Translation of "China" in Turkish

0.010 sec.

Examples of using "China" in a sentence and their turkish translations:

- Ik kom uit China.
- Ik kwam uit China.

Çin'den geldim.

China, India, Pakistan.

Çin, Hindistan, Pakistan.

China, India, Afrika.

Çin, Hindistan, Afrika.

Ik kom uit China.

- Ben Çin'denim.
- Ben Çin'den geliyorum.

Vind je China leuk?

Çin'i seviyor musun?

Ik kwam uit China.

Çin'den geldim.

Ik vind China leuk.

Çin'i seviyorum.

Chili is geen China.

Şili Çin değil.

- Ach! Mijn vader gaat naar China.
- Ach! Papa gaat naar China.

Ah! Babam Çin'e gidiyor.

- Mijn vader ging naar China.
- Mijn vader is naar China gegaan.

Babam Çin'e gitti.

Meneer Wang komt uit China.

Bay Wang Çinlidir.

China is groter dan Japan.

Çin, Japonya'dan daha büyüktür.

Papier is uitgevonden in China.

Kağıt Çin'de icat edilmiştir.

Thee werd geïntroduceerd vanuit China.

Çay Çin'den getirildi.

China is een groot land.

Çin büyük bir ülkedir.

Mijn ouders komen uit China.

Anne ve babam Çin'den geliyorlar.

Het is populair in China.

Bu, Çin'de popülerdir.

Naxi wordt in China gesproken.

Naxi dili Çin'de konuşulur.

Reuzenpanda's leven alleen in China.

Panda yalnızca Çin'de yaşar.

Dit boek gaat over China.

Bu kitap Çin hakkında.

Japan ligt dicht bij China.

Japonya, Çin'e yakındır.

Facebook is geblokkeerd in China.

Facebook, Çin'de engellidir.

Hij is teruggekomen uit China.

Çin'den döndü.

Ik kom oorspronkelijk uit China.

Ben aslında Çinliyim.

China is een enorm land.

Çin büyük bir ülkedir.

Ach! Papa gaat naar China.

Ah! Babam Çin'e gidiyor.

Hij bezocht China in 1998.

O, 1998 yılında Çin'i ziyaret etti.

Hij zou ook China bezoeken.

O'da Çin'i ziyaret ederdi.

China is een opkomende markt.

Çin gelişmekte olan bir pazar.

Hij is niet in China.

O Çin'de değil.

- Hij heeft een boek geschreven over China.
- Hij heeft een boek over China geschreven.

- O Çin hakkında bir kitap yazdı.
- O Çin üzerine bir kitap yazdı.

Efficiënt vervoer van Brazilië tot China;

Brazilya'dan Çin'e hızlı ve verimli ulaşım;

Wie schudde China en India wakker?

Çin ve Hindistan'ı kim uyandırdı?

China trad toe tot de Wereldhandelsorganisatie.

Çin, Dünya Ticaret Örgütü'ne katıldı.

In China leert men ook Engels.

İngilizce de Çin'de öğreniliyor.

Reuzenpanda's komen alleen in China voor.

Dev pandalar sadece Çin'de yaşarlar.

China is veel groter dan Japan.

Çin Japonya'dan çok daha büyüktür.

Deze traditie is ontstaan in China.

Bu gelenek Çin'de ortaya çıkmıştır.

Ik hou erg veel van China.

Çin'i gerçekten seviyorum.

China is honderden jaren geïsoleerd geweest.

Çin yüzlerce yıldır soyutlanmıştır.

China is rijk aan natuurlijke grondstoffen.

Çin doğal kaynaklar bakımından zengindir.

Peking is de hoofdstad van China.

Pekin, Çin'in başkentidir.

Hij schreef een boek in China.

O, Çin'de bir kitap yazdı.

Taiwan is geen deel van China.

Tayvan, Çin'in bir parçası değildir.

Japan heeft diplomatieke betrekkingen met China.

Japonya'nın Çin ile diplomatik ilişkileri vardır.

Mijn vader is naar China gegaan.

Babam Çin'e gitti.

Ach! Mijn vader gaat naar China.

Ah! Babam Çin'e gidiyor.

Hij schreef veel boeken over China.

Çin hakkında çok sayıda kitap yazdı.

Deze schroef is gemaakt in China.

Bu vida Çin'de yapılır.

