Translation of "الهواء" in Turkish

0.012 sec.

Examples of using "الهواء" in a sentence and their turkish translations:

الهواء يملأ الأنهار

Hava nehirleri doldurur,

‫حسناً، نطير في الهواء.‬

Tamam, havadayız.

‫في الهواء الساخن والرطب.‬

Sıcak, nemli havaya.

بسبب انعدام الهواء النقي والانغلاق.

temiz hava olmaksızın, düpedüz nemdi.

نظام دعم القرار لجودة الهواء

bulutta çalışan hava kalitesi üzerine

لأن نوعية الهواء سيئة جدًا

Çünkü Amerika Birleşik Devletleri'nin

أمرحُ مع نسمة الهواء العليل.

Rüzgarla flört ediyorum.

‫تتذوق مستقبلات في فمه الهواء.‬

Ağzındaki alıcılar havanın tadına bakıyor.

هذا الهواء انه جلد أرضنا.

Bu hava dünyanın cildidir.

أبناء الأرض داخل الهواء الحي.

bu canlı atmosfer içindeki dünyalıları temellendiren şeyler.

يضع اللب واللب في الهواء

posasını ve çekirdeğini havada yere bırakır

قل لي من اكتشف الهواء

Bana havaya kimin keşfettiğini söyle.

إنه يرمي الأوراق في الهواء

O kağıtları havaya atıyor.

‫في هذا النفق الهواء أكثر دفئاً،‬

Ama bu taraftaki hava daha sıcak gibi

الهواء الذي يتحرك حالياً داخل أنفك.

şu anda burun deliklerinizde gezinen hava.

هل تعلم كم ينخفض ​​تلوث الهواء؟

Hava kirliliğinde ne kadar azalma var hiç biliyor musunuz?

ذلك لأن الفقاعة تلاشت في الهواء.

Tüm oyunu kazanma umudu kayboldu.

وهي قدرته على الانتقال عبر الهواء.

Hava yoluyla seyahat edebilme yeteneğine.

كما أن تلوث الهواء لا يخفي احترارًا

Hava kirliliğinin var olan ısınmayı gizlediği,

فلابد أن أكون على دراية بتلوث الهواء.

hava kirliliği hakkında bir şeyler öğrenmem gerektiğini biliyordum.

‫طريقة بارعة للانتشار هنا في الهواء الراكد.‬

Aşağılardaki durgun hava şartlarında iyi bir çoğalma yolu.

إنه حول هذا الهواء الذي يحيط بنا.

Konu etrafımızı çevreleyen havadır.

بطريقة تخلص الهواء من ثاني أكسيد الكربون.

belli bir fikir üzerinde bağımsız olarak çalışıyorum.

هذا الشخص سيحاول الإمساك به في الهواء

o kişi havada yakalamaya çalışırdı

حيث كانت حركة الهواء أفضل في تفريقها.

Hava akışı onları dağıtmakta çok daha başarılıydı.

وستسقط كرة أثقل من الهواء بسرعة أكبر.

ve daha ağır bir top havadan daha hızlı düşecektir.

ولكن تأثيرات نوعية الهواء تدخل صلب الموضوع اليوم.

ama hava kalitesi üzerindeki etkileri ortada.

انفجر الهواء قبل أن يضرب الأرض على الأرض

dünyada yeryüzüne çarpmadan önce hava infilak etti

الهواء والاضاءة والمصاعد وغيرها. ما يؤدي لانبعاث الكربون

çalıştırmak için çok fazla enerji tüketir .

الفرق كبير بين حركة الهواء في الداخل والخارج

Havanın içerideki ve dışarıdaki hareketinin arasında devasa bir fark var.

و التى تتبخر تاركة الفيروس معلقاً فى الهواء

ve bunlar buharlaşır ve canlı virüsü havada bırakabilir.

نيودلهي ، تلوث الهواء يعرض الملايين من الناس للخطر.

Yeni Delhi'de, hava kirliliği yüzünden milyonlarca insanın sağlığı tehlikede.

- بتلاتٌ تتطاير في الهواء.
- بتلاتٌ تتطاير في الريح.

Çiçek yaprakları rüzgarda uçuyor.

أحب كيف يصبح الهواء عليلا بعد نزول المطر.

Yağmur yağdıktan sonra havanın çok taze ve temiz olması durumunu seviyorum.

