Translation of "‫يزداد" in Turkish

0.004 sec.

Examples of using "‫يزداد" in a sentence and their turkish translations:

الوضع يزداد سوءا،

daha da kötüleri olmakta,

‫ضوء الشعلة يزداد خفوتاً.‬

Bu meşale gittikçe sönüyor.

‫يزداد الدفء بزيادة العدد.‬

Birlikten sıcaklık doğar.

‫شعرت بألم كبير، يزداد حدة.‬

Yakıcı bir acı hissetti, kıvrandıracak şiddetteydi.

السباق الرئاسي 2020 يزداد شدة.

2020 başkanlık yarışları kızışıyor.

‫باشتداد فترة الشتاء،‬ ‫يزداد طول الليالي.‬

Kış sertleştikçe geceler iyice uzar.

في الحقيقة ، هي جعلت شعوري يزداد سوءًا.

Aslında, sayesinde kendimi daha da kötü hissettim.

‫يزداد طول النهار‬ ‫ويفسح الظلام الطريق للنور.‬

...günler uzar ve karanlık yerini aydınlığa bırakır.

‫كلما طالت مدة بقائي هنا،‬ ‫يزداد شعوري بالبرودة‬

Burada ne kadar uzun süre kalırsam o kadar üşür

فمن هذه اللحظة، فإن الأمر قد يزداد سوءًا.

Bu noktadan sonra, sadece kötüye gidiyor.

بمعنى أنه ليس فقط تعداد السكان العالمي من يزداد

Basitçe, nüfusumuz yalnızca büyümüyor,

‫تبدأ مساحات شاسعة من الكوكب بالتجمد.‬ ‫يزداد طول الليالي.‬

Gezegenin engin alanları donmaya başlıyor. Her gece daha da uzun sürüyor.

‫انظر، المكان يزداد انحداراً هنا،‬ ‫لن أهبط من هذا المنحدر.‬

Bakın, burası dikleşiyor. O taraftan aşağı inmezdim.

‫بارتفاع درجة الحرارة،‬ ‫يزداد خروج الماء من الأشجار في الجو.‬

Sıcaklık ne kadar artarsa ağaçlar atmosfere o kadar su salıyor.

إذا كنت تتحدث مع صديق من مسافة قريبة، يزداد الخطر،

Eğer bir arkadaşınızla yakın mesafeden konuşuyorsunuz risk yükselir.

كلما كان سامي يطالع حول الإسلام، كلّما كان يزداد إعجابا بهذا الدّين.

Sami'nin İslam'a olan sempatisi okudukça arttı.