Translation of "Portakal" in Spanish

0.017 sec.

Examples of using "Portakal" in a sentence and their spanish translations:

Bir portakal ağacı portakal sağlar.

Un naranjo da naranjas.

Portakal ne kadar?

- ¿A cuánto están las naranjas?
- ¿Cuánto cuestan las naranjas?

Portakal suyu satarız.

- Vendemos jugo de naranja.
- Vendemos zumo de naranja.

O portakal sevmez.

A él no le gustan las naranjas.

Dünya portakal şeklindedir.

La Tierra tiene forma de naranja.

Portakal gibi kokuyor.

Huele como una naranja.

Portakal suyu içiyorum.

Estoy bebiendo zumo de naranja.

Portakal sever misiniz?

- ¿Le gustan las naranjas?
- ¿Te gustan las naranjas?
- ¿Os gustan las naranjas?
- ¿Les gustan las naranjas?

Portakal suyu lütfen.

- Jugo de naranja, por favor.
- Zumo de naranja, por favor.

Tom portakal topluyor.

Tom está recogiendo naranjas.

Portakal turuncu renklidir.

La naranja es anaranjada.

Bu portakal lezzetli.

Esta naranja está deliciosa.

Bir portakal yedim.

Comí una naranja.

- Masanın üstünde hiç portakal yok.
- Masanın üstünde bir portakal yoktur.
- Masada portakal yok.

No hay naranjas sobre la mesa.

Peki, ya Fatih Portakal?

¿Qué hay de Fatih Portakal?

O bir tür portakal.

Es una especie de naranja.

Dünya, portakal gibi mavidir.

La Tierra es azul como una naranja.

Hiç portakal sıktın mı?

¿Alguna vez exprimiste una naranja?

Kadın bir portakal yiyor.

- La mujer come una naranja.
- La mujer se está comiendo una naranja.

Bana bir portakal ver.

Dame una naranja.

Evet, portakal suyu lütfen.

- Sí, zumo de naranja, por favor.
- Sí, jugo de naranja, por favor.

O, portakal sever mi?

¿Le gustan las naranjas?

Bu portakal çok ekşi.

Esta naranja está demasiado agria.

Ağaçta birkaç portakal var.

El árbol tiene algunas naranjas.

Kız portakal suyu içiyor.

La muchacha está bebiendo jugo de naranja.

Ona turuncu portakal verdik.

Le dimos la naranja naranja.

Biraz portakal suyu istiyorum.

Quiero un poco de zumo de naranja.

Ben bir portakal sıkıyorum.

Estoy exprimiendo una naranja.

Emily bir portakal yedi.

Emily se comió una naranja.

Ben portakal suyu istiyorum

Me gustaría zumo de naranja.

Onlar portakal sever mi?

¿Les gustan las naranjas?

Bir portakal suyu istiyorum.

Quiero un zumo de naranja.

Tom bir portakal yedi.

Tom se comió una naranja.

- Masanın üstünde bir portakal var.
- Masanın üzerinde bir portakal var.

- Hay una naranja sobre la mesa.
- Hay una naranja en la mesa.

- Bu portakal suyunu içtin mi?
- Bu portakal suyunu sen mi içtin?

¿Te tomaste ese jugo de naranja?

Fatih Portakal hiç gitmedi mi?

¿Fatih Portakal fue alguna vez?

Masanın üzerinde bir portakal var

Hay una naranja sobre la mesa.

Ben bir portakal ağacı dikiyorum.

Estoy plantando un naranjo.

Tom kaç tane portakal yedi?

¿Cuántas naranjas se comió Tom ?

Portakal suyu ne kadar eder?

¿Cuánto cuesta el zumo de naranja?

Portakal suyu fiyatı ne kadardır?

¿Cuánto cuesta el zumo de naranja?

Ben bir portakal suyu istiyorum.

- Me gustaría un jugo de naranja.
- Me gustaría zumo de naranja.
- Quisiera un zumo de naranja.
- Querría un zumo de naranja.

Tom portakal suyunu buzdolabından çıkardı.

Tom sacó el jugo de naranja de la heladera.

Japonya Kaliforniya'dan portakal ithal eder.

Japón importa naranjas desde California.

Bana bir düzine portakal ver.

Dame una docena de naranjas.

Kız genellikle portakal suyu içiyor.

La niña usualmente bebe jugo de naranja.

Sizin için bir portakal soyacağım.

Descascaré una naranja para ti.

İki bardak portakal suyu, lütfen.

- Dos vasos de zumo de naranja, por favor.
- Dos vasos de jugo de naranja, por favor.

O da bir portakal değildir.

Eso tampoco es una naranja.

Masada bir portakal bile yok.

No hay ni siquiera una naranja en la mesa.

Yine Fatih Portakal 9 köyden kovuluyordu

Fatih Portakal también fue despedido de 9 aldeas

Annem iki şişe portakal suyu aldı.

Mi madre compró dos botellas de zumo de naranja.

O bir şişeden portakal suyu içti.

Él bebió zumo de naranja de una botella.

Portakal suyu mu yoksa şampanya mı?

¿Jugo de naranja o champaña?

Tom bir bardak portakal suyu içti.

Tom tomó un vaso de jugo de naranja.

Portakal ve elma gibi meyveleri severim.

Me gustan las frutas como la naranja o la manzana.

Asetofenonun bir portakal çiçeği kokusu vardır.

La acetofenona huele a azahar.

"Evet, portakal suyu lütfen," diyor Mark.

"Sí, zumo de naranja por favor," dice Mike.

Bu portakal suyunu sen mi içtin?

¿Vos tomaste este zumo de naranja?

Tom üç bardağı portakal suyu ile doldurdu.

Tom llenó los tres vasos con jugo de naranja.

Merhaba, ben biraz taze portakal suyu istiyorum.

Hola, quisiera un poco de fresco jugo de naranja.

Ve Fatih Portakal hala bizim karşımızda yayın yapıyorsa

y Fatih Portakal todavía está transmitiendo frente a nosotros

En çok hangisini seversin? Elma mı, portakal mı?

¿Qué prefieres, manzanas o naranjas?

Limonlar limon ağaçlarında ve portakallar portakal ağaçlarında büyürler.

El limonero da limones y el naranjo naranjas.

- Elmalar, portakalllar, ve benzerlerini getirdi.
- Elma, portakal falan getirdi.

Ella trajo manzanas, naranjas, etc.

O bana bir parça pastaya karşılık bir portakal verdi.

- Él me dio una naranja a cambio de un trozo de tarta.
- Me dio una naranja a cambio de un trozo de tarta.

Onlar ona votka katılmış bir bardak portakal suyu verdiler.

Le dieron a él un vaso de zumo de naranja mezclado con vodka.

Bir kız bir parça kek karşılığında bana bir portakal verdi.

Una chica me dio una naranja a cambio de un pedazo de torta.

İnsanlar fazla ve daha fazla portakal suyu içmek için geldiler.

La gente empezó a beber el jugo de naranja más frecuentemente.

Meyve vermeden önce, portakal ağaçları turuncu çiçekleri ile çiçek açar.

Antes de dar fruto, los naranjos dan una flor llamada azahar.

Fatih Portakal iyi adam olsa ne olur? kötü adam olsa ne olur?

¿Qué pasa si Fatih Portakal es un buen hombre? ¿Y si fuera un chico malo?

Meyve vermeden önce portakal ağaçları "azahar" adı verilen bir çiçekle çiçek açarlar.

Antes de dar fruto, los naranjos dan una flor llamada azahar.