Translation of "Granted" in Turkish

0.007 sec.

Examples of using "Granted" in a sentence and their turkish translations:

The request was granted.

Talep onaylandı.

They granted his request.

Onun talebini onayladılar.

Tom's wish was granted.

Tom'un dileği yerine getirildi.

Her wish was granted.

Onun dileği yerine getirildi.

Tom granted the request.

Tom isteği onayladı.

Fadil's request was granted.

Fadil'in isteği kabul edildi.

Tom's request was granted.

Tom'un isteği kabul edildi.

Sami's request was granted.

Sami'nin isteği kabul edildi.

My wish was granted.

İsteğim verildi.

We've taken globalization for granted,

Küreselleşmenin değerini bilemedik

Lincoln granted liberty to slaves.

Lincoln kölelere özgürlük verdi.

She takes everything for granted.

Her şeyi doğal karşılar.

Tom takes everything for granted.

Tom her şeyi bir hak gibi görüyor.

Don't take me for granted.

Beni çantada keklik görme.

The mayor granted our request.

Belediye başkanı isteğimizi kabul etti.

She happily granted my request.

O, mutlu şekilde ricamı yerine getirdi.

I took it for granted.

- Ben sorgusuz sualsiz kabul ettim.
- Ben hafife aldım.

I'll take that for granted.

Sorgusuz sualsiz kabul edeceğim.

We take nothing for granted.

Hiçbir şeye kesin gözüyle bakmıyoruz.

We'll take that for granted.

Ona kesin gözüyle bakacağız.

We took it for granted.

- Onu verilmiş sandık.
- Onu verilmiş zannettik.

Don't take anything for granted.

Hiçbir şeyin kıymetini bilmezlik etme.

Stop taking things for granted.

İşleri çantada keklik saymayı bırak.

He took me for granted.

O beni çantada keklik gördü.

Sami was granted a reprieve.

Saminin cezasının ertelenmesi onaylandı.

Don't take us for granted.

- Bizi hafife alma.
- Bizi cepte görme.
- Bizi çantada keklik görmeyin.

We take the democracy for granted.

Demokrasinin değerini bilmiyoruz.

And I granted you its wealth.

ve size servetini verdim.

And granted, I have certain advantages --

Ayrıca belli başlı avantajları var --

We took his success for granted.

Onun başarısını doğal karşıladık.

Mary takes Bill's kindness for granted.

Mary Bill'in kibarlığını doğal karşılıyor.

You're taking a lot for granted.

Çok şeyi sorgulamadan kabul ediyorsun.

The college granted him a scholarship.

Üniversite ona bir burs verdi.

Tom has granted me an interview.

Tom bana bir röportaj verdi.

Granted, watching TV can be relaxing.

Diyelim ki, televizyon seyretmek dinlendirici olabilir.

The defendant was granted an appeal.

Sanığa bir başvuru verildi.

I took the fact for granted.

Gerçeği sorgulamadan kabul ettim.

The president granted a general pardon.

Başkan genel af ilan etti.

They granted the journalist an interview.

Onlar gazeteciye bir röportaj verdiler.

Nothing can be taken for granted.

Hiçbir şey sorgusuz sualsiz kabul edilemez.

I don't take things for granted.

- Her şeyi sorgularım.
- Her şeyin altında bir bit yeniği ararım.
- Her şeyden şüphelenirim.

You shouldn't take anything for granted.

Her şeyin altında bir bit yeniği aramamalısın.

I don't take anything for granted.

Ben her şeyi sorgulamam.

We take air and water for granted.

Havayı ve suyu nimetten saymıyoruz.

He was granted permission to leave early.

Erken gitmesi için izin verildi.

He was granted admission to the university.

O, üniversiteye kabul edildi.

Tom's pardon was granted by the governor.

Tom'un affedilmesi vali tarafından onaylandı.

You shouldn't take those things for granted.

Bu şeyleri hafife almamalısın.

The king granted freedom to the prisoners.

Kral mahkumlara özgürlük verdi.

I always just took it for granted.

Ben her zaman buna kesin gözüyle baktım.

We must not take anything for granted.

Bağışlanan hiçbir şeyi kabul etmemeliyiz.

He was granted permission to go home early.

Eve erken gitmesi için ona izin verildi.

He's raging because his wish hasn't been granted.

Onun isteği yerine getirilmediği için o öfkeli.

The heavens have granted him many special talents.

Kendisine birçok özel yetenek bahşedilmiş.

Sami was granted temporary custody of his children.

Sami'nin çocuklarına geçici velayet verildi.

Sami was granted a one-year restraining order.

