Translation of "Closely" in Turkish

0.013 sec.

Examples of using "Closely" in a sentence and their turkish translations:

- Watch closely.
- Look closely.
- Look carefully.

Yakından izleyin.

Listen closely.

Yakından dinleyin.

Look closely.

Yakından bak.

Watch me closely.

Beni yakından izle.

Listen very closely.

Çok dikkatlice dinle.

Tom watched closely.

Tom yakından izledi.

Please watch closely.

Lütfen yakından izleyin.

Watch them closely.

Onları yakından izle.

I watched closely.

Ben yakından izledim.

You should listen closely.

Yakından dinlemelisin.

Are you listening closely?

Dikkatle dinliyor musun?

I watched Tom closely.

Tom'u yakından izledim.

Tom examined it closely.

Tom onu yakından inceledi.

Look at it closely.

Ona yakından bak.

I watched them closely.

Onları yakından izledim.

I watched him closely.

Onu yakından izledim.

I watched her closely.

Onu yakından izledim.

They studied them closely.

Onları yakından incelediler.

If you look more closely,

Daha yakından bakarsanız

The police questioned him closely.

Polisler onu yakından sorguladı.

It's a closely guarded secret.

Yakından korunan bir sırdır.

Tom looked at them closely.

Tom onlara yakından baktı.

Tom looked at Mary closely.

Tom Mary'ye yakından baktı.

Tom followed closely behind Mary.

Tom Mary'yi hemen arkasından izledi.

Tom looked at it closely.

Tom ona yakından baktı.

He closely resembles his father.

O hemen hemen babasına benziyor.

She closely resembles her mother.

O, yakından annesine benziyor.

The events were closely linked.

Olaylar yakından bağlantılı idi.

I will scrutinize you closely.

Seni dikkatle inceleyeceğim.

I'm watching the market closely.

Piyasayı yakından izliyorum.

Tom worked closely with Mary.

Tom, Mary ile birlikte yakından çalıştı.

Now listen to me closely.

Şimdi beni yakından dinle.

Both things are closely related.

Her iki şey de yakından ilişkilidir.

Listen closely to the options.

Seçenekleri yakından dinleyin.

Tom examined the feather closely.

Tom tüyü yakından inceledi.

Here we know the bats closely

işte yarasaları yakından tanıdık

You must read the textbook closely.

Ders kitabını dikkatle okumalısın.

He listened closely to the speaker.

Hoparlöre yakın dinledi.

He resembles his father very closely.

O, babasına çok benziyor.

Dutch is closely related to German.

Hollandaca Almanca ile yakından ilgilidir.

Listen closely and do not interrupt.

Yakından dinle ve kesintiye uğratma.

Tom looked at it more closely.

Tom ona daha yakından baktı.

We've been working closely with Tom.

Tom'la yakından çalışıyoruz.

Layla and Sami were closely related.

- Leyla ve Sami yakından ilişkiliydi.
- Leyla ve Sami yakın akrabaydılar.
- Leyla ve Sami yakından akrabaydılar.

I've been watching Tom very closely.

Tom'u çok yakından izliyorum.

We'll be watching Tom very closely.

Tom'u çok yakından izliyor olacağız.

I'll be watching Tom very closely.

Tom'u çok yakından izliyor olacağım.

- I should've listened to Tom more closely.
- I should have listened to Tom more closely.

Tom'u daha yakından dinlemeliydim.

Not even closely related to the media

medya ile uzaktan yakından alakası bile yok

The girl closely resembles my dead mother.

Kız hemen hemen ölen anneme benziyor.

She is closely associated with the firm.

Şirket ile yakından ilişkilidir.

Tom is looking closely at the map.

Tom haritaya yakından bakıyor.

Her vital signs are being closely monitored.

Onun hayati bulguları yakından izleniyor.

Listen closely after he hits that note.

İlk notayı vurduktan sonra dikkatle dinleyin.

Music and sound are very closely related.

Müzik ve ses çok ilişkilidir.

Tom looked very closely at the insect.

Tom böceğe çok yakından baktı.

Tom and Mary worked very closely together.

Tom ve Mary birlikte çok yakından çalıştılar.

