Translation of "Yaşına" in German

0.018 sec.

Examples of using "Yaşına" in a sentence and their german translations:

- O, 16 yaşına girdi.
- O, on altı yaşına girdi.

- Er ist 16 geworden.
- Er ist 16 Jahre alt geworden.

- O, yaşına göre iyi görünüyor.
- O yaşına göre yakışıklı.

Für sein Alter sieht er gut aus.

Çocuk yaşına göre uzun.

Der Junge ist groß für sein Alter.

Kız yaşına göre küçüktür.

Das Mädchen ist klein für sein Alter.

O, 16 yaşına girdi.

- Sie ist 16 geworden.
- Sie ist 16 Jahre alt geworden.

Muiriel yirmi yaşına girdi.

Muiriel ist jetzt 20.

Bugün dört yaşına giriyorsun.

Heute wirst du vier Jahre alt.

Bugün, on yaşına giriyoruz.

Heute sind wir zehn Jahre alt.

Büyükbabam 89 yaşına girdi.

Mein Großvater wurde 89 Jahre alt.

Yaşına göre genç gösteriyorsun.

Für dein Alter siehst du jung aus.

Yetmiş yaşına kadar yaşadı.

Er wurde siebzig Jahre alt.

Tom yaşına göre iyi yaptı.

Für sein Alter hat Tom sich gut geschlagen.

O doksan yaşına kadar yaşadı.

Sie wurde neunzig Jahre alt.

O, yaşına göre genç görünüyor.

Für ihr Alter schaut sie jung aus.

O, on altı yaşına girdi.

Er ist 16 Jahre alt geworden.

Annem yaşına göre genç görünüyor.

Meine Mutter sieht jung aus für ihr Alter.

Mary yaşına göre müthiş görünüyor.

Mary sieht toll aus für ihr Alter.

O, doksan yaşına kadar yaşadı.

Er wurde neunzig Jahre alt.

Öğretmenimiz yaşına göre genç görünüyor.

Unsere Lehrerin sieht jung für ihr Alter aus.

O, yaşına göre iyi görünüyor.

Für ihr Alter sieht sie gut aus.

Ben 20 yaşına henüz girdim.

Ich bin gerade 20 geworden.

Mary yaşına göre çok olgun.

Maria ist für ihr Alter sehr reif.

Sen yaşına göre çok olgunsun.

Für dein Alter bist du sehr reif.

Tom yaşına göre çok aktif.

Tom ist sehr aktiv für sein Alter.

Bazı insanlar yaşına uygun davranmazlar.

Einige Menschen verhalten sich nicht ihrem Alter entsprechend.

Bugün oğlum dört yaşına giriyor.

Heute wird mein Sohn vier Jahre alt.

On yaşına kadar Hiroshima'da yaşadı.

- Bis sie zehn war, hat sie in Hiroshima gelebt.
- Bis sie zehn war, lebte sie in Hiroshima.

Benim oğlum yaşına göre küçük.

Mein Sohn ist klein für sein Alter.

Ben sadece otuz yaşına girdim.

Ich bin gerade dreißig geworden.

Tom yaşına göre çok olgun.

Tom ist für ihr Alter sehr reif.

Dedem doksan yaşına kadar yaşadı.

Mein Großvater sollte neunzig Jahre alt werden.

Tom on üç yaşına giriyor.

Tom wird 13.

Sen yaşına göre iyi görünüyorsun.

Für dein Alter siehst du noch gut aus.

Tom yaşına göre iyi görünüyor.

Für sein Alter sieht Tom gut aus.

Öbür gün 13 yaşına gireceğim.

Übermorgen werde ich dreizehn.

Tom sadece otuz yaşına girdi.

Tom ist gerade dreißig Jahre alt geworden.

Tom 90 yaşına kadar yaşadı.

Tom wurde neunzig Jahre alt.

O, 90 yaşına kadar yaşadı.

Er lebte bis ins Alter von 90 Jahren.

O, seksen yaşına kadar yaşadı.

Er wurde achtzig Jahre alt.

Tom 97 yaşına kadar yaşadı.

Tom wurde 97 Jahre alt.

Tom yaşına göre kısa boyludur.

Tom ist klein für sein Alter.

Tom 93 yaşına kadar yaşadı.

Tom wurde 93 Jahre alt.

Yüz yaşına kadar yaşamayı planlıyorum.

Ich habe vor, hundert Jahre alt zu werden.

Tom doksan yaşına kadar yaşadı.

Tom wurde neunzig Jahre alt.

18 yaşına girmek için sabırsızlanıyorum.

Ich kann es nicht erwarten, 18 zu werden.

- Sadece üç yaşına girmiş bir oğlum var.
- Üç yaşına girmiş bir oğlum var.

Ich habe einen Sohn, der gerade drei geworden ist.

Sana yüz yaşına kadar yaşamayı isteten her şeyden vazgeçersen yüz yaşına kadar yaşayabilirsin.

Man kann hundert Jahre alt werden, wenn man all das aufgibt, weswegen man gerne hundert Jahre alt würde.

Billy yaşına göre çok uzun boylu.

Billy ist sehr groß für sein Alter.

Gerçekten. Yaşına göre genç ama akıllı.

Gewiss, er ist jung, doch aufgeweckt für sein Alter.

Kız kardeşler 100 yaşına kadar yaşadı.

Die Schwestern wurden 100 Jahre alt.

Az sayıda insan yüz yaşına ulaşır.

Es gibt kaum Menschen, die hundert Jahre alt werden.

Ben on yaşına kadar yatağı ıslatırdım.

- Ich nässte ein, bis ich zehn Jahre alt war.
- Ich habe bis zu meinem zehnten Lebensjahr eingenässt.
- Bis zum zehnten Lebensjahr machte ich das Bett nass.
- Bis zu meinem zehnten Jahr war ich Bettnässer.

