Translation of "Yaşam" in Spanish

0.018 sec.

Examples of using "Yaşam" in a sentence and their spanish translations:

Yaşam eğlenceli.

La vida es divertida.

Yaşam tatlıdır.

La vida es divertida.

Dünya'daki yaşam kıymetlidir.

la vida en la Tierra es valiosa.

Bizler yaşam enerjisiyiz

somos una fuerza vital.

Adada yaşam yoktur.

No hay vida en la isla.

Kısacası, yaşam kısadır.

En una palabra, la vida es corta.

Yaşam sürprizlerle doludur.

La vida está llena de sorpresas.

Tarih, yaşam öğretmenidir.

La historia es la maestra de la vida.

Yaşam çok adaletsizdir.

La vida es tan injusta.

Yaşam, ölümün başlangıcıdır.

La vida es el principio de la muerte.

Dostluk yaşam tuzudur.

La amistad es la sal de la vida.

Susuz yaşam yoktur.

Sin agua no hay vida.

Yaşam becerileri öğreteceğimi biliyordum,

Sabía que estaría enseñando habilidades para la vida.

Sizin yaşam destek sisteminiz

Es el sistema de respaldo de la vida,

Hayati bir yaşam becerisidir.

Se trata de una habilidad vital crítica.

Göz kamaştırıcı bir yaşam.

la vida glamorosa.

Yaşam tavsiyeleri aradığınız zaman,

Cuando necesitamos un consejo en la vida,

Rahat yaşam canım sonuçta

vida cómoda querida después de todo

Yaşam ve ölüm gibi.

y la vida y la muerte.

Yeni yaşam tarzına alıştı.

Él se acostumbró al nuevo estilo de vida.

Yaşam eğlenceli bir şey.

La vida es una cosa graciosa.

Onun yaşam biçimini kıskanıyordu.

Él tenía envidia de su estilo de vida.

Yaşam bir rüya olabilir.

La vida podría ser un sueño.

Yaşam uzun değil geniştir!

¡La vida no es larga sino ancha!

Yaşam vergi ödeyince başlar.

- La vida comienza cuando uno paga impuestos.
- La vida comienza cuando pagas impuestos.

Gıda yaşam için elzemdir.

La comida es esencial para la vida.

Jüpiter'in uydularında yaşam olabilir.

Puede que haya vida en las lunas de Júpiter.

Sen benim yaşam amacımsın.

Tú eres la razón de mi vida.

Bakteri gibi basit, mikroskopik yaşam.

es la vida microscópica simple, como las bacterias.

Yaşam koşullarını arttırma şansı olabilir.

agua potable limpia, electricidad, y así sucesivamente.

Ve yaşam sistemine etki ediyor.

y en sus sistemas vivos.

Yaşam basit hücrelerden öteye gidemiyor.

que la vida se establezca a nivel de células simples.

Bir düşünce ve yaşam felsefesidir.

que enfatiza la acción de los seres humanos.

Buradaki yaşam çoğunlukla geceleri hareketleniyor.

Gran parte de la vida aquí está activa de noche.

Açık okyanustaki yaşam fırtınasına katılıyorlar.

En el océano abierto, se unen a una ventisca de vida.

Su ve bildiğimiz yaşam için

Aísla y regula las temperaturas

Bunların hepsi bağımsız yaşam destekleri

Cada uno es un sistema de apoyo vital independiente,

Yaşam ortamlarımız birbirinden çok farklı

nuestros entornos de vida son muy diferentes entre sí

Senin yaşam felsefen benimkinden farklı.

Su filosofía de la vida difiere de la mía.

Mars'ta hiç yaşam işareti yok.

No hay señales de vida en Marte.

Her nefeste yaşam benden uzaklaşıyor.

La vida se me escapa en cada aliento.

Dış uzayda yaşam var mı?

¿Hay vida en el espacio?

O, yaşam için harap edilecek.

Él estará arruinado de por vida.

Geçmişteki yaşam bugünkünden çok farklıydı.

Los seres vivos del pasado eran muy diferentes a los de hoy.

Yaşam bir sabun köpüğü gibidir.

La vida es como una burbuja de jabón.

Susuz hiçbir yaşam mümkün değildir.

Sin agua, ninguna vida es posible.

Ben yaşam için bir göçebeyim.

Soy nómada de por vida.

Tom'un sağlıklı yaşam tarzı var.

Tom tiene un estilo de vida saludable.

Yaşam bizim en büyük zenginliğimizdir.

La vida es nuestra mayor riqueza.

Ölümden sonra yaşam olabilir mi?

¿Será que hay vida después de la muerte?

Herhangi bir yaşam belirtisi göstermiyor.

No da señales de vida.

Diğer dünyalarda yaşam var mı?

¿Hay vida en otros mundos?

Yaşam tarzını değiştirmesi gerektiğini düşünüyorum.

