Translation of "المدينة" in Turkish

0.015 sec.

Examples of using "المدينة" in a sentence and their turkish translations:

المدينة نائمة

Şehir uykuda.

سأريك المدينة.

Ben sana şehri göstereceğim.

- دمر الحريق المدينة.
- دُمرت المدينة بسبب الحريق.

Şehir yangın tarafından tahrip edildi.

"المدينة العظيمة" ، القسطنطينية.

'büyük şehir' Konstantinopolis'e saldırmaya cesaret ettiler .

أدعو هذه المدينة الحركية.

Kinetik Şehir diyorum buna.

حينها كانت المدينة مفككة،

ve o an, şehrin sökülmüş olduğu bir andı.

ثم تختفي المدينة تقريبا

devamında bir şehir neredeyse yok oluyor

هو يعرف المدينة جيداً.

O, şehri iyi bilir.

قصفت طائرات العدوّ المدينة.

Şehir düşman uçakları tarafından bombalandı.

هذه المدينة تعجبني جداً.

Ben bu şehri çok seviyorum.

أقوم بجولة في المدينة.

Ben bir şehir turu yapıyorum.

يبنون هذه المدينة كاملةً بالقماش.

tüm şehri kurmak için kumaş kullanılmış.

إنها المدينة الكبيرة سريعة الزوال.

muazzam bir hayal gücü ve enerji harcıyor.

وينتقل هذا إلى المدينة التالية.

ve bu bir sonraki şehre taşınır.

سار إلى ساغونتوم وحاصر المدينة

Saguntum'a doğru yürüdü ve şehri kuşattı.

بعد فترة وجيزة، سقطت المدينة

Kısa süre sonra , şehir düştü.

‫طريق رئيسي يقطع وسط المدينة.‬

Doğruca şehir merkezine çıkan ana yol.

‫حان وقت الذهاب إلى المدينة.‬

...şehre akma vakti geldi.

‫تعيث الجماعة الفساد في المدينة.‬

Çete, şehrin altını üstüne getiriyor.

مدينة البندقية، إيطاليا، المدينة العائمة

Venedik, İtalya Sular üzerinde yükselen şehir

أريد أن أسكن في المدينة.

Şehirde yaşamak istiyorum.

أريد أن أذهب إلى المدينة.

- Şehre inmek istiyorum.
- Şehre gitmek istiyorum.

أريد أن تخرج من المدينة.

Şehir dışına çıkmanı istiyorum.

جميع زملاء صفّي خارج المدينة.

Oda arkadaşlarımın hepsi şehir dışından.

كبيرة بما يكفي لتدمير المدينة

bir şehri yok edecek kadar büyüktür

المدينة القديمة مقصد سياحي مشهور.

Eski şehir popüler bir turistik yerdir.

قدم له العمدة مفتاح المدينة.

Belediye başkanı ona şehrin anahtarını sundu.

كنت أتبضع في وسط المدينة.

Ben şehir merkezinde alışveriş yapıyordum.

جاءت أسرة فاضل إلى المدينة.

Fadıl'ın ailesi kasabaya geldi.

علي أن أغادر هذه المدينة.

Bu kasabadan dışarı çıkmak zorundayım.

انقطاع التيار الكهربائي على مستوى المدينة،

şehir genelinde elektrik kesintisi,

وتقوم هذه المدينة على الأرض بخفة.

Bu şehir zemine çok nazikçe oturtulmuş.

وعدة الأشياء هذه وتخيل هذه المدينة،

Bu parçaların seti, şehrin bu hayal gücü,

‫لكن في المدينة...‬ ‫الفرص لا متناهية.‬

Ama şehirde... ...ihtimaller sonsuz.

ذهب إلى المدينة والتقى صديقه العسكري

şehre giderek askerlik arkadaşıyla karşılaştı

الثعلب والأسد والخنازير ينزلون إلى المدينة

şehre inen tilki, aslan ve domuz

فيما بدأت القوات بالانتشار لتطويق المدينة.

Bu noktada askerler şehri kuşatmak için harekete geçmeye başladı.

ثم قاموا بإشعال النيران في المدينة.

Şehrin iyileşmesine izin verilmeden yaklaşık 1000 Türk ve Hıristiyan rehin alındı

هناك معبد قديم جدا في المدينة.

Kasabada çok eski bir tapınak vardır.

لا أحب هذه المدينة على الإطلاق.

Ben bu kenti hiç beğenmiyorum.

هل تذكر المدينة الذي ولد بها؟

Onun doğduğu kasabayı hatırlıyor musun?

هل لديكم معرض لمنتجاتكم في المدينة؟

Şehirde ürünleriniz için bir showroom var mı?

الكنيسة القديمة تقع في شمال المدينة

Eski kilise şehrin kuzey kısmında yerleşik.

أنا لا أسكن في هذه المدينة.

