Translation of "تصبح" in Turkish

0.010 sec.

Examples of using "تصبح" in a sentence and their turkish translations:

تصبح "نيازك".

'göktaşları' olurlar.

ثم، تصبح مؤلمة.

Sonra acı veriyor.

حتى تصبح منيعة.

geiiştirmeyi öğreniyorlar.

سوف تصبح طبيبة.

Doktor olacak.

يمكنك أن تصبح سلطاناً، يمكنك أن تصبح خليفة أيضاً.

Padişah da olabilirsin, halife de olabilirsin.

تصبح الجينات أكثر فعالية.

genler yukarı doğru düzenlenir,

كيف تصبح الحدائق أصغر،

parkların nasıl küçüldüğünü,

بحيث تصبح عديمة المعنى.

anı temelde anlamsız hâle gelir.

تصبح آلية التقدم صامتة،

ilerleme makineleri sessizleşiyor,

وأن تصبح مركزًا للابتكار؟

bir yenilik merkezi haline gelebilirdi?

تصبح نعمة وليست نقمة؟

lanet değil de nimet yapan şeylerdir.

‫تصبح في غابة بدائية.‬

Eski ve yaşlı orman.

تصبح هذه المشكلات المعقدة شخصية

bu karmaşık meseleler, acı bir şekilde kişisel hâle geliyor

أسألها ماذا تريد أن تصبح

Ne olmayı hayal ettiğini sorduğumda,

وأن تصبح داعية للرعاية الأسرية.

ve aile yanı bakımı desteklemek.

‫تصبح في حالة تأهب قصوى.‬

Aşırı tetiktesin.

هل تريد أن تصبح غنياً؟

- Zengin olmak ister misin?
- Zengin olmak ister misiniz?

حلمها هو أن تصبح ممرضة.

Onun hayali bir hemşire olmaktı.

- تصبح على خير.
- ليلة سعيدة!

İyi geceler.

الان تصبح المساحة اقرب للحقيقة

Boyut karşılaştırması artık doğru.

بإمكان ليلى أن تصبح حاملا.

Leyla hamile kalabilir.

بعد فترة تصبح هذه السيولة ثابتة

bir süre sonra bu akışkanlık durağan hale geliyor

ماذا تريد أن تصبح في المستقبل؟

- Ne olmak istiyorsun?
- Ne olmak istiyorsunuz?

إنها تأمل أن تصبح مصممة أزياء.

O, bir tasarımcı olmayı umuyor.

أعلم أنّك تريد أن تصبح طبيبا.

Doktor olmak istediğinizi biliyorum.

كانت ليلى تريد أن تصبح ممرّضة.

Leyla bir hemşire olmak istiyordu.

في فصل الخريف تصبح الأوراق بنية

Sonbaharda yapraklar kahverengiye döner.

وحتى تجربتهم مع السرطان تصبح أقل إيلامًا.

kanser tecrübeleri bile daha az stresli hâle geliyor.

إنها تبدأ بحرير، ولكنها تصبح قطعة رايون.

Başlangıçta ipekken yapay ipeğe dönüşüyor.

لأن المشاعر العارمة في المكان تصبح مزعجة.

çünkü bu salonda ağır basan duygu, kızgınlık.

منذ ذلك الوقت بدأت الامور تصبح أحسن.

O zamandan beri işler hep iyiye gitti.

حياتي لم تصبح أحسن من تلقاء نفسه.

Benim hayatım kendiliğinden düzelmedi.

هنا، المساكن المؤقتة تصبح المساكن الدائمة الجديدة.

Burada, geçicilik yeni kalıcılık oluyor.

- تصبح على خير.
- مساء الخير!
- ليلة سعيدة!

İyi geceler!

امرأة مُحتقَرة بإمكانها أن تصبح خطيرة للغاية.

Aşağılanmış bir kadın son derece tehlikeli olabilir.

أنت لا تميز نفسك، وربما تصبح عالقًا معهم.

kendinizi farklılaştırmazsınız ve muhtemelen sıkışmışsınız.

وعندما تصبح الجينات أقل فعالية أو عند الإلتهاب،

Yani genler baskılandığında veya iltihaplandığında,

بعد أن تقوم بذلك عليك أن تصبح جدياً.

Bunu yaptıktan sonra gerçekten konuşun.

وعندما تصبح بغنى عني، فعندها سنتحدث عن علاقتنا."

Bana ihtiyacın olmadığı zaman ilişkimizi bir daha gözden geçiririz" dedim.

‫بازدياد سطوع القمر،‬ ‫تصبح الحواس الخارقة أقل قوة.‬

Ay'ın parlaklığı arttıkça süper sezgiler biraz atıl kalır.

إلا أن التربة سرعان ما تصبح باردة وداكنة،

ve karanlığa dönüştüğünden

على شرط أن تصبح صربيا مورافيا خاضعة للعثمانيين.

ancak karşılığında Morvia Sırbistan'ın Osmanlı tebaası olmasını istedi.

