Translation of "Sınıfta" in Spanish

Onlar sınıfta.

Ellos están en clase.

Öğrenciler sınıfta.

Los estudiantes están en el salón.

Sınıfta yalnızdım.

Estaba solo en clase.

Sınıfta konuşma.

No hables en clase.

- O onuncu sınıfta.
- O, onuncu sınıfta okuyor.

Él está en el décimo grado.

Sınıfta birbirinizle konuşmamalısınız.

En clase no debéis hablar los unos con los otros.

Sınıfta gürültü yapmamalısınız.

- No debes hacer ruido en clase.
- No debes meter boche en clase.

Öğrenciler sınıfta toplandı.

Los estudiantes se agruparon en la sala.

Yeni profesör sınıfta.

El nuevo profesor está en el aula.

Yeni öğretmen sınıfta.

El nuevo profesor está en el aula.

Sınıfta yemek yemeyin.

No comer en clases.

Ceketimi sınıfta bıraktım.

Dejé la chaqueta en la clase.

Lütfen sınıfta koşmayın.

Por favor, no habléis en clase.

İlk kelime, sınıfta öğreniyoruz.

La primera, la aprendemos en un aula.

Sessiz ol. Sınıfta konuşma.

Silencio. No hables en clase.

Kız kardeşin hangi sınıfta?

¿En qué curso va tu hermana?

Onu sınıfta yer misin?

- ¿Lo comes en la clase?
- ¿Comes en clase?

Sınıfta en aptal çocuktur.

Es el niño más tonto de la clase.

Biz sınıfta İngilizce konuşuyoruz.

En clase hablamos inglés.

Sınıfta daha dikkatli olmalısın.

Tenés que estar más atento en la clase.

Sınıfta yemek yer misiniz?

¿Coméis en clase?

Sınıfta sigara içmek yasaktır.

No se permite fumar en clase.

Onlar dün sınıfta değildi.

Ayer no estaban en clase.

Tom sınıfta en uzundur.

- Tom es el más alto de su clase.
- Tom es el más grande de la clase.

Tom bazen sınıfta uyur.

Tom a veces se queda dormido en clases.

Gürültülü sınıfta kendimi duyuramadım.

Yo no pude hacerme escuchar en medio del ruido en la sala de clases.

Bu sınıfta hiç bulunmadım.

Nunca he estado dentro de esta sala.

Sınıfta uyumaya izin verilmez.

No se permite dormirse en clase.

Sınıfta asla tekrar konuşmayacağım.

Jamás volveré a hablar en clase.

O, onuncu sınıfta okuyor.

Él está en el décimo grado.

Küçük Johnny sınıfta osurdu.

El pequeño Johnny se pee en la clase.

Hiç sınıfta kaldın mı?

¿Has reprobado una asignatura alguna vez?

Zaman zaman sınıfta uyuyakalırım.

Me quedo dormido en clases de vez en cuando.

Tom sınıfta en çalışkan öğrencidir.

Tom es el alumno más diligente en la clase.

Sınıfta en hızlı o koşabiliyor.

Él puede correr más rápido que nadie de su clase.

Sen sınıfta yemek yer misin?

- ¿Coméis en clase?
- ¿Comes en el aula?
- ¿Coméis en el aula?
- ¿Come en el aula?
- ¿Comen en el aula?
- ¿Comes en el salón?

Tom sınıfta Mary'nin yanında oturdu.

Tom se sentó junto a Mary en clase.

Profesör, sınıfta öğrencileri uyurken yakaladı.

El profesor pilló al estudiante durmiendo en clase.

Sınıfta uyuyakaldı ve horlamaya başladı.

Él se durmió en clase y comenzó a roncar.

Bu sınıfta 40 öğrenci var.

Hay cuarenta alumnos en esta aula.

Sınıfta sadece üç kız var.

Solo hay tres niñas en la clase.

Bu sınıfta kaç çocuk var?

¿Cuántos chicos hay en esta clase?

Amerikalı bir kız bizim sınıfta.

Hay una niña de Estados Unidos en nuestra clase.

Bizim sınıfta olduğun için memnunuz.

- Nos alegramos de teneros en nuestra clase.
- Nos alegramos de tenerte en nuestra clase.

Tom bugün yine sınıfta uyudu.

Tom hoy durmió de nuevo en la clase.

O, sınıfta en uzun boyludur.

- Él es la persona más alta de la clase.
- Él es el más alto de la clase.
- Es el más grande de la clase.

Tom Mary'nin sınıfta horladığını duydu.

Tom oyó a Mary roncando en clases.

Beş ile onuncu sınıfta olmaları gerekirken

Deberían haber estado entre el 5º y el 10º de la escuela,

Bu yüzden sınıfta seks hakkında konuşmuyoruz.

así que no hablamos de sexo en clase.

Sınıfta uzun boylu bir adam var.

Hay un hombre alto en la clase.

