Translation of "Leeft" in Turkish

0.010 sec.

Examples of using "Leeft" in a sentence and their turkish translations:

Het leeft!

O yaşıyor.

- Niemand leeft eeuwig.
- Niemand leeft voor altijd.

Hiç kimse sonsuza kadar yaşamaz.

Leeft hij nog?

O hâlâ hayatta mıdır?

Tom leeft nauwelijks.

Tom kıl payı ölümden döndü.

Leeft Tom nog?

Tom hayatta mı?

Leeft die slang?

Yılan yaşıyor mu?

De goudvis leeft.

Akvaryum balığı canlı.

U leeft nog.

Hâlâ hayattasın.

Tom leeft nog.

Tom hâlâ hayatta.

Elvis Presley leeft!

Elvis Presley yaşıyor!

- Tom leeft op het platteland.
- Tom leeft in het land.

Tom kırsalda yaşıyor.

Hij leeft nog, kijk.

Hatta hâlâ yaşıyor, bakın.

Als je ondergronds leeft...

Gerçekten de gizli kapaklı bir hayat sürerken

Hier leeft een pinguïnkolonie.

Orada bir penguen kolonisi yaşıyor.

Hier leeft een beer.

Burada bir ayı yaşar.

Maar hij leeft nog?

Fakat o hâlâ hayatta.

Je leeft maar één keer.

- Yalnızca bir kez yaşarsın.
- Sadece bir kez yaşarsın.

De oude man leeft alleen.

- Yaşlı adam tek başına yaşıyor.
- Yaşlı adam kendi başına yaşamaktadır.

Ze leeft als een prinses.

Prenses gibi yaşıyor.

Zijn oude kat leeft nog.

Onun yaşlı kedisi hâlâ hayatta.

Tom leeft in een fantasiewereld.

Tom bir hayal dünyasında yaşıyor.

Hoe lang leeft een schildpad?

Bir kaplumbağa ne kadar yaşar?

Leeft Robijn der Bossen nog?

- Robin Hood hayatta mı?
- Robin Hood yaşıyor mu?

Hij leeft in een droomwereld.

O, bir fantezi dünyasında yaşıyor.

Tom leeft op het platteland.

Tom kırsal bir alanda yaşıyor.

Een van de honden leeft nog.

Köpeklerden biri canlıdır.

Zij leeft van een klein pensioen.

O, küçük bir emekli aylığıyla yaşıyor.

Ik geloof dat Elvis nog leeft.

Elvis'in hâlâ hayatta olduğuna inanıyorum.

Ik hoor dat hij nog leeft.

Onlar onun hâlâ hayatta olduğunu söylüyorlar.

- Tom leeft.
- Tom is in leven.

- Tom yaşıyor.
- Tom hayatta.
- Tom hayattadır.
- Tom sağ.

We hopen dat Tom nog leeft.

Tom'un hâlâ hayatta olduğunu umuyoruz.

Ik denk dat Tom nog leeft.

Sanırım Tom yaşıyor.

Al wat leeft zal ooit sterven.

Tüm canlılar bir gün ölür.

De oude dame leeft nu alleen.

Şu anda yaşlı bayan yalnız yaşıyor.

Als je op de planeet Aarde leeft

Eğer Dünya gezegeninde yaşıyorsanız

De oude man leeft van zijn pensioen.

Yaşlı adam emekli maaşı ile geçiniyor.

Hij leeft alsof hij een miljonair was.

Sanki bir milyonermiş gibi yaşıyor.

Een mens leeft niet van brood alleen.

İnsan yalnız ekmekle yaşamaz.

Ik ben zo blij dat je leeft.

Hayatta olduğuna öyle seviniyorum ki.

- Hij leeft alleen in de bossen.
- Hij leeft alleen in het bos.
- Hij woont alleen in het bos.

O, ormanda tek başına yaşar.

Als je in de greep van armoede leeft,

Yoksulluğun pençesinde

Mijn oom leeft in het oosten van Spanje.

Amcam İspanyanın doğusunda yaşar.

Het is een wonder dat zij nog leeft.

Onun hâlâ hayatta olması bir mucize.

Ik ben iemand die leeft bij het moment.

Ben şu an için yaşayan bir kişiyim.

Deze vogel leeft in Japan noch in China.

- Bu kuş ne Japonya'da ne de Çin'de yaşar.
- Bu kuş, ne Japonya'da, nede Çin'de yaşar.

Het is een wonder dat hij nog leeft.

Onun hâlâ hayatta olması bir mucize.

- Hier leeft een beer.
- Hier woont één beer.

Burada bir ayı yaşar.

Ze verwijderen de hoorn terwijl het dier nog leeft...

Hayvanın diri diri boynuzunu sökmek,

Hij is rijk, maar hij leeft als een bedelaar.

O zengin fakat bir dilenci gibi yaşar.

Ik weet niet of hij dood is of leeft.

Onun hayatta mı ya da ölü mü olup olmadığını bilmiyorum.

En wat hier leeft... ...zal er niet veel langer zijn.

Burada yaşayan şey artık burada kalmayacaktır.

Hij die alleen voor zichzelf leeft, is dood voor anderen.

Yalnızca kendisi için yaşayan kimse, başkaları için ölüdür.

Ik vraag me af of Tom nog leeft of niet.

Tom'un hayatta olup olmadığını merak ediyorum.

...en wat er ook leeft wil daar niet langer binnen zitten.

ve orada yaşayan ne varsa orada kalmayı artık istemeyecektir.

Nu leeft en groeit ze in een wereld van andere geesten,

Ama şimdi, benim paylaşmadığım dünya dolusu diğer zihnin içinde

Ik ben de laatste Sherpa van die expeditie die nog leeft.

Bugün tırmanış ekibinden hayatta kalan tek kişi benim.

De walvis is een reusachtig zoogdier dat in de zee leeft.

Balina denizde yaşayan çok büyük bir memelidir.

In de dennenwouden van Scandinavië... ...leeft een wezen met bijna bovennatuurlijke gaven.

İskandinavya'nın çam ormanlarında neredeyse doğaüstü güçlere sahip bir yaratık yaşar.

- Mijn vader leeft op de buiten.
- Mijn vader woont op het platteland.

- Babam şehir dışında yaşıyor.
- Babam köyde yaşıyor.
- Babam kırsalda yaşıyor.
- Babam taşrada yaşıyor.

- Hij leeft alleen in de bossen.
- Hij woont alleen in het bos.

O, ormanda tek başına yaşar.

De mens eet om te leven, hij leeft niet om te eten.

İnsan yaşamak için yer, yemek için yaşamaz.