Translation of "Tutmaya" in Spanish

0.019 sec.

Examples of using "Tutmaya" in a sentence and their spanish translations:

Balık tutmaya gidelim.

Vayamos a pescar.

Nehirde balık tutmaya gitti.

Fue a pescar al río.

Ben balık tutmaya gittim.

Fui a pescar.

Balık tutmaya gitmemizi önerdim.

Yo propuse que nos fuésemos a pescar.

Tom balık tutmaya gitti.

Tom fue a pescar.

O balık tutmaya gitti.

Él fue a pescar.

Nehirde balık tutmaya gittim.

Fui a pescar al río.

Balık tutmaya gidebilir miyiz?

¿Podemos ir a pescar?

Babam balık tutmaya gitti.

Mi padre se fue a pescar.

Tom Mary'yi tutmaya çalıştı.

Tom se aferró a Mary.

Gözlerini açık tutmaya çalış.

Intenta mantener tus ojos abiertos.

Tom gözyaşlarını tutmaya çalıştı.

Tom trató de contener sus lágrimas.

Menisküs, dizleri dengede tutmaya yarar,

El menisco ayuda a estabilizar la rodilla

Mümkünse, balık tutmaya gitmek istiyorum.

Me gustaría ir a pescar, si es posible.

Yağmur yağmasa balık tutmaya giderim.

Si no estuviera lloviendo, iría a pescar.

Dün nehirde balık tutmaya gittim.

Fui a pescar al río ayer.

Bill günaşırı balık tutmaya gider.

Bill va a pescar día por medio.

O, günaşırı balık tutmaya gider.

Él sale a pescar día por medio.

Asla gece balık tutmaya gitmedim.

Nunca fui a pescar de noche.

Bizimle balık tutmaya gelir misin?

¿Te gustaría venir a pescar con nosotros?

Geçen pazartesi balık tutmaya gittim.

Fui a pescar el lunes pasado.

Okul zamanımda balık tutmaya giderdim.

Cuando iba al colegio iba a menudo a pescar.

Planını gizli tutmaya karar verdi.

Él se decidió a mantener su plan en secreto.

Arada bir balık tutmaya gideriz.

Vamos a pescar de vez en cuando.

Amcam balık tutmaya çok düşkündür.

A mi abuelo le encanta pescar.

Çocukken nehirde balık tutmaya giderdim.

Solía ir a pescar al río cuando era un niño.

Biz onu düz tutmaya çalışıyoruz.

Estamos intentando mantenerlo recto.

Bugün Pazar olsa, balık tutmaya gideriz.

Si hoy fuera domingo, iríamos a pescar.

Kötü hava balık tutmaya gitmemi engelledi.

El mal clima me impidió ir a pescar.

Evde kalmayı balık tutmaya tercih ederim.

- Prefiero quedarme en casa que ir a pescar.
- Prefiero quedarme en casa que ir de pesca.
- Prefiero quedarme en casa a ir de pesca.

Bir çocukken, onunla balık tutmaya giderdim.

De niño, solía ir a pescar con él.

Seni asla tekrar balık tutmaya götürmüyorum.

Nunca más te llevo a pescar.

Hiç kimse balık tutmaya gidemeyeceğini söylemiyor.

Nadie dice que no podés ir a pescar.

Hiç kimse balık tutmaya gidemediğini söylemedi.

Nadie dijo que no podías ir a pescar.

O sık sık balık tutmaya giderdi.

Solía ir con frecuencia a pescar.

Benime gel ve balık tutmaya git.

Ven a pescar conmigo.

Erkek kardeşimle nehirde balık tutmaya gittim.

Fui al río a pescar con mi hermano.

Şiddetli yağmur balık tutmaya gitmemizi engelledi.

- La fuerte lluvia nos impidió ir de pesca.
- La fuerte lluvia nos impidió ir a pescar.

İki günde bir balık tutmaya gider.

Cada dos días va de pesca.

Babam sık sık balık tutmaya giderdi.

Mi padre solía ir a pescar con frecuencia.

Ben bir çocukken, balık tutmaya giderdim.

De pequeño solía ir a pescar.

Bu nehirde balık tutmaya izin verilmez.

Está prohibido pescar en este río.

Neden burada balık tutmaya izin verilmez?

¿Por qué está prohibido pescar aquí?

Bu gölde balık tutmaya izin verilmez.

Está prohibido pescar en este lago.

Tom bir günlük tutmaya karar verdi.

- Tom decidió mantener un diario.
- Tom ha decidido mantener un diario.

Babamla ben bazen balık tutmaya gideriz.

Mi padre y yo vamos a pescar de vez en cuando.

- Ağabeyim her hafta sonu balık tutmaya gider.
- Abim her hafta sonu balık tutmaya gider.

Mi hermano mayor va cada fin de semana a pescar.

Botanik bahçelerde derin akıntılarda balık tutmaya giderdik.

Iba a pescar en los arroyos de los jardines botánicos.

Sık sık o nehre balık tutmaya giderim.

Voy seguido a pescar a ese río.

Yarın balık tutmaya gidersen, ben de giderim.

- Si mañana vas a pescar yo también voy.
- Si vas a pescar mañana, yo también voy.

O sık sık nehirde balık tutmaya giderdi.

Él iba a menudo a pescar al río.

Ben sık sık onunla balık tutmaya gittim.

