Translation of "Yaşayan" in Spanish

0.012 sec.

Examples of using "Yaşayan" in a sentence and their spanish translations:

- Karıncayiyenler yalnız yaşayan hayvanlardır.
- Yerdomuzları yalnız yaşayan hayvanlardır.

Los cerdos hormigueros son animales solitarios.

Kedi yaşayan fareyle oynadı.

El gato juega con un ratón vivo.

Onlar bitişikte yaşayan insanlardır.

Ellos son los que viven al lado.

Boston'da yaşayan birisini tanıyorum.

Conozco a alguien que vive en Boston.

Kulübede yaşayan adam kör.

El hombre que vive en la cabaña está ciego.

Kılıçla yaşayan kılıçla ölecek.

Quien a hierro mata, a hierro muere.

- Osaka'da yaşayan bir teyzem var.
- Osaka'da yaşayan bir halam var.

Tengo una tía que vive en Osaka.

Sonrasında yaşayan en yakın akrabalarını,

y observaremos la anatomía de los cocodrilos,

Ilaç eksikliği yaşayan yerleri gösteriyor.

una idea de dónde tienen escasez.

Burada yaşayan her canlı olacak.

También las demás criaturas del lugar.

Ve sonuçlarıyla yaşayan insanların hikayeleri.

y de la gente que sufre sus consecuencias.

Evimde yaşayan iki robot var.

Estos son dos robots que viven en mi casa.

Ormanda yaşayan bir fil ailesi.

Una familia de elefantes que vive en el bosque.

Orada yaşayan insanlar bizim arkadaşlarımız.

Los que viven ahí son amigos nuestros.

Amerika'da yaşayan bir arkadaşım var.

Tengo un amigo que vive en América.

Her zaman yalnız yaşayan biriydim.

Yo siempre fui una persona solitaria.

Nara'da yaşayan bir arkadaşım var.

Tengo un amigo que vive en Nara.

Balinalar okyanusta yaşayan büyük memelilerdir.

- Las ballenas son mamíferos de gran tamaño que viven en el océano.
- Las ballenas son mamíferos gigantescos que viven en el mar.

Kyoto'da yaşayan bir amcam var.

Tengo un tío que vive en Kioto.

Kyoto'da yaşayan bir arkadaşım var.

Tengo un amigo que vive en Kioto.

Yaşayan en uzun adam Carl'dır.

Carl es el hombre más alto con vida.

Almanya'da yaşayan bir arkadaşım var.

- Tengo un amigo que vive en Alemania.
- Tengo una amiga que vive en Alemania.

Sizin mahallede yaşayan birini tanıyorum.

Conozco a alguien que vive en tu barrio.

Londra'da yaşayan bir arkadaşım var.

Tengo un amigo que vive en Londres.

Bunlar, yandaki evde yaşayan insanlar.

Ésta es la gente que vive al lado.

İngiltere'de yaşayan bir arkadaşım var.

Tengo un amigo que vive en Inglaterra.

Bitişikte yaşayan adamdan nefret ediyorum.

No aguanto al vecino.

Boston'da yaşayan bir ağabeyim var.

Tengo un hermano mayor que vive en Boston.

Boston'da yaşayan bir kuzenim vardı.

Tenía un primo que vivía en Boston.

Burada yaşayan herkes zengin değildir.

No todos los que viven aquí son ricos.

Dünya, Tanrı'nın yaşayan bir görüntüsüdür.

El mundo es una imagen viva de Dios.

O, yaşayan en büyük sanatçıdır.

Es el más grande de los artistas vivos.

Kyoto'da yaşayan bir ağabeyim var.

Tengo un hermano mayor que vive en Kioto.

Tokyo'da yaşayan bir arkadaşım var.

Tengo una amiga que vive en Tokio.

Sapparo'da yaşayan bir arkadaşım var.

Tengo un amigo que vive en Sapporo.

Tímea, Polonya'da yaşayan bir Macardır.

Tímea es una húngara que vive en Polonia.

Tom bitişikte yaşayan adamla geçinemiyor.

Tom no se lleva bien con el hombre que vive al lado.

Tom, Avustralya'da yaşayan bir Kanadalı.

Tom es un canadiense que vive en Australia.

Burada yaşayan şey artık burada kalmayacaktır.

Así, el animal que viva aquí no se quedará mucho tiempo más.

...dünyanın en kuzeyinde yaşayan kurbağa olmuştur.

esta es la rana ubicada más al norte del mundo.

Güneş sönse bütün yaşayan şeyler ölür.

Si el sol se apagara, todas las cosas vivas morirían.

Mike'ın Şikago'da yaşayan bir arkadaşı var.

- Mike tiene un amigo que vive en Chicago.
- Mike tiene una amiga que vive en Chicago.

Denizde yaşayan canlıların çoğu, kirlilikten etkilenir.

La mayoría de las criaturas del mar son afectadas por la contaminación.

Yaşayan her şey bir gün ölecek.

Todo lo que vive morirá algún día.

O evde yaşayan biri var mı?

¿Vive alguien en esa casa?

Los Angeles'ta yaşayan bir teyzem var.

Tengo una tía que vive en Los Ángeles.

Tom'un Boston'da yaşayan bir arkadaşı var.

Tom tiene un amigo que vive en Boston.

Kyoto'da yaşayan iki kız kardeşi var.

Ella tiene dos hermanas que viven en Kioto.

Benim bitişiğimde yaşayan adam bir doktor.

