Translation of "Birbirlerine" in Spanish

0.020 sec.

Examples of using "Birbirlerine" in a sentence and their spanish translations:

birbirlerine vurabilirsiniz.

puede juntarlas si quiere.

Birbirlerine güvenirler.

Ellos confían el uno en el otro.

Birbirlerine güveniyorlar.

Ellos confían el uno en el otro.

birbirlerine neler yaptığı

lo que se hicieron el uno al otro

Hemen birbirlerine kenetleniyorlar

se rompen de inmediato

İkizler birbirlerine benziyorlar.

Los gemelos se parecen mutuamente.

Onlar birbirlerine hayrandır.

Se admiran mutuamente.

Birbirlerine âşık olacaklar.

Ellos terminarán enamorados el uno del otro.

Onlar birbirlerine gülümsediler.

Se sonrieron mutuamente.

Onlar birbirlerine gülümsüyorlar.

Están sonriéndose el uno al otro.

Birbirlerine hediyeler verirler.

Ellos se regalan obsequios el uno al otro.

Arabalar birbirlerine çarptılar.

Los coches chocaron el uno contra el otro.

Onlar birbirlerine güvenmezler.

Ellos no confían el uno en el otro.

Onlar birbirlerine gülümsedi.

- Se sonrieron el uno al otro.
- Se sonrieron mutuamente.

Küçük aileler birbirlerine yaklaşır.

Las familias pequeñas se acercan más.

Kız kardeşler birbirlerine benziyorlar.

Las hermanas se parecen la una a la otra.

Arkadaş birbirlerine yardımcı olmalıdır.

Los amigos deben ayudarse mutuamente.

Onlar birbirlerine yardım ettiler.

Se ayudaban mutuamente.

Birbirlerine âşık gibi görünüyorlar.

Ellos parecen estar enamorados.

birbirlerine olan güveni konusunda ise

acerca de la confianza mutua

birbirlerine tutunarak bir köprü yapıyoralar

hacen un puente agarrándose el uno al otro

. Paris'te tanıştıklarında birbirlerine ısındılar; Napolyon

tarea de imponer su "Acto de Mediación" en Suiza, que llevó a cabo con

Bütün kızlar birbirlerine yardım ettiler.

Todas las chicas se ayudaron unas a otras.

Tom ve Mary birbirlerine sarıldılar.

Tom y Mary se abrazaron.

Onların birbirlerine âşık olduğunu biliyorum.

Yo sé que ellos se aman mutuamente.

Birbirlerine alışmaları biraz zaman aldı.

- Les llevó algo de tiempo acostumbrarse el uno al otro.
- Les tomó algo de tiempo acostumbrarse el uno al otro.
- Les costó un poco de tiempo acostumbrarse el uno al otro.
- Tardaron un poco de tiempo en acostumbrarse el uno al otro.

Tom ve Mary birbirlerine bakıyorlardı.

Tom y María se miraban el uno al otro.

Tom ve Mary birbirlerine güvenmiyor.

Tom y Mary no confían el uno en el otro.

Tom ve Mary birbirlerine aşıklar.

Tom y Mary están enamorados.

Birbirlerine alışmak biraz zamanlarını aldı.

- Les llevó algo de tiempo acostumbrarse el uno al otro.
- Les costó un poco de tiempo acostumbrarse el uno al otro.
- Tardaron un poco de tiempo en acostumbrarse el uno al otro.

Kadın öğretmenler birbirlerine baktılar, afallamışça.

Las profesoras se miraron las unas a las otras asombradas.

İnsanlar birbirlerine karşı dürüst olmalı.

Las personas deberían ser honestas las unas con las otras.

Tom ve Mary birbirlerine baktı.

Tom y Mary se miraron mutuamente.

Tom ve Mary birbirlerine bağlılar.

Tom y María dependen el uno del otro.

Adam ve karısı birbirlerine yardım etti.

El hombre y su esposa se ayudaron el uno al otro.

Onlar kısa sürede birbirlerine oldukça alıştılar.

Se acostumbraron uno al otro bastante pronto.

Erkekler ve kadınların birbirlerine ihtiyaçları vardır.

Los hombres y las mujeres se necesitan los unos a los otros.

Tom ve Mary birbirlerine nefretle baktılar.

Tom y Mary se miraron fijamente el uno al otro con odio.

Sahneler kesintisiz görünmesi için birbirlerine işlendi.

Están unidas para parecer continuas.

Tom ve Mary birbirlerine yakın duruyorlardı.

Tomás y María estaban parados uno al lado del otro.

Üç erkek kardeş birbirlerine yardım etmeliler.

Los tres hermanos tienen que ayudarse.

Tom ve Mary'nin birbirlerine ihtiyaçları vardı.

Tom y Mary se necesitaban el uno al otro.

Baba ve oğul birbirlerine çok benzerler.

- El padre y su hijo se parecen mucho.
- El padre y el hijo son muy parecidos.

Bu iki erkek kardeş birbirlerine benzerler.

Estos dos hermanos se parecen el uno al otro.

Tom ve Mary birbirlerine çok âşık.

Tom y Mary están muy enamorados.

Tom ve Mary birbirlerine âşık oldu.

- Tom y Mary se enamoraron.
- Tom y Mary se enamoraron el uno del otro.

Tom ve Mary birbirlerine derinden âşıklar.

Tom y Mary están profundamente enamorados.

Tom ve Mary birbirlerine yardım eder.