Ben bu kentte yaşamıyorum.

ذهب توم لمركز المدينة بعد الظهر.

Tom bu öğleden sonra kent merkezine gitti.

أي قطار يأخذني إلى وسط المدينة؟

Beni kent merkezine hangi tren götürür?

المدينة تكتسب شعبية كوجهة سياحية كبيرة .

Kent, önemli bir turistik yer olarak rağbet kazandı.

سامي هو المسلم الوحيد في المدينة.

Kentteki tek Müslüman Sami.

اتّصل سامي بكلّ مطعم في المدينة.

- Sami şehirdeki her lokantayı aradı.
- Sami kentteki her lokantayı aradı.

لقد توقع ان يتم استقباله من قبل اعيان المدينة يعرضون مفاتيح واستسلام المدينة بشكل رسمي

Resmi bir şekilde şehrin teslimiyetini umuyordu

الذين عاشوا في لندن، ويعرفون المدينة جيدًا،

ve nihayet , nihayet, nihayet

الهندسة المعمارية، والعناصر الخمسة التي صنعت المدينة.

ne kadar çok şey öğrendiğimizi söyledim.

هامبورغ ، أرسله نابليون شمالًا لتنظيم دفاع المدينة.

, Napolyon onu şehrin savunmasını organize etmesi için kuzeye gönderdi. Napolyon'un

نحن ذاهبون إلى وسط المدينة لنأكل البيتزا.

Pizza yemek için şehir merkezine gidiyoruz.

هناك الكثير من الفنادق في وسط المدينة.

Şehir merkezinde çok sayıda otel var.

ذهبت الأم إلى المدينة لجلب بعض الخبز.

Anne biraz ekmek almak için şehre gitti.

طلبت مني السيدة سميث الذهاب إلى المدينة.

Bayan Smith kente gitmemi istedi.

هناك العديد من المباني الجميلة في المدينة.

Bu kasabada birçok güzel bina vardır.

كان سامي إمام المسجد الوحيد في المدينة.

Sami kasabadaki tek caminin imamıydı.

‫ها هو المتسكع الوقح يصيد في المدينة ليلاً.‬

İşte gece şehirde avlanan sarı renkte bir fırsatçı.

لكن المدينة على شاطئ البحر لم تعد مستخدمة

ama artık sahil kenarındaki şehir kullanılmaz halde

كان له أهمية كبيرة في الهجمات على المدينة.

Şehre yapılan saldırılarda ise büyük bir önem taşıdı

هنالك العديد من السياح في المدينة في العطل .

Tatillerde kentte birçok turist vardır.

الحياة الريفية هي الأكثر هدوءًً مقارنةً بحياة المدينة.

Kır yaşamı,şehir yaşamıyla karşılaştırıldığında çok huzurludur.

حتّى الان لا أحب قيادة السيارة في المدينة

Hâlâ şehirde araba kullanmaktan hoşlanmıyorum.

‫هذه المدينة التي كانت نشطة جداً،‬ ‫هي الآن نائمة،‬

Burası çok ama çok yoğun bir şehir, şimdiyse uykuda.

عندما اقتحموا المدينة، دخل المغول مع حلفائهم الأرمن والإفرنجة

Moğollar şehre Ermeni ve Frank müttefikleriyle girdiler

‫قبل بياتها الشتوي،‬ ‫تقصد هذه الدببة السوداء وسط المدينة.‬

Bu kara ayılar, kış uykusuna yatmadan hemen önce kendilerini şehre atıyor.

‫للنجاح في المدينة،‬ ‫على الحيوانات تعلّم التفاوض مع الشوارع.‬

Şehirde başarılı olmak için... ...hayvanların caddelerde dolaşmayı öğrenmesi gerekir.

وانتهى بي المطاف في مكان ما في شرق المدينة

ve şehrin doğusunda bir yerde indim,

مرة أخرى ، تم عرض أسماء المدينة على أنها قديمة

yine şehrin isimleri eski dönemi eski olarak gösterildi

كانت المدينة المحصّنة منيعة بشكل كبير أمام الهجمات المباشرة،

İyi tahkim edilmiş şehir doğrudan saldırıları püskürttü.

المدينة لحصار طويل، سيأتي قريبًا، واستدعى مساعدة من الغرب.

şehri batıdan yardım arayarak beklenen uzun kuşatmaya hazırladı.

اعطى مركز المعلومات السياحية خريطة المدينة لكل من طلبها .

Turist danışma merkezi isteyen herkese bir şehir haritası verdi.

فلقد أمضيت وقتًا طويلًا في محاولة تصوّر المدينة في المستقبل.

geleceğin şehrini resmetmek için çok zaman harcadım.

