Examples of using "يلعب" in a sentence and their turkish translations:
Tony oynuyor.
O çok iyi oynuyor.
Çocuklar oyuncakları ile oynarlar.
top oynayan çocuğu ile birlikte.
Şu an Avrupa'da oynuyor.
hani telefonla mı oynuyor?
Tom frizbi oynuyor.
Ben onu beyzbol oynarken gördüm.
Tom minigolf oynuyor.
O, piyano çalıyor.
- Ken tenis oynuyor mu?
- Ken tenis oynar mı?
Tom ve Mary satranç oynuyorlar.
çıkarcı düzenbaz hileci bir kapıcı oynuyordu
O poker oynamayı biliyor.
Tom ve Meryem tenis oynuyorlar.
Tom Mary ile kart oynuyor.
Arkadaşım tenis oynamaz.
Yeryüzünde 2,3 milyar insan video oyunları oynuyor.
Sonra buz adeta bir iglo halini aldı,
gariban bir yanaşmayı oynuyordu burada
tenefüslerde nadiren de olsa oynanır
O, arkadaşlarıyla tenis oynayacak.
Şans, hayatta önemli bir rol oynar.
Ken her gün futbol oynar.
Sami çok tehlikeli bir oyun oynuyordu.
TV günlük yaşamda önemli bir rol oynar.
aranızda oynamayan var mı acaba ben gerçekten merak ediyorum
Buradaysa oldukça antisosyal bir hayvan balıklarla oyun oynuyor.
Bu senato adayı da World of Warcraft oynuyor.
Tom dışarıda köpeği ile frizbi oynuyor.
Tom ve arkadaşları neredeyse her cuma gecesi poker oynar.
Sami Müslüman sınıf arkadaşlarıyla hiç futbol oynamadı.
Küçük çocuk hariç hiç kimse Tango ile oyun oynamak istemedi.
Lütfen, Tom'un artık benimle oynamasına izin vermeyeceğini söyleme.
oldukça etkili bir çalışma ilişkisi kurdular. Bu ilişki Berthier'in ikincil rolünü tam olarak kabul etmesine