- Sami'ye bir yıl kısıtlama emri verildi.
- Sami'ye bir yıl sınırlama emri verildi.
- Sami'ye bir yıl yasaklama emri verildi.

Right now in America, after a patent is granted,

Şu anda Amerika'da bir patent verildikten sonra

Through simple, everyday devices that we take for granted,

önemsemediğimiz basit, gündelik araçlar,

I take it for granted that you will join.

Senin katılacağına kesin gözüyle bakıyorum.

I take it for granted that they'll get married.

Onların evleneceklerine kesin gözüyle bakıyorum.

I took it for granted that he would consent.

Onun razı olacağına kesin gözüyle baktım.

He granted me permission to work in his office.

Ofisinde çalışmam için bana izin verdi.

I took it for granted that you would join.

Katılacağına kesin gözüyle bakıyordum.

I took it for granted that she would come.

Onun geleceğine kesin gözüyle bakıyordum.

He took it for granted that she was happy.

Onun mutlu olduğuna kesin gözüyle bakıyordu.

The teacher granted me permission to go home early.

Öğretmen eve erken gitmek için bana izin verdi.

We were granted the privilege of fishing in this bay.

Bize bu koyda özel balık tutma izni verildi.

He took it for granted that I knew the answer.

Cevabı bildiğime kesin gözüyle bakıyordu.

We took it for granted that he had been punished.

Biz onun cezalandırıldığına kesin gözüyle baktık.

We took it for granted that he would help us.

Bize yardım edeceğine kesin gözüyle bakıyorduk.

We took it for granted that he would join us.

Bize katılacağına kesin gözüyle bakıyorduk.

I took it for granted that Tom could speak French.

Tom'un Fransızca konuşabildiğini sorgusuz sualsiz kabul ettim.

I take it for granted that she will join us.

Onun bize katılacağına kesin gözüyle bakıyorum.

I took it for granted that you would join us.

Bize katılacağına kesin gözüyle bakıyordum.

Mary doesn't like it when Tom takes her for granted.

Tom onu çantada keklik gördüğü zaman Mary bundan hoşlanmıyor.

I took it for granted that Tom would be there.

- Tom'un orada olacağından adım gibi emindim.
- Tom'un orada olacağına kesin gözüyle bakıyordum.

I took it for granted that Tom wouldn't do that.

Tom'un bunu yapmayacağına kesin gözüyle bakıyordum.

- Tom seems to take it for granted that he'll get the job.
- Tom seems to take it for granted he'll get the job.

Tom işi alacağına kesin gözüyle bakıyor gibi görünüyor.

I took it for granted that you were on my side.

Benim tarafımda olduğuna kesin gözüyle baktım.

I took it for granted that you would come with us.

Senin bizimle geleceğine kesin gözüyle baktım.

- He will be given American citizenship.
- He'll be granted American citizenship.

Ona Amerikan vatandaşlığı verilecek.

I took it for granted that she would agree with me.

Bana katılmayacağına hiç ihtimal vermemiştim.

I took it for granted that he would stand by me.

Bana destek olacağına garanti gözüyle bakıyordum.

We all took for granted that the professor could speak English.

Profesörün İngilizce konuşabilmesini doğal karşıladık.

We all took it for granted that Tom could speak French.

Biz hepimiz Tom'un Fransızca konuşabildiğini sorgusuz sualsiz kabul ettik.

I took it for granted that he would win the race.

Onun yarışı kazanacağına kesin gözüyle baktım.

I took it for granted that she had received my letter.

Mektubumu aldığına kesin gözle bakıyordum.

We took it for granted that he would come with us.

Biz onun bizimle geleceğine kesin gözüyle baktık.

I took it for granted that you would attend the meeting.

- Toplantıya katılacağınızı tabii buldum.
- Toplantıya katılacağınızı tartışmasız kabul ettim.

We all took it for granted that the professor could speak English.

Biz hepimiz profesörün İngilizce konuşabileceğine kesin gözüyle baktık.

I took it for granted that she would come to our wedding.

Onun bizim düğünümüze geleceğine olmuş gözüyle bakıyorum.

I took it for granted that you were aware of the danger.

Tehlikenin farkında olduğuna kesin gözüyle baktım.

I took it for granted that you would come to my party.

Partime geleceğine kesin gözüyle baktım.

Tom took it for granted that Mary already knew what had happened.

Tom Mary'nin ne olduğunu zaten bildiğini varsayıyordu.

Memory is such an everyday thing that we almost take it for granted.

Hafıza o kadar olağan bir şey ki neredeyse kıymetini bilmiyoruz.

His rights granted to them by legal marriage on the other hand considered by

, çünkü El-Ezher bu evliliği kadınlara bir saygısızlık ve