Translation of "Nickname" in Turkish

0.059 sec.

Examples of using "Nickname" in a sentence and their turkish translations:

- What's your nickname?
- What is your nickname?

- Senin lakabın ne?
- Lakabın ne?
- Lakabınız ne?

My nickname is "Itch."

Benim takma adım " Itch."tir.

My nickname is Ryck.

Benim takma adım Ryck.

What a terrible nickname!

Ne korkunç bir lakap!

My nickname is Tom.

Benim takma adım Tom.

My nickname isn't Tom.

Benim takma adım Tom değil.

Sami's nickname was "Rambo."

Sami'nin lakabı "Rambo" idi.

- How did you get that nickname?
- How did you get your nickname?

Lakabını nasıl aldın?

I don't have a nickname.

Bir rumuzum yok.

What was his childhood nickname?

- Onun çocukluktaki takma adı neydi?
- Onun çocukluk lakabı neydi?

Why is that your nickname?

O neden sizin takma adınız?

Who gave you your nickname?

- Sana lakabını kim taktı?
- Sana lakabını kim verdi?

Do you have a nickname?

- Senin bir lakabın var mı?
- Lakabın var mı?
- Lakabınız var mı?

That nickname fits him perfectly.

O takma isim ona mükemmel uyuyor.

Tom doesn't like his nickname.

Tom onun lakabını beğenmiyor.

Sami didn't have a nickname.

- Sami'nin bir lakabı yoktu.
- Sami'nin bir takma adı yoktu.

Your nickname fits you perfectly.

- Takma adın sana mükemmel olarak uyuyor.
- Takma adın sana kusursuzca uyuyor.

- Tom said I needed a nickname.
- Tom said that I needed a nickname.

Tom bir takma isme ihtiyacım olduğunu söyledi.

You can't give yourself a nickname.

Kendine bir takma ad veremezsin.

Tom really needs a better nickname.

Tom'un gerçekten daha iyi bir takma ada ihtiyacı var.

How did you get that nickname?

O takma adı nasıl aldın?

- Tom said he didn't like his nickname.
- Tom said that he didn't like his nickname.

Tom onun lakabını beğenmediğini söyledi.

The nickname ‘bras de fer’, iron-arm.

'bras de fer' takma adını, demir-kolunu kazandı .

I hear you've got a new nickname.

Yeni bir takma adın olduğunu duyuyorum.

Tom got that nickname in high school.

Tom o lakabı lisede aldı.

I didn't know Tom had a nickname.

Onun bir lakabı olduğunu bilmiyordum.

Have they given you a nickname yet?

Onlar sana henüz bir takma ad verdiler mi?

Most people call him by his nickname.

Çoğu kişi ona rumuzuyla seslenir.

Tom told me how he got his nickname.

Tom lakabını nasıl aldığını bana söyledi.

I'm the one who gave Tom his nickname.

Tom'a lakabını veren kişi benim.

How did you get a nickname like that?

Öyle bir lakabı nasıl aldın?

"Do you have a nickname?" "Yes, it's Rick."

"Bir takma adın var mı?" "Evet, Rick."

I have a friend whose nickname is "Pencil."

İsmi "kalem" olan bir arkadaşım var.

- She has reddish hair, whence comes her nickname "Carrot".
- She has reddish hair. That's why her nickname is Carrot.

Onun saçları kırmızımsı. Bu yüzden onun lakabı Havuç.

I don't know. Is there a nickname for Tokyo?

Bilmiyorum. Tokyo'nun bir lakabı var mı?

Zezo is not my name. It's only a nickname.

Benim adım Zezo değil. O yalnızca takma bir ad.

"John Doe" is a nickname for an anonymous person.

John Doe anonim bir kişi için takma bir isimdir.

If I had a nickname, I would be content.

Bir takma adım olsa memnun olurum.

She has red hair, so they gave her the nickname "Carrot".

Kırmızı saçları var bu yüzden ona "Havuç" lakabını taktılar.

Do you know what Tom's nickname was when he was a kid?

O bir çocukken Tom'un lakabının ne olduğunu biliyor musun?

"Tatoeba is not a Japanese girl name." "Then, it's your Japanese girlfriend's nickname."

"Tatoeba bir Japon kız adı değil." "Öyleyse o senin Japon kız arkadaşının lakabı."

The name of this man who emerged with the nickname of the Renaissance man

Rönesans adamı lakabıyla ortaya çıkan bu adamın adı

- Zezo is not my name. It's only a nickname.
- Zezo is not my name. It's only a nick.

Zezo benim adım değil. O sadece bir lakap.