و لكن لم أُرد أن تصبح هذه وظيفتي.

Ama bunu bir meslek hâline getirmek istemedim.

ذهبت ليلى للمدرسة كي تصبح ممرّضة ذات شهادة.

Dania sertifikalı bir hemşire olmak için okula gitti.

ان تدافع عن هذه المبادئ يعني أن تصبح بطلا.

uğrunda çabalayan herkes kahraman olarak görülür.

إنها تصبح أكثر فأكثر مستثارة وسهلة الاستخدام مرة اخرى.

o bölge giderek daha heyecanlı ve yeniden kullanılabilir oluyor.

بمجرد أن نرى صورة اللُغز، تصبح صورًة في عقولنا.

Bir yapbozun resmini görünce aklımızda da bir resim oluşur.

وهذه القدرة تصبح أفضل وأفضل مع التقدم في العمر.

ve bu yetenek yaşlandıkça iyileşmekteydi.

‫عندما تغرب الشمس ‬ ‫تصبح درجة الحرارة ألطف على السطح.‬

Güneş batarken, yüzey serinliyor.

يريد أن تصبح "روسيا" جزءاً من "أوروبا". حتى "فلاديفوستوك".

Rusya, Avrupa'nın parçası olsun istiyor. Ta Vladivostok'a kadar.

- طموحها هو أن تصبح سفيرة.
- طموحه أن يصبح سفيرا.

Onun tutkusu bir büyükelçi olmaktır.

والأفضل من ذلك أن أمراضهم تصبح تحت السيطرة بشكلٍ أفضل:

Dahası, rahatsızlıkları düzenlenebilir hâle geliyor:

يمكن أن تصبح قادراً على أن تتحرر من القصص القديمة

geçmiş hayatına ait anıların pençesinden bile kurtulabilirsin.

ولكنها كانت تصبح رحلة كيلومترات عندما يكون الموسم حارًا وجافًا.

Fakat kuru ve sıcak havalarda sanki kilometrelerce sürerdi.

ما قاله: "عبد القادر، أنت تريد أن تصبح موظفًا بنكيًا،

Dedi ki; "Albdulkadir sen bankacı olmak istiyorsun

لكن إذا كنت تريد أن تصبح موظفًا بنكيًا ذا كفاءة

ama kaliteli bir bankacı olmak istiyorsan

"هل تعلم، إذا توقفت عن التدخين، سوف تصبح أفضل في الرياضة."

"Biliyorsun, sigarayı bırakırsan sporda daha iyi olacaksın."

‫ولكن الحقيقة هي أنك تصنع هذه‬ ‫لتتفادى أن تصبح رجلاً ميتاً.‬

Ama gerçek şu ki bunu yapmanızın sebebi, ölü bir adam olmaktan kaçınmak.

ظنت أنها ستكون مستقلة مادياً عن والديها عندما تصبح طالبة جامعية.

Eğer üniversiteye gidebilirse ebeveynlerinden ekonomik olarak bağımsız olabileceğini düşündü.

- طابت ليلتك يا تيمي.
- ليلتك سعيدة، تيمي
- تصبح على خير تيمي

İyi geceler, Timmy.

ويشعر الناس بالإهانة حين تقول إن السياسة تصبح في النهاية فوق القانون.

Siyasi eylemlerin hukukun üstüne çıktığı söylendiğinde insanlar alınıyor.

ولأنّ حياة المناضل تصبح لا تُطاق إن لم يكن الشخص الآخر مناضلاً.

ve bir militanın hayat arkadaşı da militan değilse hayat çok zorlaşacağı için.

من مناطق زراعة البن حول العالم قد تصبح غير صالحةٍ بحلول عام

. Yüksek sıcaklıklar muz büyümesi için uygun bir ortamı

لأنك تصبح كشخص جديد على هذا النهر، حيث أن مياه النهر تتجدد بإستمرار.

çünkü o yeni bir adam, ve bu yeni bir nehir."

مما لا شك فيه، عدم الخبرة هو ميزة لكي تصبح من ذوي الخبرة

Kuşkusuz deneyimsiz olmak deneyimli olmaya göre bir avantaj.

‫جيد أنك اخترت الاحتماء بهذا الكهف.‬ ‫الأدغال تصبح ‬ ‫مليئة أكثر بالحياة أثناء الليل.‬

Bu mağarayı sığınak olarak seçmeniz çok iyi oldu. Orman geceleri daha da canlanıyor.

وفقًا لمثل إسباني، يجب ألا تقرأ الإنجيل أبدًا، إلا إذا كنت تريد أن تصبح ملحداً.

Bir İspanyol ata sözüne göre eğer ateist olmak istemiyorsan asla İncil okumamalısın.

كانت ليلى فتاة مصمّمة و غير متعلّمة و من الأرجح أنّها لم تكن راشدة بما يكفي كي تصبح أمّا.

Leyla tek yönlü, eğitimsiz bir kızdı ve muhtemelen anne olmak için fazla olgunlaşmamıştı.