Translation of "Ayakkabılarını" in German

0.011 sec.

Examples of using "Ayakkabılarını" in a sentence and their german translations:

Ayakkabılarını çıkar.

- Zieh deine Schuhe aus.
- Zieh dir die Schuhe aus!
- Zieht eure Schuhe aus.
- Ziehen Sie Ihre Schuhe aus.

Ayakkabılarını giy.

- Zieh dir deine Schuhe an.
- Zieht euch eure Schuhe an.
- Ziehen Sie sich Ihre Schuhe an.

Ayakkabılarını bağla.

Binde dir die Schuhe!

Ayakkabılarını bulamadı.

Er konnte seine Schuhe nicht finden.

Lütfen ayakkabılarını giy.

- Bitte ziehe deine Schuhe an.
- Bitte ziehen Sie sich die Schuhe an.
- Bitte zieht euch die Schuhe an.

İyi ayakkabılarını giyin.

Zieh dir deine guten Schuhe an!

Tom ayakkabılarını giydi.

Tom zog seine Schuhe an.

O ayakkabılarını parlattı.

- Er putzte seine Schuhe.
- Er wienerte seine Schuhe.

O ayakkabılarını bağladı.

Sie schnürte sich die Schuhe.

Ayakkabılarını nerede bıraktın?

Wo hast du deine Schuhe gelassen?

Git ayakkabılarını cilalattır.

Lass dir die Schuhe putzen!

Ayakkabılarını nerede çıkardın?

- Wo hast du deine Schuhe ausgezogen?
- Wo haben Sie Ihre Schuhe ausgezogen?

Tom ayakkabılarını cilaladı.

Tom putzte seine Schuhe.

Herkes ayakkabılarını çıkarsın!

Jeder soll seine Schuhe ausziehen!

Tom ayakkabılarını bağlayamıyor.

Tom kann sich nicht die Schuhe zubinden.

Ayakkabılarını ters giymişsin.

Du hast deine Schuhe verkehrt herum an.

Tom ayakkabılarını bağladı.

Tom band seine Schuhe zu.

Tom ayakkabılarını çıkarttı.

Tom zog sich die Schuhe aus.

Tom ayakkabılarını çıkardı.

- Tom zog seine Schuhe aus.
- Tom zog sich die Schuhe aus.

Tom ayakkabılarını çıkarmadı.

Tom hat seine Schuhe nicht ausgezogen.

Tom ayakkabılarını cilalamak istedi.

Tom wollte sich die Schuhe putzen.

Lütfen ayakkabılarını çıkarır mısın?

Wären Sie so freundlich, Ihre Schuhe auszuziehen?

Tom kar ayakkabılarını giydi.

Tom zog seine Schneeschuhe an.

Tom ayakkabılarını çözmeye başladı.

Tom begann, seine Schuhe aufzubinden.

Susan babasının ayakkabılarını parlattı.

Susan putzte deines Vaters Schuhe.

Tom babasının ayakkabılarını cilaladı.

Tom hat seinem Vater die Schuhe geputzt.

Tom babasının ayakkabılarını parlattı.

Tom hat die Schuhe seines Vaters poliert.

Partiye gitmeden önce ayakkabılarını cilalamalısın.

Du solltest dir die Schuhe polieren, bevor du auf die Party gehst.

Benim çocuklarım ayakkabılarını çabucak eskitiyorlar.

Meine Kinder nutzen ihre Schuhe schnell ab.

Onun, ayakkabılarını çıkarmasına izin vermeyin.

Lass ihn nicht seine Schuhe ausziehen!

Tom yeni ayakkabılarını giymek istedi.

Tom wollte seine neuen Schuhe tragen.

Tom ayakkabılarını tek başına bağlayamaz.

Tom kann sich nicht die Schnürsenkel zubinden.

Tom ayakkabılarını nasıl bağlayacağını bilmiyor.

Tom kann sich nicht die Schuhe zubinden.

Tom, ayakkabılarını ve çoraplarını çıkardı.

Tom zog seine Schuhe und seine Socken aus.

Japonlar eve girerken ayakkabılarını çıkarırlar.

Die Japaner ziehen ihre Schuhe aus, wenn sie ein Haus betreten.

O, ayakkabılarını giymek için durdu.

Er hielt an, um Schuhe anzuziehen.

Ayakkabılarını nasıl bağlayacağını biliyor musun?

Weisst du, wie man Schuhe bindet?

Tom giyindi ve ayakkabılarını giydi.

