Translation of "Güneşin" in Italian

0.009 sec.

Examples of using "Güneşin" in a sentence and their italian translations:

Ve güneşin batmasını bekleyebiliriz.

E aspettare che il sole cali.

Kedi güneşin keyfini çıkarıyordu.

Il gatto si crogiolava al sole.

Dünya güneşin etrafında döner.

La terra gira attorno al sole.

Tom güneşin keyfini çıkarıyor.

Tom si sta crogiolando al sole.

Şair güneşin görmediğini görür.

Il poeta vede ciò che il sole non vede.

Gezegenler güneşin yörüngesinde dönerler.

I pianeti orbitano attorno al sole.

Dünya güneşin yörüngesinde döner.

La terra orbita attorno al sole

Fakat güneşin fazlası da öldürebilir.

Ma troppo sole... può uccidere.

...güneşin sıcağının tadını çıkarma vakti.

prima che cali di nuovo la notte.

Güneşin dağların ardında batışını izledik.

Guardammo il sole tramontare dietro le montagne.

Güneşin bulutların arasından baktığını görebilirsin.

- Puoi vedere il sole che fa capolino tra le nuvole.
- Puoi vedere il sole che fa capolino fra le nuvole.
- Può vedere il sole che fa capolino tra le nuvole.
- Può vedere il sole che fa capolino fra le nuvole.
- Potete vedere il sole che fa capolino tra le nuvole.
- Potete vedere il sole che fa capolino fra le nuvole.

Güneşin etrafında 365 günde döner.

- Va intorno al sole in 365 giorni.
- Va attorno al sole in 365 giorni.
- Gira attorno al sole in 365 giorni.

Bu, güneşin parlamadığı bir dünya.

Questo è un mondo dove il sole non brilla.

Güneşin batmasıyla faaliyetlerine son verdikleri sanılırdı.

Il tramonto avrebbe dovuto segnare la fine della loro attività,

Güneşin doğuşunu görmek için erken kalktım.

Ci siamo alzati presto per vedere l'alba.

Biz ufkun üstünde güneşin doğuşunu gördük.

Abbiamo visto il sole sorgere all'orizzonte.

Hiçbir şey güneşin altında yeni değildir.

- Nulla di nuovo sotto il sole.
- Niente di nuovo sotto il sole.

Güneşin altında yeni bir şey yok.

- Nulla di nuovo sotto il sole.
- Niente di nuovo sotto il sole.

Güneşin altında bırakılmış süt kabı gibi kokuyordu.

Era come un contenitore di latte lasciato aperto sotto il sole.

Güneşin batmasıyla yoğun sıcaktan bir nefes alıyorlar.

Il tramonto offre una tregua dal caldo diurno.

Dünya'nın yağmur ormanlarında güneşin batmasıyla değişim tetiklenir.

Nelle giungle di tutto il mondo, il tramonto innesca cambiamenti.

Kanyon yarığından çıktık. Şimdi yine güneşin sıcağındayız.

Siamo usciti dal canyon. Siamo di nuovo al caldo sotto il sole.

Bizi alevli güneşin altında pişirecek çılgın sıcaklık dalgaları.

microonde impazzite di calore che ci cucineranno sotto un sole torrido.

Güneşin altında okumak için ne güzel bir Pazar.

Che bella domenica per leggere al sole.

Ve artık buraya sığınıp güneşin tam olarak batmasını bekleyebiliriz.

pronta per fare da riparo aspettando che il sole tramonti.

Ayılar üç ay sonra ilk defa güneşin sıcaklığını hisseder.

Per la prima volta in tre mesi gli orsi sentono il calore del sole.

Güneşin güçlenmesiyle... ...yeni yaşamlar başlar ve zorluklar yavaş yavaş unutulur.

Con i raggi del sole più forti, comincia una nuova vita e gli stenti vengono pian piano dimenticati.

Sağa gitmeye karar verirsek parlak güneşin altına çıkma riskine gireriz.

Possiamo decidere di andare a destra e rischiare esponendoci al sole cocente.

- Tom Güneş'in, Dünya'nın etrafında döndüğünü sanıyor.
- Tom güneşin dünyanın etrafında döndüğünü düşünüyor.
- Tom'a göre güneş dünyanın etrafında dönüyor.

Tom pensa che il sole giri attorno alla terra.