Translation of "‫كانا" in Turkish

0.009 sec.

Examples of using "‫كانا" in a sentence and their turkish translations:

كانا متشابهين بنظري.

Hepsi benim için aynıydı.

كانا والدي سامي مسلمين.

Sami'nin anne-babası Müslüman'dı.

والمكونان المفتاحيان اللذان حددهما كانا

Ve belirlediği iki temel içerik

توم وميري كانا صديقان مقربان.

Tom ve Mary yakın arkadaşlardı.

كانا والدي سامي يخافان المسلمين.

Sami'nin anne-babası Müslümanlardan korkuyordu.

توم وماري كلاهما كانا مُتّسخيْن.

Tom ve Mary ikisi de kirliydi.

كانا سامي و ليلى يتخاصمان.

Sami ve Leyla tartışıyorlardı.

- كانا فاضل و دانية يتخاصمان بصوت مرتفع.
- كانا فاضل و دانية يتخاصمان بصوت عال.

Fadıl ve Dania yüksek sesle tartışıyorlardı.

كانا يلتقيان في نفس مستوى النغمة.

aynı tonda buluşuyorlar.

الأذنان كانا ينزفان دماً صباح اليوم.

Bu sabah kulağım kanıyordu.

كانا سامي و ليلى كلاهما مسلمين.

Sami de Leyla da Müslüman'dı.

توم وماري كلاهما كانا في الاجتماع.

Tom ve Mary her ikisi de toplantıdaydı.

كانا سامي و ليلى يتخاصمان كثيرا.

Sami ve Leyla çok tartışıyorlardı.

كانا سامي و ليلى يتواصلان بالرّسائل.

Sami ve Leyla mektuplarla iletişim kuruyorlardı.

كانا سامي و ليلى يتخاصمان دائما.

Sami ve Leyla daima tartışırlardı.

كانا سامي و ليلى يتخاصمان أحيانا.

Sami ve Leyla bazen tartıştılar.

كانا سامي و ليلى أصدقاءا لسليمة.

Sami ve Leyla, Salima ile arkadaştılar.

كانا سامي و ليلى سكرين للغاية.

Sami ve Leyla inanılmaz derecede içkiliydi.

‫كانا سعيدين لتقديم تصريحات مبتذلة بعد ذلك.‬

Olay sonrası basmakalıp sözler söylemekten memnundular,

كل من توم وماري كانا في الاجتماع.

Hem Tom hem de Mary toplantıdaydı.

كانا سامي و ليلى أصدقاءا لذلك الطّفل.

Sami ve Leyla o çocukla arkadaştılar.

لو كنت اتخذت الطريق المستقيم كانا سيكونان بخير.

Eğer doğruca eve sürseydim, onlara bir şey olmayacaktı.

كانا يتصافحان بصميمية وكأنهما لم يريا بعضهما لسنوات.

Sanki yıllarca birbirlerini görmemişler gibi İki insan yürekten tokalaşıyorlardı.

الأخين الذين كانا على قائمة مراقبة الإرهاب لثلاث سنوات.

bunlar üç yıldır terörist izleme listesinde bulunan iki kardeşti.

كل من توم وماري كانا مشغوليْن في ذلك الوقت.

Hem Tom hem de Mary o zaman meşguldü.

كل من توم وماري كانا ليلة الأمس في المنزل.

Hem Tom hem de Mary dün gece evdeydiler.

كانا سامي و ليلى يتشاجران باستمرار بشأن ذلك الحمل.

Sami ve Leyla sürekli olarak onun hamileliği konusunda kavga ediyorlardı.

سامي و ليلى كانا مسيحيّين قد عادى من مهمّة تبشيريّة.

Sami ve Leyla, bir görevden geri dönen Hıristiyanlardı.

لكن من السهل أن يرتبط الرجل والمرأة إن كانا يتشاطران قضية سياسية.

İki kişi aynı siyasi davayı paylaşınca çift olmak daha kolay.

دافوت وليفيفر هما المشير الوحيدان اللذان كانا ينتظران تحيته في قصر التويلري.

onu Tuileries Sarayı'nda karşılamayı bekleyen tek Mareşal Davout ve Lefebvre idi.

التقى القائدان للمرة الأولى في شمال بوليا، حيث كانا يبعدان مسافة 10 كيلومترات فقط.

İki kumandan ilk kez olarak kuzay Apulia'da karşılaştılar, 10 km uzaklıkta kamplarını kurdular.