- Naar verluidt heeft zijn vader ooit China verraden.
- Vermoedelijk heeft zijn vader China ooit verraden.

İddia edildiğine göre, bir zamanlar babası Çin'e ihanet etti.

In China wordt het internet streng gecontroleerd.

Çin'de, internet sıkı bir şekilde kontrol ediliyor.

Dat geldt ook voor India en China.

Bu Hindistan ve Çin'i de içeriyor.

En verrassend genoeg was China vroeger zelfvoorzienend.

İlginç bir şekilde Çin aslında gıdasal olarak kendine yeterliydi.

Xueyou heeft een kaart van China vast.

Xueyou bir Çin haritası tutuyor.

Ik heb zes maanden in China gewoond.

Altı aydır Çin'de yaşamaktayım.

China is het grootste land in Azië.

Asya'da en büyük ülke Çindir.

Hoe groot is het minimumloon in China?

Çin'de asgari ücret ne kadar?

Ik ben naar Japan gekomen vanuit China.

Çin'den Japonya'ya geldim.

Ik zou graag in China willen wonen.

Çin'de yaşamak istiyorum.

Hij heeft een boek geschreven over China.

- O Çin hakkında bir kitap yazdı.
- O Çin üzerine bir kitap yazdı.
- O Çin ile ilgili bir kitap yazdı.
- O Çin ile ilgili bir kitap kaleme aldı.

Ga je in de herfst China bezoeken?

Bu Sonbaharda Çin'i ziyaret edecek misin?

Dit plastic eekhoorntje werd in China gemaakt.

Bu plastik sincap Çin'de üretildi.

Ik heb nog een vriend in China.

- Çin'de başka bir arkadaşım var.
- Çin'de bir arkadaşım daha var.

Ik studeer sinds tien maanden in China.

- On aydır Çin'de okumaktayım.
- On aydır Çin'de okuyorum.

China is een toonaangevende exporteur van wapens.

Çin önde gelen bir silah ihracatçısıdır.

In het Verre Oosten worden voormalige Duitse bezittingen in China overhandigd aan Japan, aan de verontwaardiging van China.

While in the Far East, former German possessions in China are handed to Japan, to China's outrage.

Dan zouden bedrijven in China het wel overnemen.

Çin merkezli şirketlerin devreye girebileceği yönünde.

Deze vogel leeft in Japan noch in China.

- Bu kuş ne Japonya'da ne de Çin'de yaşar.
- Bu kuş, ne Japonya'da, nede Çin'de yaşar.

Moeten in door de regering gerunde fabrieken in China

Çin'de hükûmetin yönettiği fabrikalarda

China is niet de enige plek waar dit voorkomt.

Bunun yaşandığı tek yer Çin değil.

Alleen gaat het deze keer niet enkel over China.

ama bu sefer sadece Çin'in hikayesi değil.

China is ongeveer vijfentwintig keer zo groot als Japan.

Çin, Japonya'dan yaklaşık yirmi beş kat daha büyüktür.

- De bevolking in China is acht keer groter dan die in Japan.
- De bevolking van China is acht keer die van Japan.

Çin'in nüfusu Japonya'nınkinin 8 mislidir.

Met inbegrip van de communistische maatschappijen van China en Vietnam,

dahil olmak üzere pek çok Asya ekonomisinin

De bevolking van China is groter dan die van India.

Çin'in nüfusu Hindistan'ınkinden daha büyüktür.

De bevolking van China is groter dan die van Japan.

Çin'in nüfusu Japonya'dan daha büyüktür.

Ze is heel bekend, zowel in India als in China.

O hem Hindistan'da hem de Çin'de iyi tanınmaktadır.

Ik heb gehoord dat er in China veel MILF's zijn.

Çin'de bir sürü alımlı evli kadın olduğunu duydum.

En in samenlevingen die opener en vrijer zouden zijn dan China,

Çin'den daha açık ve özgür olması gereken toplumlarda

De laatste keer dat ik naar China ging, bezocht ik Shanghai.

Çin'e son gittiğimde Şangay'ı gezdim.

Je kan alleen naar China komen als je een visum hebt.

Eğer bir vizen varsa sadece Çin'e gelebilirsin.

Chinese gerechten in Europa lijken totaal niet op Chinese gerechten in China.

Avrupa'nın Çin yemekleri, Çin'in Çin yemekleri gibi değildirler.