أحمق المليونير وأنا نزلت من القرية إلى المدينة في فيلمه

salak milyoner ve köyden indim şehire filminde

لسوء الحظ ، يجب عليهم القدوم إلى مراكز المدينة لإطعام بطونهم

artık karınlarını doyurabilmek için malesef şehir merkezlerine gelmek zorunda kalıyorlar

وكانوا يعلمون أن المدينة ذات الأهمية الاستراتيجية يجب أن تُحفظ.

stratejik önemi büyük bir şehrin ele geçirilmesi gerektiğini biliyordu.

عجلة الملاحة البحرية كما ان المدينة الصناعية في منطقة الفاو

hareket ettireceği Irak'ta stratejik önemi

يجب أن تعرفوا المدينة كلها عن ظهر قلب، وهذا يدعى "المعرفة"

tüm şehri ezbere bilmeniz gerekiyor ve buna 'Bilgi' deniyor.

‫بانتشار المدينة في موطنها الغابي،‬ ‫بدأت تتعلم كيفية النجاة في الشوارع.‬

Şehir, ormandaki evlerinin etrafını sardıkça... ...sokaklarda hayatta kalmanın yollarını öğreniyorlar.

دافع الجنود والمدنيون الإسبان عن المدينة بشجاعة أسطورية ، لكن قيادة لانز

İspanyol askerleri ve siviller şehri efsanevi cesaretle savundu, ancak Lannes'in liderliği

والذي تسبب بدمارٍ هائلٍ في المدينة على مدار ثلاثة ايامٍ في

bu da yılın Ekim ayında bin sekiz yüz yetmiş yıl

إن كلمة مركز المدينة تشير إلى الجزء التجاري من أي مدينة.

Kent merkezi sözcüğü, herhangi bir kentin iş semti anlamına gelir.

لذلك أنت بحاجة إلى مثل هذه الكتلة من الماء حتى تبتلع المدينة

yani o kadar büyük bir su kütlesi lazım ki şehri yutacak

لاكنه اكتشف ان 90% من سكان مدينة موسكو قد نزحو عن المدينة

Ama onun yerine şehir sakinlerinin %90'ın kaçtığını öğrendi

كل عربة ومقطورة قد ملئة بأكبر قدر من الطعام والمسلوبات من المدينة

Her araba,her çuval alabildiğine yemek ve (genellikle) yağmayla doluydu

كان سكان المدينة يتابعون رتابة حياتهم اليومية، غير مدركين أن في القصر هنالك

Şehir sakinleri günlük rutinlerine devam ederken Sarayda dört tane Moğol elçisinin

إنّه لأمر ممتع أن يتعرّف المرأ على زوج من المسلمين في هذه المدينة.

Bu şehirde güzel bir Müslüman çiftle tanışmak çok hoş oldu.

كانت المدينة محصنة بشدة، إذ تقع فوق منحدرات شديدة الانحدار، مرتفعة فوق السهل المحيط

Şehir çok ağır tahkimliydi. Bayır ve uçurumların en dik yerinde , çevre ovadan oldukça yüksek bir yerdeydi.

‫بتفوق أضواء المدينة على ضوء سماء الليل،‬ ‫لم يعد بوسع الحيوانات‬ ‫الاهتداء إلى طرقها بالنجوم.‬

Şehir ışıkları gece gökyüzünü aydınlığa boğduğundan hayvanlar, yıldızlara bakarak yol bulamaz oluyor.

عندما تم تفجير الجسر الوحيد خارج المدينة في وقت مبكر جدًا ، أصبح 30000 رجل سجناء.

Şehirden çıkan tek köprü çok erken yıkıldığında 30.000 adam esir düştü.

حريق قد اشتعل الليلة السابقة لدخوله المدينة وقد توقع ان يكون المسؤل عنه احد الجنود الثملاء

Bir önceki gece başlayan yangının nedeni sarhoş askerler olarak belirtilmişti

توفي سولت عن عمر يناهز 82 عامًا ، في نفس المدينة التي ولد فيها - المعروف اليوم مثل Saint-Amans-Soult.

Soult, doğduğu kasabada 82 yaşında öldü - bugün bilinen olarak Saint-Amans-Soult

متلازمة باريس هي نوع من الصدمة الحضارية. إنه مصطلح نفسي يوصف به الأجانب الذين يبدأون العيش في باريس، مجذوبين إلى صورة المدينة بوصفها مركزًا للموضة، ثم لا يستطيعون الاندماج جيدا مع التقاليد والثقافة المحليين، فيفقدون توازنهم العقلي وتظهر عليهم أعراض قريبة من الاكتئاب.

Paris sendromu bir tür kültür şokudur. Şehrin moda merkezi imgesine kapılıp Paris'te yaşamaya başlayan, sonrasında yerel adetlere ve kültüre iyi uyum sağlayamayıp, zihinsel dengesini yitiren ve depresyona yakın belirtiler gösteren yabancıları tanımlamak için kullanılan psikiyatrik bir terimdir.