Translation of "Klein" in Turkish

0.008 sec.

Examples of using "Klein" in a sentence and their turkish translations:

- Is dat te klein?
- Is het te klein?

O çok küçük mü?

- Dat boek is klein.
- Dit boek is klein.

Bu kitap küçük.

Groot of klein?

Büyük mü yoksa küçük mü?

Ze zijn klein.

Onlar küçük.

Het was klein.

O küçüktü.

Tom is klein.

Tom küçük.

Ik ben klein.

Ben küçüğüm.

Is het klein?

Küçük mü?

- De kamer is nogal klein.
- De kamer is vrij klein.

Oda oldukça küçük.

Links, dat klein was...

O dönemde sol kesim küçüktü

De wereld is klein.

Dünya küçüktür.

Het is te klein.

Bu çok küçük.

Het boek is klein.

Kitap küçüktür.

Ik ben te klein.

Ben çok kısayım.

Mijn huis is klein.

Evim küçüktür.

Het was heel klein.

O çok küçüktü.

Het is erg klein.

Bu çok küçük.

Hoe klein is het?

O ne kadar küçük?

Welk dier is klein?

Hangi hayvan küçük?

Mijn familie is klein.

Ailem küçük.

De vork is klein.

Çatal küçük.

Ik was te klein.

Çok küçüktüm.

Wees geen klein kind!

Sulu gözlü olma!

De boeken zijn klein.

Kitaplar küçük.

Tom is vreselijk klein.

- Tom korkunç derecede kısa.
- Tom'un boyu çok kısa.
- Tom aşırı kısa boylu.

Tom is erg klein.

- Tom çok kısa.
- Tom'un boyu çok kısa.

Japanse huizen zijn klein.

Japon evleri küçüktür.

Mijn tuin is klein.

Benim bahçem küçüktür.

Dat boek is klein.

O kitap küçüktür.

Mijn boot is klein.

Benim teknem küçük.

Mijn appartement is klein.

Benim dairem küçük.

Hoe groot of hoe klein,

küçük ya da büyük olsun,

Dit huis is erg klein.

Bu ev çok küçük.

Hij is klein maar sterk.

O kısadır fakat o güçlüdür.

Deze tas is niet klein.

Bu çanta küçük değil.

Dat is een klein detail.

- Bu önemsiz bir detay.
- Teferruat.

Holland is een klein land.

Hollanda küçük bir ülkedir.

Mijn kamer is echt klein.

Benim odam çok küçük.

Geef me een klein ijsje.

Bana biraz dondurma ver.

Luxemburg is een klein land.

Lüksemburg küçük bir ülkedir.

Er is een klein verschil.

Çok az fark var.

De blauwe bloem is klein.

Mavi çiçek küçüktür.

De kamer is vrij klein.

Oda oldukça güzel.

Mijn kamer is erg klein.

- Benim odam çok küçük.
- Odam çok küçük.

Dit is een klein boek.

Bu küçük bir kitap.

Nederland is een klein land.

Hollanda küçük bir ülkedir.

Dat huis is erg klein.

- O ev çok küçüktür.
- O ev çok dar.

Dat weet een klein kind.

Çocuklar bile bilir bunu.

Het is een beetje klein.

Bu biraz küçük.

Dat is een klein krijtje.

Bu bir tebeşir parçası.

De aarde is te klein.

Dünya çok küçük.

Je ziet zelden zo'n klein dier.

Bu kadar küçük bir hayvanı görmek çok nadirdir.

Wat is de wereld toch klein!

Ne küçük bir dünya!

Zij leeft van een klein pensioen.

O, küçük bir emekli aylığıyla yaşıyor.

Londen is klein vergeleken met Tokio.

Londra, Tokyo'ya kıyasla küçüktür.

Mijn broer is klein maar sterk.

Erkek kardeşim küçük ama güçlüdür.

Tom woont in een klein dorpje.

Tom küçük bir köyde yaşar.

Israël is een erg klein land.

İsrail çok küçük bir ülkedir.

Ik woon in een klein vissersdorpje.

Küçük bir balıkçı köyünde yaşıyorum.

De egel is een klein dier.

Kirpi küçük bir hayvandır.

Zij wonen in een klein huis.

Küçük bir evde yaşarlar.

Hij is klein voor zijn leeftijd.

O, yaşına göre küçüktür.

We geven een klein feestje vanavond.

Bu akşamüstü küçük bir parti veriyoruz.

Mijn huis heeft een klein tuintje.

Evimin küçük bir avlusu var.

Vergeleken met Tokio is Londen klein.

Londra, Tokyo'ya kıyasla küçüktür.

Ik woon in een klein appartement.

Ben küçük bir dairede yaşıyorum.

Ze was als klein kind geadopteerd.

O bir bebekken evlat edinilmiştir.

Ik moet een klein beetje slapen.

Biraz uyumaya ihtiyacım var.

Ryoko heeft een schattig klein gezicht.

Ryoko'nun sevimli küçük bir yüzü var.

Het appartement van Thomas was klein.

- Thomas'ın apartmanı küçüktü.
- Tom'un dairesi küçüktü.

Tom woont in een klein huis.

Tom küçük bir evde yaşar.

- Ge moet hem maar een klein beetje helpen.
- Je moet hem maar een klein beetje helpen.

Sadece ona biraz yardım etmek zorundasın.

- Als klein meisje wilde Maria professioneel tennisspeler worden.
- Als klein meisje wilde Maria professioneel tennisspeelster worden.

Bir genç kız olarak, Mary profesyonel bir tenis oyuncusu olmak istiyordu.

We kunnen hier een klein vuur maken...

Belki bir ateş yakabiliriz

We kunnen hier een klein vuur maken...

Belki bir ateş yakabiliriz

We worden een klein, onderling afhankelijk werelddorp.

Biz de küçük, birbirine bağımlı küresel bir köy haline geliyoruz.

Het meisje is klein voor haar leeftijd.

Kız yaşına göre küçüktür.

Hij is in een klein dorp opgegroeid.

O, küçük bir köyde büyüdü.

Je bent niet zo klein als ik.

Sen benim kadar kısa değilsin.

Hij kocht een klein huis in Kyoto.

Kyoto'da küçük bir ev satın aldı.