Translation of "Income" in Turkish

0.015 sec.

Examples of using "Income" in a sentence and their turkish translations:

In corporate income tax;

64 milyarlık kurumsal vergi ödedi;

What's your annual income?

Yıllık gelirin nedir?

Tom has no income.

Tom'un geliri yok.

What's your pretax income?

Vergi öncesi geliriniz nedir?

Will generate income and jobs,

gelir ve istihdam yaratacak

Left homeless without an income.

ve evsiz ve gelirsiz kaldı.

He has a considerable income.

O önemli bir gelire sahiptir.

What's your pre-tax income?

Senin vergi öncesi gelirin nedir?

He lives beyond his income.

O, gelirinin ötesinde yaşıyor.

He has a nice income.

O iyi bir gelire sahip.

Tom had no income then.

Tom'un o zaman hiçbir geliri yoktu.

I'm on a fixed income.

Ben sabit gelirliyim.

This has increased family income.

Bu, ailenin gelirini artırdı.

Taxation is based on income.

Vergilendirme gelire bağlıdır.

He has a fair income.

Onun adil bir geliri var.

She has a comfortable income.

- O rahat bir gelire sahiptir.
- Onun rahat bir geliri var.

Tom has a nice income.

Tom güzel bir gelire sahip.

What's your total household income?

Toplam hane halkı geliriniz nedir?

Tom has a comfortable income.

Tom'un rahat bir geliri var.

Tom lives beyond his income.

Tom gelirinin ötesinde yaşıyor.

I have a decent income.

İyi bir gelirim var.

Sami didn't have an income.

Sami'nin hiçbir geliri yoktu.

- Tom said he paid income taxes.
- Tom said that he paid income taxes.

Tom, gelir vergisi ödediğini söyledi.

- They said that they paid income taxes.
- They said they paid income taxes.

Gelir vergisi ödediklerini söylediler.

The lawyer has a fair income.

Avukat adil bir gelire sahiptir.

I'm satisfied with my current income.

Ben şu anki gelirimden memnunum.

My income and expenses aren't balanced.

Gelirim ve giderlerim dengeli değil.

My income has decreased ten percent.

Gelirim yüzde on azaldı.

What's your opinion on basic income?

Temel gelir hakkındaki görüşünüz nedir?

In income inequality, in refugees, in race.

gelir eşitsizliği, mülteci sorunu, ırkçılık gibi konularda

He is quite satisfied with his income.

Gelirinden oldukça memnun.

I don't know my father's annual income.

Babamın yıllık gelirini bilmiyorum.

I must manage on a small income.

Küçük bir gelirle idare etmeliyim.

His annual income is more than $100,000.

Onun yıllık geliri 100,000 dolardan daha fazladır.

His annual income is more than $100000.

Onun yıllık geliri 100.000$'dan fazladır.

Living on a small income is hard.

Küçük bir gelirle yaşamak zordur.

My annual income exceeds five million yen.

Benim yıllık gelirim beş milyona yeni geçiyor.

You must live according to your income.

Gelirine göre yaşamalısın.

I hate the idea of basic income.

Temel gelir fikrinden nefret ediyorum.

I love the idea of basic income.

Temel gelir fikrini seviyorum.

- A six-figure income is not uncommon for physicians.
- A six-figure income isn't uncommon for physicians.

Doktorlar için 6 haneli gelirler alışılmamış bir durum değil.

Rents for the classicals was about unearned income.

Klasikler için kira, kazanılmamış gelirle ilgiliydi.

So you shouldn't get an income from there?

Yani bir gelir de ordan elde etmesin mi?

We can make good predictions about our income.

gelirimiz hakkında iyi tahminlerde bulunabiliriz.

This way Europe is not guaranteeing your income.

Bu yolla Avrupa gelirinizi garanti etmiyor.

My income has gone down by 10 percent.

Gelirim yüzde 10 azaldı.

You should try to live within your income.

Gelirine göre yaşamaya çalışmalısın.

She spends most of her income on books.

Gelirinin çoğunu kitaplara harcar.

They have to live on his small income.

Onun küçük geliriyle yaşamak zorundalar.

His income is three times larger than mine.

Onun geliri benimkinden üç kat daha büyüktür.

He has a monthly income of 2,000 dollars.

Onun aylık geliri 2.000 dolar.

I manage to live on a small income.

Küçük bir gelirle geçinebiliyorum.

His income was diminished by half after retirement.

Emekli olduktan sonra geliri yarı yarıya azaldı.