ألوح بالمقص في الهواء كثيرًا، لأني صغير ولا أقهر.

Bunu havada çılgınca sallıyorum çünkü genç ve yenilmezim.

‫في هذا النفق الهواء أكثر دفئاً،‬ ‫ولكنني أشعر بالبرد.‬

Ama bu taraftaki hava daha sıcak gibi ve ben çok üşüyorum.

‫درجة حرارته أدفأ بـ50 درجة مئوية‬ ‫عن الهواء المحيط.‬

Su, etraflarını saran soğuk havadan 50 derece daha sıcaktır.

‫يخرج لاستنشاق الأكسجين من الهواء مباشرة.‬ ‫أخيرًا، تعود الشمس.‬

Doğrudan havadan oksijen çekebilmek için kendini dışarı atıyor. Nihayet. Güneş yüzünü gösteriyor.

وعند استخدامه فهو يخلّص الهواء من ثاني أكسيد الكربون.

ve kullanıldığı takdirde havadan karbondioksiti temizler.

تكييف الهواء كما يعد استبدال مصابيح الاضاءة العادية بمصابيح

lambalarla değiştirilmesi dayanıklı oldukları için küresel ısınmayla mücadele

من دون الهواء ، لن يبقى شيء على قيد الحياة.

Havasız hiçbir şey yaşayamazdı.

وسوف أقوم بنشر بعض البكتيريا في الهواء فوق هذا الجلد.

Cildin hemen üzerine boşluğa bakteri ekliyorum,

هذا الهواء، يمكننا أيضاً أن نشعر فيه في هذه الغرفة

Bu havayı bu odada da hissedebilirsiniz,

ولكن جمال ، الهواء المتنفس هو فعلياً فقط خمسة لسبعة اميالٍ،

fakat güzel, solunabilir hava sadece 8-11 kilometre kalınlığında,

فاتك الكرة. إذا حملتها في الهواء ، فستكون لديك حياة أخرى

siz toptan kaçardınız. havada tutarsanız bir canınız daha olurdu

مكيفات الهواء. ما يساعد على انتقال فيروسات وغيرها. وما بين

deprem nedeniyle hasar görebilir, özellikle çalışma için güvenli olmayan bir ve uygun ortam olmakla itham

إذا طفت القطرة، ثم تبخرت، يبقى الفيروس خارجًا في الهواء

Bir damlacık havada süzülür ve sonra buharlaşırsa bu virüsün bir süreliğine

يتم إلقاء الكرة في الهواء مثل هذا ، ويقال اسم شخص ما

top böyle havaya atılır birisinin ismi söylenir

ونقل الفيروس من هذا الشخص، عن طريق الهواء، إلى تلك العوائل.

Vİrüsü bu insandan hava yoluyla diğer ailelere taşıdı.

وقطرات أخري تكون صغيرة وخفيفة جدا، فتسبح في الهواء لمسافة أبعد.

Diğerleri çok küçük ve hafif olduğundan havada daha uzun süre asılı kalırlar

هل حركة الهواء جيدة حولكم لإزاحة أي جزيئات من الفيروس بعيدا؟

Etrafınızda virüs partiküllerine dağıtabilecek, iyi bir hava akışı var mı?

أم أنكم في مكان مغلق، مما يجعل الجزيئات تعلق في الهواء؟

Yoksa bu parçacıkların etrafınızda kalacağı kapalı bir alanda mısınız?

جهاز التكييف الموجود هنا، أبقى حركة الهواء في هذا الجزء من المطعم.

Buradaki bir klima havanın, restoranın bu kısmında dolaşmasını sağladı.

‫وهو يعني أنه أثناء الليل، ‬ ‫كل هذا الهواء البارد‬ ‫سيجد مكاناً يستقر فيه.‬

Geceleri soğuk havanın alçalacağı bir yer vardır.

الكرات المظلمة تتطاير إلى أبعد من ذلك لأن الهواء يتلامس مع سطح غير مستو ،

Çukurlu toplar uzaklaşır çünkü hava düzensiz bir yüzeye temas eder.

و هنا يظهر كيف تسافر جزيئات الهواء عند السعال فى حالة ارتداء نوعين من الكمامات

Ve bu da iki tip maske kullanılarak öksürüldüğünde hava partiküllerinin hareketini gösteriyor: