Examples of using "Hesitant" in a sentence and their turkish translations:
Tereddütlüyüm.
Tom tereddütlü görünüyor.
Tom kararsızdı.
Tom kararsız görünüyordu.
Tom tereddütlü görünüyordu.
Tom tereddütlü görünüyor.
Tom tereddütlü görünmüyordu.
Tom biraz tereddütlü görünüyor.
Bunu yapmakta kararsızım.
Tom biraz tereddütlü görünüyordu.
Tom ilk başta kararsızdı.
Tom biraz tereddütlüydü.
Tom onu yapmak için tereddütlü görünüyor.
Tom isteksizdir.
Tom ve Mary neden tereddütlüler?
Tom bunu yapmakta tereddüt etti.
Tom bunu yapmak için kararsız.
- Tom, Mary'yi öpmek için tereddüt ediyordu.
- Tom, Mary'yi öpmek için tereddütlüydü.
Tom neden bunu yapmakta tereddüt ediyor?
Tom bunu yapmada tereddütlü olacak.
Tom bunu yapmada tereddütlü gibi görünmüyordu.
Tom biraz kararsız görünüyordu.
Tom neden bunu yapmakta tereddüt ediyor?
Bunu yapmak için neden tereddütlüsün?
Tom bana bunu yapmak için tereddüt ettiğini söyledi.
Tom Mary'nin bunu yapmak için kararsız olduğunu söyledi.
Tom, Mary'nin bunu yapmakta tereddüt etmediğini söyledi.
Tom, Mary'nin bunu yapmakta tereddüt ettiğini söyledi.
Tom, Mary'nin bunu yapmakta tereddüt ettiğini söyledi.
Tom bunu yapmak için kararsız olduğunu söyledi.
Tom'un bunu yapmakta tereddüt ettiğini biliyorum.
Tom bunu yapmak için kararsız olduğunu herkese söyledi.
Onu yapmakta tereddüt ediyorum ama Tom tereddüt etmiyor.
- Tom'un onu yapmaya tereddüt ettiğini sanmıyorum.
- Tom'un onu yapmak için tereddüt ettiğini düşünmüyorum.
Tom Mary'yi hastanede ziyaret etmeye çekiniyor.
Oraya tek başıma gitmek hakkında biraz tereddütlüyüm.
Oraya tek başıma gitmeye biraz tereddütlüyüm.
Tom bunu yapmak için tereddütlü olduğumu biliyordu.
Tom muhtemelen bunu yapmaya tereddüt etmeyecek.
Tom, bunu yapmakta tereddütlü olmadığını söyledi.
Tom, Mary'ye bunu yapmakta kararsız olacağını söyledi.
- Tom, bunu yapmakta çok tereddüt ettiğini söyledi.
- Tom bunu yapmakta çok kararsız olduğunu söyledi.
Tom gerçekten bunu yapmakta tereddüt ettiğini söyledi.
- Tom onu yapmak için benim kadar kararsız değil.
- Tom onu yapmak için benim kadar tereddütlü değil.
Bu kişiden bir iyilik istemek için biraz tereddüt ediyorum.
Tom bana Mary'nin onu yapmakta tereddütlü olacağını söyledi.
tereddütlü ve karışıktı ve neredeyse Mareşal Davout'un kolordu kuşatılmasına neden oldu.
Tom'dan yardım isteme konusunda biraz tereddütlü olduğumu kabul etmek zorundayım.
Tereddüt ve korku içindeydim ve istediğim tecrübe bu değildi.