Professional writers do not have a regular income.

Profesyonel yazarların düzenli bir geliri yoktur.

Tom's income totals thirty thousand dollars a year.

Tom'un geliri yıllık otuz bin doları buluyor.

He made the best of his small income.

O küçük gelirini en iyi şekilde değerlendirdi.

Their modest income doesn't allow for many luxuries.

Onların az geliri birçok lükse izin vermiyor.

The government lowered taxes for lower-income families.

Hükümet düşük gelirli aileler için vergileri düşürdü.

It's an important source of income for him.

Bu onun için önemli bir gelir kaynağıdır.

The income from this source is tax-free.

Bu kaynaktan elde edilen gelir, vergiden muaftır.

She has a comfortable income to live on.

Geçimini sağlayacak rahat bir geliri var.

Tom spends 30% of his income on food.

Tom gelirinin %30'unu gıdaya harcıyor.

- Your income is about twice as large as mine.
- Your income is about twice as large as mine is.

Geliriniz yaklaşık olarak benimkinin iki katı kadar büyük.

My father reared goats to supplement the family income.

Babam ailemizin gelirini artırmak adına keçiler beslerdi.

Where 85% of their income relies on this resource.

bu ülkelerin %85'inin geliri bu kaynağa bağlı.

His income is too small to support his family.

Geliri ailesine bakamayacak kadar çok küçük.

He cannot support his family on his monthly income.

Onun aylık geliri ailesini geçindiremez.

He has some income in addition to his salary.

Maaşına ek olarak biraz geliri var.

My annual income approximates fifteen million yen, I suppose.

Yıllık gelirim yaklaşık on milyon yen, sanırım.

I have to live on my very small income.

Çok küçük gelirimle yaşamak zorundayım.

A secure income is an important thing for me.

Güvenli bir gelir benim için önemli bir şeydir.

His family has to live on his small income.

Ailesi onun küçük geliriyle yaşamak zorunda.

Last year my income was about five million yen.

Geçen yıl benim gelir yaklaşık beş milyon yendi.

Last year's growth of income was 5% after inflation.

Enflasyondan sonra geçen yılın gelir artışı % 5 idi.

Tourists are the main source of income for them.

Turistler onlar için ana gelir kaynağıdır.

I can't get by on such a small income.

Böylesine küçük bir gelirle geçinemem.

Tom pays about 25% of his income in taxes.

Tom gelirinin yaklaşık %25' ini vergi olarak ödüyor.

I have an income of 50,000 yen a month.

Ayda 50.000 yen gelirim var.

He has a sufficient income to support his family.

O, ailesini desteklemek için yeterli gelire sahip.

She was used to living on a small income.

O, küçük bir gelirle yaşamaya alışkındı.

Tom couldn't make both ends meet on his income.

Tom gelirine göre geçinemiyordu.

His high income afforded him a life of prosperity.

Yüksek geliri ona bir refah ömür sağladı.

He pays about 25% of his income in taxes.

Gelirinin yüzde yirmi beşini vergi olarak ödüyor.

Two hundred and fourteen million women in lower-income countries

Düşük gelirli ülkelerde 240 milyon kadın gebe kalmak isteyip istemediğine

In just 2 years, tourism income has fallen by 25%.

Sadece 2 yıl içinde turizm geliri %25 azaldı

We should strike a balance between our expenditure and income.

Kazancımız ve giderimiz arasında orta yolu bulmalıyız.

She left me simply because I had a small income.

Beni sadece az kazanıyorum diye terk etti.

She could not make both ends meet on her income.

O, geliriyle geçinemedi.

His income is too small to support his large family.

Onun geliri büyük ailesini geçindiremeyecek kadar çok küçüktü.

Your income is about twice as large as mine is.

Gelirin, benimkinin yaklaşık iki katı kadar büyük.

She spends a major part of her income on food.

O, gelirinin önemli bir bölümünü gıdaya harcıyor.

Tom and Mary save half of their income every year.

Tom ve Mary her yıl gelirlerinin yarısını tasarruf eder.

Tom's gross income last year was over thirty thousand dollars.

Geçen yıl Tom'un brüt geliri otuz bin doların üzerindeydi.

It's hard for me to live on my small income.

Bu küçük gelirle yaşamak benim için zor.

It is hard to get along on this small income.

Bu küçük gelirle geçinmek zor.

I am by no means satisfied with my present income.

Mevcut gelirimden asla memnun değilim.