- Tom y Mary se echan una mano mutuamente.
- Tom y Mary se ayudan mutuamente.

Ahtapotlar kavgaya başlamak için birbirlerine doğru yaklaştıklarında,

Cuando los pulpos se acercan para empezar a pelear,

Tom ve Mary birbirlerine saygı duymaya başladılar.

Tom y Mary han comenzado a respetarse el uno al otro.

Tom ve Mary birbirlerine bakmaya devam etti.

Tom y María se quedaron mirando el uno al otro.

Tom ve Mary bir süreliğine birbirlerine baktılar.

Tom y María se miraron el uno al otro por un instante.

Tom ve Mary birbirlerine aşık gibi görünüyor.

Tom y Mary parecen estar enamorados.

Tom ve Mary birbirlerine asla yalan söylemediler.

Tom y Mary afirman que ellos nunca se mienten el uno al otro.

Tom ve Mary birbirlerine baktı ve gülümsedi.

Tom y Mary se miraron el uno al otro y sonrieron.

Tom ve Mary sürekli birbirlerine hakaret eder.

Tom y María se insultan el uno al otro todo el tiempo.

Bir süreliğine Sultan ve elçiler birbirlerine sessizce baktılar.

Por un tiempo, el sultan y los enviados se miraron, unos a otros en silencio.

birbirlerine olan güveni ve diğer insanlara olan güveni

confiar el uno en el otro y confiar en otras personas

Tom sınıf arkadaşlarının birbirlerine daha saygılı davranmalarını istedi.

Tom deseaba que sus compañeros de clase se tratasen con más respeto.

Tom ve Mary birbirlerine baktılar ve ayağa kalktılar.

Tom y María se miraron el uno al otro y se pararon.

Tom ve Mary sık sık birbirlerine yardım eder.

Tom y María a menudo se ayudan entre sí.

Tom ve Mary ev ödevlerinde birbirlerine yardımcı oldu.

Tom y Mary se ayudaron mutuamente con los deberes.

Tom ve Mary birbirlerine ve sonra da John'a baktılar.

Tom y Mary se miraron mutuamente, y luego a John.

Birbirlerine bakan iki ayna, sonsuza kadar yinelenen bir görüntü yarattı.

Los dos espejos enfrentados crearon una imagen repetida hasta el infinito.

Meşe ağacının gölgesinde, Tom ve Mary bütün gün boyunca birbirlerine haiku okudu.

Bajo la sombra de un roble, Tomás y María se recitaron mutuamente haikus todo el día.

Tom ve Mary birbirlerine sarıldı ve Tom Mary'nin kulağına bir şey fısıldıyordu.

Tom y Mary estaban acurrucados y Tom le estaba susurrando algo a Mary en el oído.

- Bütün insanlar hür, haysiyet ve haklar bakımından eşit doğarlar. Akıl ve vicdana sahiptirler ve birbirlerine karşı kardeşlik zihniyeti ile hareket etmelidirler.
- Tüm insanlar özgür, değer ve hak bakımından eşit olarak doğarlar. Akıl ve vicdana sahiptirler. Birbirlerine karşı kardeşlik düşünceleriyle davranmalıdırlar.
- Tüm insanlar özgür, şeref ve haklar bakımından eşit doğar. Akıl ve vicdana sahiplerdir ve birbirlerine karşı kardeşlik ruhuyla hareket etmelidir.

Todos los seres humanos nacen libres e iguales en dignidad y derechos y, dotados como están de razón y conciencia, deben comportarse fraternalmente los unos con los otros.

- Bütün insanlar hür, haysiyet ve haklar bakımından eşit doğarlar. Akıl ve vicdana sahiptirler ve birbirlerine karşı kardeşlik zihniyeti ile hareket etmelidirler.
- Tüm insanlar özgür, değer ve hak bakımından eşit olarak doğarlar. Akıl ve vicdana sahiptirler. Birbirlerine karşı kardeşlik düşünceleriyle davranmalıdırlar.

Todos los seres humanos nacen libres e iguales en dignidad y derechos y, dotados como están de razón y conciencia, deben comportarse fraternalmente los unos con los otros.

Tüm insanlar özgür, şeref ve haklar bakımından eşit doğar. Akıl ve vicdana sahiplerdir ve birbirlerine karşı kardeşlik ruhuyla hareket etmelidir.

- Todos los seres humanos nacen libres e iguales en dignidad y derechos y, dotados como están de razón y conciencia, deben comportarse fraternalmente los unos con los otros.
- Todos los seres humanos nacen libres e iguales en dignidad y derechos. Ellos son dotados de razón y consciencia, y deben actuar el uno con el otro en espíritu de hermandad.

Bütün insanlar hür, haysiyet ve haklar bakımından eşit doğarlar. Akıl ve vicdana sahiptirler ve birbirlerine karşı kardeşlik zihniyeti ile hareket etmelidirler.

Todos los seres humanos nacen libres e iguales en dignidad y derechos y, dotados como están de razón y conciencia, deben comportarse fraternalmente los unos con los otros.

Cadılar Bayramı Kuzey Amerika'ya, bir şenlik ateşi etrafında hasadı kutlayan, birbirlerine hayalet hikayeleri anlatan, şarkı söyleyen ve fal bakan Avrupalı göçmenler tarafından getirilmiştir.

Halloween fue traída a Norteamérica por inmigrantes de Europa que celebraban la cosecha alrededor de una fogata, compartían historias de fantasmas, cantaban, y se adivinaban la fortuna.