Translation of "In " in Turkish

0.083 sec.

Examples of using "In " in a sentence and their turkish translations:

In slums, in schools, in prisons and in theatres,

gecekondularda, okullarda, hapishanelerde ve sinemalarda

In income inequality, in refugees, in race.

gelir eşitsizliği, mülteci sorunu, ırkçılık gibi konularda

In Ginza, in Tokyo.

Ginza, Tokyo'da yer alıyor.

In America in 1884

Amerika'da 1884 yılında

In Ankara in 1922

Ankara'da 1922'de

- Come in.
- Come in!

Gelin.

- Dig in!
- Tuck in!

- Yumul!
- Yumulun!

- Do come in!
- Come in.
- Do come in.

İçeriye gel.

In 2000 and in 2013.

2000 yılında ve 2013 yılında.

In fact, in some instances,

Aslında bazı durumlarda

In Mbaise, in southeastern Nigeria.

Mbaise’deki fakir bir aileden geliyor.

What's in fashion in Paris?

Paris'te moda nedir?

Born in Athens in 1956.

1956'da Atina'da doğdu.

- Come on in!
- Come in.
- Come on in.
- Enter!

Girin.

- Let Tom in.
- Send Tom in.
- Show Tom in.

Tom'un içeri girmesine izin ver.

One in seven people in Canada live in poverty.

Kanada'daki her yedi kişiden biri yoksulluk içinde yaşıyor.

- He's in prison.
- He's in the joint.
- She's in prison.
- She's in jail.

O hapiste.

- I was born in Osaka in 1977.
- In 1977, I was born in Osaka.
- I was born in 1977 in Osaka.

- 1977 yılında Osaka'da doğdum.
- 1977'de Osaka'da doğdum.

- I was born in Osaka in 1977.
- I was born in 1977 in Osaka.

- 1977 yılında Osaka'da doğdum.
- 1977'de Osaka'da doğdum.

- Achille was born in Paris in 1908.
- Achille was born in 1908 in Paris.

Achille 1908'de Paris'te doğdu.

- I was in São Paulo in February.
- In February, I was in Sao Paulo.

Şubat ayında São Paulo'da idim.

Layla dreamed in Arabic, thought in Arabic, spoke in Arabic, and cried in Arabic.

Leyla, Arapça rüya gördü, Arapça düşündü, Arapça konuştu ve Arapça ağladı.

- I was born in Australia in 2013.
- I was born in 2013 in Australia.

2013'te Avustralya'da doğdum.

In this way, in many places in the natural environment

bu sayede doğal ortamda birçok yerde

- Tom isn't in.
- Tom's not in.
- Tom is not in.

Tom içeride değil.

And in China and in Korea,

Ve Çin ve Kore'de de,

In a medical journal in 2005,

2005'de bir tıp dergisinde

In government-run factories in China,

Çin'de hükûmetin yönettiği fabrikalarda

In New York City, in 2018,

New York City'de, 2018 yılında,

Terror in war… ornament in peace…

Savaşta terör… barış içinde süsleme…

School starts in September in Europe.

Avrupa'da okul Eylül ayında başlar.

In Japan, school starts in April.

Japonya'da okul nisanda başlar.

- Go on in.
- Get in.
- Enter.

İçeri gir.

- Let me in.
- Let me in!

İçeri girmeme izin ver.

Tom died in prison in 2013.

Tom 2013'te hapiste öldü.

Having people in shelter in place,

insanların evlerinde kapalı olması, ...

- Keep in touch.
- Keep in touch!

İletişiminizi sürdürün.

Tom majored in French in college.

Tom üniversitede Fransızcayı asıl branş olarak aldı.

We're in summer, not in winter.

Biz kışta değil, yazdayız.

I was in Boston in October.

Ekim ayında Boston'daydım.

- Please come in.
- Please come in!

Lütfen içeri gel.

Marry in haste, repent in leisure.

İyice düşünmeden evlenirsen düşünmeye vakit bulunca pişman olursun.

Tom majored in engineering in college.

Tom üniversitede mühendislik alanında ihtisas yaptı.

Tom fell in love in Germany.

Tom Almanya'da aşık oldu.

- Come on in!
- Come on in.

- Girin.
- İçeri gel.

Tom died in Boston in 2013.

Tom 2013'te Boston'da hayatını kaybetti.

- Tom isn't in.
- Tom's not in.

Tom içerde değil.

- They came in.
- They went in.

İçeri girdiler.

- I'm in jail.
- I'm in prison.

Ben hapisteyim.

- Someone came in.
- Somebody came in.

Birisi içeri geldi.

Tom was in Boston in 2003.

Tom 2003'te Boston'daydı.

- She's in prison.
- She's in jail.

O hapiste.

Students protested in Paris in 1968.

Öğrenciler 1968'de Paris'te protesto ettiler.

Tom died in 2013 in Boston.

Tom 2013'te Boston'da öldü.

In Switzerland, spring comes in May.

- İsviçre'de İlkbahar mayıs ayında gelir.
- İsviçre'de ilkbahar mayıs ayında gelir.

She's in boarding school in Florence.

O, Floransa'da yatılı okulda.

Tom died in Australia in 2013.

- Tom 2013 yılında Avustralya'da öldü.
- Tom, 2013 yılında Avustralya'da öldü

- Do come in!
- Do come in.

İçeriye gel.

In 1991, Fadil lived in Egypt.

1991'de Fadıl, Mısır'da yaşıyordu.

Were you in Boston in October?

Ekimde Boston'da mıydın?

Tom is in jail in Boston.

Tom Boston'da hapiste.

I was in Boston in 2013.

2013'te Boston'daydım.

Tom was in Boston in October.

Tom ekim ayında Boston'daydı.

- Sami came in.
- Sami walked in.

Sami içeri girdi.

Tom is in prison in Australia.

Tom, Avustralya'da cezaevinde.

In October, I was in Boston.

Ekimde Boston'daydım.

Tom was in Boston in 2013.

Tom 2013'te Boston'daydı.

Well, Koreans in Korean language, Japanese in Japanese, Turks in Turkish.

bakın Koreliler Korece, Japonlar Japonca, Türkler Türkçe giriyorlar.

- He is in hospital.
- He's in the hospital.
- He's in hospital.

O, hastanededir.

- Let me in.
- Let me come in.
- Let me back in.

İçeri girmeme izin ver.

- You're in command.
- You're in control.
- You're the person in charge.

Denetimdesiniz.

- Thank you in advance.
- Thanks in advance.
- Thanking you in advance.

Sana şimdiden teşekkür ederim.

- In Japan, it is very hot in summer.
- In Japan, it's very hot in the summer.

Japonya'da yaz mevsiminde hava çok sıcaktır.

- I decided to major in French in college.
- I've decided to major in French in college.

Üniversitede Fransızcada uzmanlaşmaya karar verdim.

- I was born in Israel in 2002.
- I was born in Israel in the year 2002.

2002 yılında İsrail'de doğdum.

In 1984,

1984'te, Uluslararası Olimpiyat Komitesi,

In Japan.

Kansai Havalimanı.

In retrospect,

Geçmişe bakınca keşke diyorum,

In Zimbabwe...

Zimbabve'de...

In NGOs.

Sivil toplum kuruluşları,

In 1985

1985 yılında

In 93

93 yılında

In short

kısacası

In 1804.

1804'te

In economics.

ekonomide.

In Djibouti.

için hevesli olabilirler.

Come in!

Buyurun!

They're in.

Onlar içerideler.