Iba a menudo a pescar con él.

Köyün yakınındaki bir nehirde balık tutmaya gitti.

Él fue a pescar a un río en las cercanías del pueblo.

- Tom balığa gitti.
- Tom balık tutmaya gitti.

- Tom ha ido a pescar.
- Tom ha ido de pesca.

Yapmak istediğim tek şey balık tutmaya gitmek.

Lo único que quiero hacer es ir a pescar.

Tom beni balık tutmaya götürmeye söz verdi.

Tom me prometió llevarme de pesca.

Ben bir çocukken babamla balık tutmaya giderdim.

- Solía ir a pescar con mi padre cuando era un niño.
- Solía ir a pescar con mi padre cuando era una niña.

Balık tutmaya gitmektense evde kalmayı tercih ederim.

Preferiría quedarme en casa antes que ir a pescar.

Biri balık tutmaya,diğeri alışveriş yapmaya gitti.

Uno fue a pescar, el otro fue a comprar.

Ben sık sık nehirde balık tutmaya giderim.

Yo voy a menudo a pescar en el río.

Tom ve Mary birlikte balık tutmaya gitti.

Tom y Mary fueron a pescar juntos.

Babam yakındaki nehirde sık sık balık tutmaya gider.

Mi papá va a menudo a pescar al río cercano.

Eğer yarın balık tutmaya gitmezsen, ben de gitmem.

Si mañana no vas de pesca, yo tampoco.

Kendinizi mümkün olduğunca bu tarafa yakın tutmaya çalışmalısınız.

es sobre empujarte lo razonablemente posible más cerca a este lado.

Babam ve ben arada bir balık tutmaya gideriz.

Yo y mi padre vamos de pesca de vez en cuando.

Ben mümkün olduğunca düşük bir profil tutmaya çalışıyorum.

Trato de mantener el perfil bajo lo más que puedo.

O bir çocukken, pazar günleri balık tutmaya giderdi.

Cuando era un niño, se iba a pescar los domingos.

Erkek kardeşim her hafta sonu balık tutmaya gider.

- Mi hermano va a pescar todos los fines de semana.
- Mi hermano se va de pesca todos los fines de semana.

Geçen gün hayatımda ilk kez balık tutmaya gittim.

El otro día fui a pescar por primera vez en mi vida.

Tom balık tutmaya gitti, ama bir şey yakalamadı.

Tom salió a pescar, pero no pescó nada.

Güzel bir gündü, bu nedenle balık tutmaya gittik.

Era un buen día así que fuimos a pescar.

Ya da kuyruğunu tutmaya ve başından uzak durmaya çalışırım.

O intento agarrarle la cola y mantenerme alejado de la cabeza.

Ya da kuyruğundan tutmaya ve başından uzak durmaya çalışırım.

O intento agarrarla de la cola y me mantengo alejado de la cabeza.

Güneş batarken Lannes hala Rusları başarıyla tutmaya devam ediyordu

Lannes todavía estaba resistiendo a los rusos cuando se oscureció.

Sen ve Tom birlikte balık tutmaya giderdiniz, değil mi?

Tom y vos solían ir a pescar juntos, ¿no?

- Burada balık tutmak yasak.
- Burada balık tutmaya izin verilmez.

Aquí no está permitido pescar.

Bu hafta sonu işin yoksa bizimle balık tutmaya gelsene.

¿Por qué no viene a pescar con nosotros este fin de semana, si no está ocupado?

Tom şafaktan hemen önce balık tutmaya gitmek için ayrıldı.

Tom salió a pescar poco antes del amanecer.

Ya da onu kuyruğundan tutmaya ve başından uzak durmaya çalışırım.

O intento agarrarla de la cola y me mantengo alejado de la cabeza.

Gelecek hafta sonu bizimle balık tutmaya gidebilip gidemeyeceğini bilmek istiyorum.

Quiero saber si puedes ir a pescar con nosotros el próximo fin de semana.

- Benimle balığa gitmek ister misin?
- Benimle balık tutmaya gitmek istiyor musun?

¿Quieres venir a pescar conmigo?

- Tom balık tutmaya nereye gitmiş?
- Tom balık tutmak için nereye gitti?

¿Adónde se fue Tom a pescar?

Binlerce arı, kanat kaslarını titreterek kovanı sıcak tutmaya yetecek kadar ısı üretiyor.

Miles de abejas hacen vibrar los músculos de sus alas y generan bastante calor para mantener la colmena caliente.

Ben küçük bir çocukken, sık sık erkek kardeşim ile nehirde balık tutmaya giderdim.

Cuando era niño, iba mucho a pescar al río con mi hermano.

Mademki yapacak bir şeyin yok, neden bu hafta sonu benimle balık tutmaya gelmiyorsun?

Si no tienes nada que hacer, ¿Por qué no vienes conmigo a pescar este fin de semana?

Ancak aslında, Arretium'a saldırmayarak, Hannibal insiyatifi elinde tutmaya devam edip, Romalıları tahmin etmeye zorluyor.

Pero de hecho, al evitar Arretium, Hannibal matiene la iniciativa y mantiene a los romanos a la expectativa.

Sabah 4:00'te beni uyandırmak için zahmet etmeyin. Yarın balık tutmaya gitmeyi planlamıyorum.

No te molestes en levantarme a las cuatro de la mañana. No tengo intención de ir a pescar mañana.