Tom zog sich an und schlüpfte in seine Schuhe.

Tom ayakkabılarını ve çorapları çıkardı.

Tom zog seine Schuhe und seine Socken aus.

Tom ayakkabılarını ayakkabı çekeceğiyle giydi.

Tom zieht seine Schuhe mit seinem Schuhanzieher an.

Mary, Tom'un ayakkabılarını birlikte bağladı.

Maria band Toms Schuhe zusammen.

Tom ayakkabılarını giymek için durdu.

Tom hielt an, um Schuhe anzuziehen.

Eski ayakkabılarını çıkararak yenilerini giydi.

Sie zog ihre alten Schuhe aus und die neuen an.

Tom henüz kendi ayakkabılarını bağlayamıyor.

Tom kann sich noch nicht die Schuhe zubinden.

Mary yüksek topuklu ayakkabılarını giydi.

Maria zog ihre Stöckelschuhe wieder an.

Bir Japon evine girerken ayakkabılarını çıkarmalısın.

Man muss die Schuhe ausziehen, wenn man ein japanisches Haus betritt.

Kendi ayakkabılarını bağlamayı öğrendiğinde kaç yaşındaydın?

Wie alt warst du, als du lerntest, dir selbst die Schuhe zuzuschnüren?

Japonlar bir eve girdiklerinde ayakkabılarını çıkarırlar.

Die Japaner ziehen ihre Schuhe aus, wenn sie ein Haus betreten.

Tom ayakkabılarını çıkardı ve terlikleri giydi.

Tom zog seine Schuhe aus und schlüpfte in Pantoffeln.

Tom, Mary'nin ayakkabılarını bağlamasına yardımcı oldu.

Tom ließ sich von Maria beim Schnüren seiner Schuhe helfen.

Yürüyüş ayakkabılarını giy ve zaman kaybetme.

- Zieh deine Wanderschuhe an und vergeude keine Zeit.
- Zieh deine Wanderschuhe an und verschwende keine Zeit.

İçeri girmeden önce ayakkabılarını çıkarmak zorundasın.

- Du musst deine Schuhe ausziehen, ehe du hereinkommen kannst.
- Ihr müsst eure Schuhe ausziehen, ehe ihr hereinkommen könnt.
- Sie müssen Ihre Schuhe ausziehen, ehe Sie hereinkommen können.

- Ayakkabılarını çıkarmana gerek yok.
- Ayakkabılarınızı çıkarmanız gerekmiyor.

Du musst deine Schuhe nicht ausziehen.

Japonlar bir eve girmeden önce ayakkabılarını çıkarırlar.

Die Japaner ziehen vor dem Betreten eines Hauses die Schuhe aus.

Kız kardeşim her pazar günü ayakkabılarını yıkar.

Meine Schwester wäscht ihre Schuhe jeden Sonntag.

Ben Tom ve Mary'nin ayakkabılarını birlikte bağladım.

Ich band Toms und Marias Schuhe zusammen.

Tom ayakkabılarını ve çoraplarını çıkardı ve pantolon paçalarını sıvadı.

Tom zog seine Schuhe und Socken aus und krempelte seine Hosenbeine hoch.

Ayakkabılarını cilaladıktan sonra, Tom dişlerini fırçaladı ve saçını taradı.

Nachdem er seine Schuhe poliert hatte, putzte sich Tom die Zähne und kämmte sich das Haar.

Doğru, daha ayakkabılarını giyememişken; yalan, dünyanın öbür ucuna gitmiştir bile.

Eine Lüge kann um die halbe Welt reisen, während die Wahrheit noch ihre Schuhe anzieht.

Genellikle bir Japon evine girmeden önce ziyaretçilerin ayakkabılarını çıkarmaları istenir.

Besucher werden üblicherweise gebeten, ihre Schuhe auszuziehen, bevor sie ein japanisches Haus betreten.

Tom Mary'ye onların biçimsiz olduklarını düşünmesine rağmen onun ayakkabılarını sevdiğini söyledi.

Tom sagte Maria, dass ihm ihre Schuhe sehr gefielen, obwohl er sie eigentlich hässlich fand.

- Tom yeni ayakkabılarını maratondan önce yeterince alıştırmadı ve ayaklarında kötü kabarcıklar oluştu.
- Tom ayaklarını maratondan önce yeni ayakkabılarına alıştırmadığı için çok fena su topladı.

Tom hat seine neuen Schuhe vor dem Marathon nicht ausreichend eingelaufen und schlimme Blasen an den Füßen bekommen.