O, okul bittikten sonra sınıfta oyalandı.

Él se entretuvo en el aula después de que terminaran las clases.

Sen hiç sınıfta gürültü yaptın mı?

¿Alguna vez has hecho boche en la sala?

Tom sınıfta uyuyakaldığı için özür diledi.

Tom se disculpó por quedarse dormido en clase.

Bu sınıfta yirmi dört sandalyemiz var.

Tenemos veinticuatro sillas en este clase.

Sanırım sınıfta daha fazla dikkat etmelisin.

Creo que deberías prestar más atención en clase.

Öğretmen sınıfta Fransızca konuşmamıza izin vermedi.

El profesor no nos dejaba hablar en francés en clase.

Tom bizim sınıfta en iyi öğrencidir.

Tom es el mejor estudiante de nuestra clase.

Belki Tom sınıfta daha dikkatli olmalı.

Quizá Tom deba poner más atención en clase.

Tom'un sınıfta uyanık kalma sorunu var.

Tom tiene problemas para no dormirse en clase.

Bizim sınıfta kırk beş öğrenci vardır.

Nuestra clase tiene cuarenta y cinco estudiantes.

Biz aynı sınıfta İngilizce öğrenimi görmekteyiz.

Estudiamos inglés en la misma clase.

Tom ve Mary aynı sınıfta mı?

¿Tom y Mary están en la misma clase?

Depresyon ağır darbeyi 8. sınıfta vurmaya başladı.

Mi depresión comenzó a hacerse notar en el 8º.

Ve değnekle sınıfta gezmeye bir ilgisi yoktu.

que no tenía interés en patrullar por la clase con el bastón,

Yedinci sınıfta okuyan bir grup yanıma gelip

Un grupo de alumnos del séptimo grado se me acercó a mí y me dijo:

Sınıfta kalan çok az sayıda öğrenci vardı.

Quedaban pocos estudiantes en la clase.

Öğretmen öğrencilerinden birini sınıfta gürültü yapmakla suçladı.

- El profesor acusó a uno de sus estudiantes de hacer ruido en clase.
- El profesor acusó a uno de sus alumnos de meter ruido en clase.

Öğretmen Tom'un sık sık sınıfta bulunmamasından endişeliydi.

- El profesor estaba preocupado por las frecuentes inasistencias a clases de Tom.
- La profesora estaba preocupada por las frecuentes inasistencias a clases de Tom.

Bob, bizim sınıfta İspanyolca konuşabilen tek öğrenci.

Bob es el único estudiante que puede hablar español en nuestra clase.

Sınıfta mektubu yazan o kişi benim arkadaşım.

El que escribe la carta en el aula es mi amigo.

Bu sınıfta erkeklerden daha fazla kız var.

En esta clase hay más chicas que chicos.

Sınıfta hiçbir çocuk Bill'den daha uzun değildir.

- En la clase no hay ningún chico más alto que Bill.
- Ningún chico de la clase es más alto que Bill.

Sınıfta diğerlerinden biraz daha büyük bir çocuk vardı,

Había un chico en una clase que era mayor que el resto

Tom o kadar zeki ki sınıfta kendini gösteriyor.

Tom es tan inteligente que se destaca en clase.

- Tom'un derste horladığını duydum.
- Tom'u sınıfta horlarken duydum.

- He oído roncar a Tom en clase.
- Yo oí a Tom roncar durante la clase.

Arkadaşım Henry dün sınıfta değildi, ve ben de.

Mi amigo Enrique no fue a clase ayer, ni yo tampoco.

Bugün sınıfta dünkünden daha fazla sayıda öğrenci var.

Hoy hay muchos más estudiantes en la sala que ayer.

Kate bizim sınıfta herhangi bir diğer öğrenciden daha akıllı.

Kate es más lista que cualquier otro estudiante de nuestra clase.

Mademki sen ondan bahsediyorsun, Tom'u bugün sınıfta gördüğümü hatırlamıyorum.

Ahora que lo mencionas, no recuerdo haber visto a Tom en clase hoy.

- Sınıftaki en uzun kişi benim.
- Sınıfta en uzun boylu olan kişiyim.

- Soy el más alto de la clase.
- Soy la más alta de la clase.

İkinci sınıfta, öğrencilerin temel okuma ve yazma becerilerine sahip olması beklenmektedir.

En segundo grado, se espera que los estudiantes tengan habilidades básicas de lectura y escritura.

Neredeyse sınıfta herkes öğretmenler için bir teşekkür partisi verme lehinde oy kullandı.

Casi todos en la clase votaron a favor de tener una fiesta de agradecimiento a los profesores.

Onun denemesi, sorunun sadece yüzeysel bir analizini yaptı, bu yüzden sınıfta en yüksek notu aldığında ona gerçekten büyük bir sürpriz olmuştu.

Su ensayo hacía sólo un análisis superficial del problema, así que fue una gran sorpresa para él conseguir la nota más alta de la clase.