Otuz yaşına kadar resim yapmaya başlamadı.

Er hat erst mit dreißig angefangen zu malen.

Büyükbabası ilerlemiş yaşına rağmen oldukça sağlıklı.

Sein Großvater ist für sein Alter noch sehr gesund.

Sekiz yaşına ulaştığında, çocuk sünnet edilecek.

Das Kind wird beschnitten, sobald es das Alter von acht Jahren erreicht hat.

Büyükbabası yaşına göre hâlâ oldukça sağlıklı.

- Sein Großvater ist für sein Alter noch sehr gesund.
- Sein Großvater ist für sein Alter noch sehr rüstig.

Otuz yaşına kadar hiç araba sürmedim.

Ich fuhr nie ein Auto bis ich dreißig war.

Tom yaşına rağmen emekli olmayı reddediyor.

Tom weigert sich trotz seines Alters, in den Ruhestand zu gehen.

Tom'un, yaşına göre fiziği oldukça düzgün.

Für sein Alter ist Tom ganz gut in Form.

Babamın tarafından anneannem yüz yaşına girdi.

Meine Großmutter väterlicherseits ist hundert geworden.

2003'te on üç yaşına girdim.

Im Jahr 2003 wurde ich 13.

O yarın altmış beş yaşına girecek.

Morgen wird sie 65 Jahre alt.

Tom Jackson 93 yaşına kadar yaşadı.

Tom Jackson wurde 93 Jahre alt.

Tom otuz yaşına kadar ehliyet almadı.

Tom hat erst mit dreißig seinen Führerschein gemacht.

Caroline Herschel 98 yaşına kadar yaşadı.

Caroline Herschel wurde 98 Jahre alt.

Marafon gelecek yıl yüz yaşına girecek.

Marafon wird im nächsten Jahr hundert Jahre alt.

Tom ekim ayında otuz yaşına girecek.

Tom wird im Oktober dreißig.

Tom'un annesi 103 yaşına kadar yaşadı.

Toms Mutter ist 103 Jahre alt geworden.

Tom neredeyse hiç yaşına göre davranmıyor.

Tom benimmt sich fast nie seinem Alter entsprechend.

Tom otuz yaşına yakın, değil mi?

Tom ist fast dreißig, nicht wahr?

150 yaşına kadar yaşamak imkânsız mı?

Ist es unmöglich, 150 Jahre alt zu werden?

- Az sayıda kişi yüz yaşına kadar yaşar.
- Çok az kişi yüz yaşına kadar yaşıyor.

- Wenige Menschen werden hundert Jahre alt.
- Kaum jemand wird hundert Jahre alt.

Az sayıda kişi doksan yaşına kadar yaşar.

Wenige Menschen werden neunzig Jahre alt.

Doksan yaşına kadar yaşamak hiç ender değildir.

Es ist ganz und gar nichts Seltenes, über neunzig Jahre alt zu werden.

Az sayıda insan 100 yaşına kadar yaşar.

Es gibt kaum Menschen, die hundert Jahre alt werden.

Çok az insan yüz yaşına kadar yaşar.

Kaum jemand wird hundert Jahre alt.

Tom otuz yaşına kadar araba sürmeyi öğrenmedi.

Tom lernte erst mit dreißig Fahren.

İki gün içinde, on üç yaşına gireceğim.

In zwei Tagen werde ich 13.

O yirmi sekiz yaşına kadar ehliyet almadı.

Er hat seinen Führerschein erst mit achtundzwanzig Jahren gemacht.

Tom bu ekim ayında otuz yaşına giriyor.

Tom wird im Oktober dreißig.

Bay Yamanaka, kendi yaşına göre genç görünüyor.

Herr Yamanaka sieht für sein Alter noch recht jung aus.

Ben onun doksan yaşına kadar yaşayacağına eminim.

Ich bin sicher, dass er neunzig Jahre alt werden wird.

Tom yirmi yaşına kadar trombon çalmaya başlamadı.

Tom begann erst mit zwanzig Jahren Posaune zu spielen.

Tom üç yaşına kadar ona kadar sayamazdı.

Tom konnte erst mit drei Jahren bis zehn zählen.

Mary otuz yaşına kadar keman çalmaya başlamadı.

Maria hat erst mit 30 Jahren mit dem Geigespielen angefangen.

- Otuzuma merdiven dayadım.
- Otuz yaşına girmek üzereyim.

Ich werde bald dreißig.

- Babam 48 yaşında ama yaşına göre genç gösteriyor.
- Babam 48 yaşında ama yaşına göre genç görünüyor.

Mein Vater ist 48, aber er sieht jung aus für sein Alter.

- Tom yaklaşık otuz yaşında.
- Tom otuz yaşına yakın.

Tom ist um die dreißig.

O, 25 yaşına kadar beş farklı ülkede yaşadı.

Im Alter von 25 hatte sie in fünf verschiedenen Ländern gelebt.

Genç yaşına rağmen, çok iyi iş teslim etti.

Er hat trotz seines junges Alters eine sehr gute Arbeit geleistet.

Onun kız yeğeni çekici ve yaşına göre olgundur.

Seine Nichte ist attraktiv und reif für ihr Alter.

Tom Noelden üç gün önce 30 yaşına basıyor.

Tom wird drei Tage vor Weihnachten 30 Jahre alt.

Tom otuz yaşına kadar bunu nasıl yapacağını öğrenmedi.

Tom hat das erst mit 30 Jahren gelernt.

100 yaşına kadar yaşarsam 2103'te de hayatta olacağım.

Wenn ich 100 Jahre alt werde, werde ich im Jahr 2103 leben.