Lannes had to work closely with Marshal Murat,  

, Mısır'daki bir çatışmadan bu yana kıyasıya bir rakip

Welsh, Cornish and Breton are all closely related.

Galce, Kornişçe ve Bretonca'nın hepsi yakından ilişkilidir.

If you look closely, you don't see anything.

Yakından bakarsan hiçbir şey görmezsin.

We're going to have to watch Tom more closely.

Biz Tom'u daha yakından izlemek zorunda kalacağız.

Even if you look closely, you don't see anything.

Yakından baksan bile bir şey görmüyorsun.

I looked at what Tom gave me quite closely.

Tom'un bana verdiği şeye oldukça yakından baktım.

This is one of Tatoeba's most closely guarded secrets.

Bu, Tatoeba'nın en sıkı korunan sırlarından biridir.

This is one of Boston's most closely guarded secrets.

Bu, Boston’un en sıkı korunan sırlarından biridir.

My love for looking deeply and closely at the world,

Dünyaya derinden ve yakından bakma arzumun,

Tom picked up the knife and looked at it closely.

Tom bıçağı aldı ve yakından baktı.

Look closely, and you'll see these huge complexes being built.

Yakından bakın, bu devasa komplekslerin inşasının devam ettiğini göreceksiniz.

Tom picked the coin up and examined it more closely.

Tom sikkeyi yerden aldı ve onu daha yakından inceledi.

Based on how closely packed they are in the tumor microenvironment.

ve hareketlerini koordine edebilme kabiliyetleri olduğu hipotezini kurdum.

If you listen closely enough you'll be able to hear it.

Yeterince yakın dinlerseniz onu duyabilirsiniz.

Tom watched very closely, but couldn't figure out the magician's trick.

Tom çok yakından izledi, ama sihirbazın hilesini çözemedi.

We look forward to working more closely with you in the future.

Gelecekte seninle daha yakın çalışmaya can atıyoruz.

They may be closely related to fur seals, but they’re seven times the size.

Kürklü foklarla yakından akraba olsalar da onlardan yedi kat büyüktürler.

On the other hand, look closely at what has happened to Chinese economic growth.

Öte yandan, Çin'in ekonomik büyümesine ne olduğuna bakın.

I became aware of being closely observed by a man sitting next to me.

Yanımda oturan bir adam tarafından yakından izlendiğimi fark ettim.

Longus sends all 4000 of his cavalry against the Numidians, closely followed by 6000 velites.

Longus 4000 süvarisini Numidyalı birlklere karşı yolladı onları 6000 Velite izledi.

The amount of paper produced by a country is closely related to its cultural standards.

Bir ülke tarafından üretilen kağıt miktarı onun kültürel standartlarıyla yakından ilişkilidir.

Scientists have learned that, throughout Earth's history, temperature and CO2 levels in the air are closely tied.

Bilimciler dünya'nın tarihi boyunca, sıcaklık ve havadaki CO2 seviyelerinin yakından bağlantılı olduğunu öğrendiler.

In preparation for painting a portrait, my friend takes many photographs in order to study the subject closely.

Bir portre yapmaya hazırlanırken, arkadaşlarım konuyu yakından incelemek için bir sürü fotoğraf çeker.

- Listen carefully.
- Listen to me carefully.
- Listen well to what I say.
- Listen closely.
- Listen up!
- Listen carefully!

Dinleyin!

The lyrics seem innocent enough, but if you listen to them closely, you'll realize how subversive they really are.

Şarkı sözleri yeterince masum görünüyor fakat onları yakından dinlersen onların gerçekten ne kadar huzur bozucu olduğunu fark edersin.

The body and the mind of man are so closely bound together that whatever affects one affects the other.

İnsanın beden ve aklı birbirine öylesine bağlıdır ki birini etkileyen diğerini de etkiler.

Surely, in the present-day society, we might as well consider it natural that consumption plays an important role in the life of man and is closely related to his well-being and happiness.

Şurası muhakkak ki, günümüz toplumunda tüketimin insan hayatında önemli bir yere haiz olduğunu ve refah seviyesini ve mutluluğunu yakından alâkadar etmesinin tabii olduğunu söyleyebiliriz.