- En la puerta de al lado vive un médico.
- El señor que vive al lado de mi puerta es médico.

Yandaki evde yaşayan adam Mary'nin sevgilisidir.

El vecino es el amante de María.

Paris'te yaşayan amcam bizi görmeye geldi.

Mi tío que vive en París vino a vernos.

Hiç Avustralya'da yaşayan Kanadalı tanıyor musun?

¿Conoces a algún canadiense que viva en Australia?

Bu, denizde yaşayan bir hayvan türüdür.

Este es un tipo de animal que vive en el mar.

Burada yaşayan insanlar bunu yapmayı biliyor.

La gente que vive aquí sabe hacerlo.

Bu; evrim ağacında, dinozorların yaşayan mirasçılarının anatomilerini --

Es una forma elegante de decir que estudiamos la anatomía

400 yıldır bunu yaşayan toplumlar için, Tanrım,

Y hay comunidades que han vivido esto durante 400 años, Dios mío.

Akıntının yönünde yaşayan insanları da kötü vuracak.

Las personas que viven río abajo también serán duramente afectadas.

Bir diğer kültür karmaşası yaşayan kesim ise

Otro complejo cultural es el segmento.

Eğer güneş olmasaydı yaşayan her şey ölürdü.

Si no fuera por el sol, todos los seres vivos morirían.

Tatsuya'nın New York'ta yaşayan bazı arkadaşları var.

Tatsuya tiene algunos amigos que viven en New York.

Şehirde yaşayan insanlar kır yaşantısının zevklerini bilmezler.

La gente que vive en la ciudad no conoce los placeres de la vida en el campo.

Tom kızı Boston'da yaşayan bir adam tanıyor.

Tom conoce a un hombre cuya hija vive en Boston.

Tom'un Boston'da yaşayan bir erkek kardeşi var.

Tom tiene un hermano que vive en Boston.

Bize bitişik yaşayan adam ünlü bir aktördür.

El hombre que vive al lado de nosotros es un actor famoso.

Arkadaş nedir? İki bedende yaşayan bir ruh.

¿Qué es un amigo? Un alma que vive en dos cuerpos.

Onun Tokyo'da yaşayan bir erkek kardeşi var.

Tiene un hermano que vive en Tokio.

Balina denizde yaşayan çok büyük bir memelidir.

La ballena es un mamífero muy grande que vive en el mar.

Türkiye'de yaşayan ve çalışan birçok arkadaşım var.

Tengo muchos amigos que viven y trabajan en Turquía.

Tom'un Boston'da yaşayan iki erkek kardeşi var.

Tom tiene dos hermanos que viven en Boston.

Filler bugün yaşayan en büyük kara hayvanlarıdır.

Les elefantes son los mayores animales terrestres vivos actualmente.

Tom'un Boston'da yaşayan bir sürü arkadaşları var.

Tom tiene muchos amigos viviendo en Boston.

- Bu dağda yaşayan birkaç tilki olduğunu biliyor muydunuz?
- Bu dağda yaşayan birkaç tilki olduğunu biliyor muydun?

¿Sabías que había unos cuantos zorros viviendo en esta montaña?

Sokağın aşağısında yaşayan üç kişilik bir aile vardı.

Había una familia de tres, que vivían en la calle de abajo.

Ve sevgili ülkem Bhutan da yaşayan bu insanlar

y en mi bienamado Bután–

Kuzey Karadenizde yaşayan Barli kabilesinden gelen bir çocuktu

Él era parte de la tribu Barli que vivíaal norte del mar negro ,y, cuando era aún un niño,

Bu bölgede yaşayan Sherpa'lar dağcılıkla uğraşmaya devam ediyorlar...

Los sherpas de la región siguen practicando el alpinismo

Osaka'da yaşayan amcam/dayım dün bizi ziyaret etti.

Mi tío que vive en Osaka nos visitó ayer.

Yaşayan bir köpek, ölü bir aslandan daha iyidir.

Un perro vivo es mejor que un león muerto.

Bu alanda yaşayan insanlar su yokluğu nedeniyle ölüyor.

Las personas que viven en esta área se están muriendo debido a la falta de agua.

Yalnızca kendisi için yaşayan kimse, başkaları için ölüdür.

Quien sólo vive para sí, está muerto para los demás.

Ama sonra mahallelerde yaşayan, ilköğretimi bile bitirmeye şansı olmayan

Pero luego, vi que hay tantos niños viviendo en barrios marginales,

Ve orada yaşayan ne varsa orada kalmayı artık istemeyecektir.

y lo que sea que viva allí no querrá quedarse mucho más tiempo.

Luo Zhaoliu 34 yaşında, Jiangxi bölgesinde yaşayan bir mühendis.

Luo Zhaoliu es un ingeniero de 34 años de la provincia de Jiangxi.

Kulübenin içinde yaşayan insanların kimliği hakkında bir hikâye anlatır.

es contar una historia sobre la identidad de las personas que viven en esa cabaña.

...gece yaşayan en yakın kuzenlerimizin dünyasına bir göz atabilir.

pueden curiosear el mundo de nuestros primos nocturnos más cercanos.

Bu tablo dünyada yaşayan 7 milyar insanı temsil etsin.

Estos son los siete mil millones de personas que viven en el mundo.

Polizei almanyada yaşayan bir çöpçüydü bu sefer Kemal Sunal

Polizei era un carroñero que vivía en Alemania esta vez Kemal Sunal