hep dağınıktır.

Tom and Mary's house is very untidy.

Tom ve Mary'nin evi çok dağınık.

My mother doesn't like my room being untidy.

Annem odamın düzensiz olmasından hoşlanmıyor.

- His long and untidy hair was similar to a lion's mane.
- His long, untidy hair resembled a lion's mane.

Onun uzun ve düzensiz saçları bir aslan yelesine benzerdi.

- Tom is untidy, isn't he?
- Tom is scruffy, isn't he?

Tom dağınık, değil mi?

untidy and awkward. Napoleon even  described him as a “damn brute”.

ve garipti. Napolyon onu "lanet olası bir hayvan" olarak bile tanımladı.

- Tom is untidy, isn't he?
- Tom is a slob, isn't he?

Tom düzensiz, değil mi?

Tom's desk was so untidy that the cleaner refused to clean the room.

Tom'un masası o kadar dağınıktı ki, temizlikçi odayı temizlemeyi reddetti.

His face was disturbed and troubled, while his clothes were disarranged and untidy.

- Giysileri dört bir yana dağılmış haldeyken, huzursuzluğu ve tedirginliği peykerinden anlaşılıyordu.
- Kıyafetleri sağa sola dağılmışken, tüm sıkıntısı yüzüne yansımıştı.

I can put up with a house being untidy, but I don't like it to be dirty.

Bir evin düzensiz olmasına katlanabilirim ama kirli olmasından hoşlanmıyorum.