Creo que él necesita alterar su estilo de vida.

Ortalama bir Amerikan yaşam alanı Japonya'daki yaşam alanının iki katı kadar büyüktür.

La media del espacio vital en América es el doble que la media de espacio vital en Japón.

"Ya yaşam, küçük, sıcak göletin birinde,

"¿Y si la vida comenzó en un pequeño estanque cálido

Çocuklara yaşam becerileri, zaman düzenlemesi öğretiyorum.

Enseño a niños habilidades para la vida, y sobre gestión del tiempo.

Beklenen yaşam süresi gittikçe düşüyor, artmıyor.

La expectativa de vida está decayendo, no aumentando.

Eğitim seviyesini ve standart yaşam şeklini

y alcanzar niveles educativos

Binlerce çocuğun yaşam sürecini takip ediyor.

como parte de un increíble estudio científico.

Biz onların yaşam alanlarını yok ettikçe

mientras destruimos su hábitat

Onlarda kendilerine yeni yaşam alanları arıyorlar

están buscando nuevos espacios de vida para ellos

Yaşam herhangi bir kitaptan daha ilginçtir.

La vida es más interesante que cualquier libro.

Büyükannem yaşam tarzını hiçbir zaman değiştirmedi.

Mi abuela nunca cambió su estilo de vida.

Tabii ki yaşam tarzımız Amerika'dan farklı.

Por supuesto que nuestro estilo de vida es diferente al de América.

Tom'un savurgan bir yaşam tarzı var.

Tom tiene un estilo de vida extravagante.

Yaşam olduğu sürece umut da olacaktır.

Donde hay vida, hay esperanza.

Yaşam bazen zor ve acı doludur.

A veces la vida es complicada y dolorosa.

Doğum, yaşam macerası için başlama noktasıdır.

El nacimiento es el punto de partida para las aventuras de la vida.

Sizinle yaşamamın yaşam tarzınızı etkilediğini düşünüyorum.

Creo que nuestra convivencia ha influenciado tu forma de vida.

- Hayat zordur.
- Hayat katıdır.
- Yaşam zordur.

La vida es dura.

Kırsal yaşam beni çok fazla cezbediyor.

La vida en el campo me atrae mucho.

Dünya üzerinde akıllı yaşam var mıdır?

¿Hay vida inteligente en la Tierra?

Sana mutlu bir evli yaşam diliyorum!

¡Te deseo una feliz vida de casado!

Yaşam bir armağandır. Onu kabul et.

La vida es un regalo. Acéptalo.

- Hayat çok kısa.
- Yaşam fazla kısadır.

La vida es demasiado corta.

Siyasi reformlar yoksulların yaşam koşullarını iyileştirebilir.

Las reformas políticas tal vez mejoren las condiciones de vida de los pobres.

Banliyödeki bir yaşam için araba zaruridir.

Un coche es indispensable para vivir en las afueras.

Tom'un sağlıklı bir yaşam tarzı vardır.

Tom tiene un estilo de vida saludable.

Peki uzak geçmiş, günlük yaşam ile karşılaştırıldığında

¿Por qué preocuparnos, entonces, por la historia de nuestro planeta

Araştırmacıların bulgularına göre bu yaşam tarzı hastalarında

Los investigadores encontraron que los pacientes con el nuevo estilo de vida

Beni yaşam ve sanatın sınırına iteceğini düşündüm.

que eso me empujaría más lejos en los márgenes de la vida y el arte.

Hepsinin en önemlisi olan yaşam ile başlıyoruz.

comenzando por el más valioso de todos: la vida.

Onların bugün bir yaşam sanşına ihtiyacı var.

necesitan un salvavidas hoy.

Dördüncü nesil bir vahşi yaşam izcisi olarak

Como cuarta generación de rastreador de animales,

Sonuç olarak yarasalar yaşam için çok önemli

Como resultado, los murciélagos son muy importantes para la vida.

Herhangi bir yaşam belirtisi vermememe rağmen hayattayım.

Estoy vivo aunque no esté dando ninguna señal de vida.

Hapishanedeki yaşam bir hayvanın yaşamından daha kötüdür.

La vida en la prisión es peor que la vida de un animal.

Günlük yaşam aktivitelerine dikkat edebilen yaşlılar için ...

Para los adultos mayores que pueden cuidarse a sí mismos...

Diğer gezegenlerde yaşam olup olmadığını merak ediyorum.

Me pregunto si existe vida en otros planetas.

Yaşam ve ölüm aynı madalyonun iki yüzüdür.

Vida y muerte son dos caras de una misma moneda.

Tom uzun ve mutlu bir yaşam sürdü.

Tom vivió una vida larga y feliz.

Anlamsız bir yaşam, erken doğmuş bir ölümdür.

Una vida sin sentido es una muerte temprana.

Okul için değil fakat yaşam için öğreniriz.

Aprendemos no para la escuela, sino para la vida.