Translation of "Yaşayan" in French

0.010 sec.

Examples of using "Yaşayan" in a sentence and their french translations:

O yaşayan bir fosil!

C'est un fossile vivant !

Boston'da yaşayan birisini tanıyorum.

Je connais quelqu'un qui habite à Boston.

O yaşayan bir ansiklopedi.

C'est une encyclopédie sur pattes.

Bitişikte yaşayan gence soralım.

Posons la question au garçon qui habite à côté.

Kılıçla yaşayan kılıçla ölecek.

Celui qui vit par l'épée périra par l'épée.

- Boston'da yaşayan bir amcam var.
- Boston'da yaşayan bir dayım var.

J'ai un oncle qui vit à Boston.

Sonrasında yaşayan en yakın akrabalarını,

et celle des crocodiliens,

Ilaç eksikliği yaşayan yerleri gösteriyor.

une idée des lieux où il y a des pénuries.

Burada yaşayan her canlı olacak.

On trouvera toutes sortes de créatures.

Ve sonuçlarıyla yaşayan insanların hikayeleri.

et ceux qui en supportaient les conséquences.

Evimde yaşayan iki robot var.

Voici deux robots qui vivent chez moi.

Ormanda yaşayan bir fil ailesi.

Une famille d'éléphants de forêt.

Orada yaşayan insanlar bizim arkadaşlarımız.

- Les gens qui vivent ici sont nos amis.
- Les gens qui résident là sont nos amis.

Her zaman yalnız yaşayan biriydim.

J'ai toujours été une personne solitaire.

Kyoto'da yaşayan bir amcam var.

J'ai un oncle qui habite à Kyoto.

Kyoto'da yaşayan bir arkadaşım var.

- J'ai une amie qui vit à Kyoto.
- J'ai un ami qui vit à Kyoto.

Refah içinde yaşayan insanları küçümsedi.

Il méprisait ceux qui vivent des allocations.

Almanya'da yaşayan bir arkadaşım var.

- J'ai un ami qui vit en Allemagne.
- J'ai une amie qui vit en Allemagne.

Londra'da yaşayan bir arkadaşım var.

J'ai un ami qui vit à Londres.

Bunlar, yandaki evde yaşayan insanlar.

Voici les gens qui habitent à côté.

İngiltere'de yaşayan bir arkadaşım var.

J'ai un ami qui habite en Angleterre.

Burada yaşayan herkes zengin değil.

Tous ceux qui résident ici ne sont pas riches.

Bitişikte yaşayan adamdan nefret ediyorum.

Je déteste le type qui habite la porte d'à côté.

Burada yaşayan insanlar bizim dostlarımızdır.

Les gens qui vivent ici sont nos amis.

Burada yaşayan herkes zengin değildir.

Tous ceux qui habitent ici ne sont pas forcément riches.

Dünya, Tanrı'nın yaşayan bir görüntüsüdür.

Le monde est une image vivante de Dieu.

O, yaşayan en büyük sanatçıdır.

C'est le plus grand artiste vivant.

Tokyo'da yaşayan bir arkadaşım var.

- J'ai un ami qui vit à Tokyo.
- J'ai une amie qui vit à Tokyo.

Sapparo'da yaşayan bir arkadaşım var.

- J'ai un ami qui vit à Sapporo.
- J'ai un ami qui habite à Sapporo.

Tom bitişikte yaşayan adamla geçinemiyor.

Tom ne s'entend pas avec l'homme qui vit à côté.

Tom, Avustralya'da yaşayan bir Kanadalı.

Tom est un canadien qui vit en Australie.

Kyoto'da yaşayan bir teyzem var.

J'ai une tante qui vit à Kyoto.

Boston'da yaşayan bir teyzem var.

J'ai une tante qui vit à Boston.

Burada yaşayan şey artık burada kalmayacaktır.

L'animal qui vit ici ne restera pas longtemps.

...dünyanın en kuzeyinde yaşayan kurbağa olmuştur.

c'est la grenouille la plus septentrionale du monde.

Güneş sönse bütün yaşayan şeyler ölür.

Si le soleil devait s'éteindre, tous les êtres vivants mourraient.

Mike'ın Şikago'da yaşayan bir arkadaşı var.

- Mike a un ami qui vit à Chicago.
- Mike a une amie qui vit à Chicago.
- Mike a un ami qui habite à Chicago.

Dünyada yaşayan her şey birbirine bağlıdır.

Toutes les choses vivantes sur terre dépendent les unes des autres.

Bu evde yaşayan birçok insan var.

Beaucoup de monde vit dans cette maison.

İnsanlar ateş kullanan yaşayan tek yaratıklardır.

Les êtres humains sont les seules créatures vivantes qui emploient le feu.

O evde yaşayan biri var mı?

Quiconque vit-il dans cette maison ?

Los Angeles'ta yaşayan bir teyzem var.

J'ai une tante qui vit à Los Angeles.

Kyoto'da yaşayan iki kız kardeşi var.

Elle a deux sœurs qui habitent à Kyoto.

Benim bitişiğimde yaşayan adam bir doktor.

L'homme qui habite à côté de chez moi est médecin.

Japonya'da yaşayan çok Brezilyalı var mı?

Beaucoup de brésiliens logent-ils au Japon?

Paris'te yaşayan amcam bizi görmeye geldi.

- Mon oncle, vivant à Paris, est venu nous voir.
- Mon oncle, qui habite à Paris, nous a rendu visite.

Bu, denizde yaşayan bir hayvan türüdür.

C'est une espèce d'animal qui vit dans la mer.

Kuzey kutbunda yaşayan penguenler var mı?

Est-ce qu'il y a des pingouins vivant au pôle Nord ?

Tom'un Boston'da yaşayan bir arkadaşı var.

Tom a un ami qui vit à Boston.

Bu; evrim ağacında, dinozorların yaşayan mirasçılarının anatomilerini --

Ce titre pompeux signifie qu'on étudie l'anatomie -

Akıntının yönünde yaşayan insanları da kötü vuracak.

Les habitants en aval seront aussi concernés.

Bir diğer kültür karmaşası yaşayan kesim ise

Un autre complexe culturel est le segment

Şehirde yaşayan insanlar kır yaşantısının zevklerini bilmezler.

Les gens qui résident en ville ignorent les joies de la vie à la campagne.

Tom kızı Boston'da yaşayan bir adam tanıyor.

Tom connaît un homme dont la fille vit à Boston.

Tom'un Boston'da yaşayan bir erkek kardeşi var.

Tom a un frère qui vit à Boston.

Sapparo'da yaşayan erkek kardeşime bir mektup göndereceğim.

Je vais envoyer une lettre à mon frère qui vit à Sapporo.

Ekoloji tüm çevremizde yaşayan şeylerle ilgili çalışmadır.

L'écologie est l'étude du vivant qui nous entoure.

Onun Tokyo'da yaşayan bir erkek kardeşi var.

Il a un frère qui vit à Tokyo.

Balina denizde yaşayan çok büyük bir memelidir.

La baleine est un très gros mammifère qui vit dans mer.

Tom yakın ilişkilerden çekinen yalnız yaşayan biridir.

Tom est un solitaire qui fuit les relations intimes.

Türkiye'de yaşayan ve çalışan birçok arkadaşım var.

J'ai plusieurs amis qui vivent et travaillent en Turquie.

Tom'un Boston'da yaşayan iki erkek kardeşi var.

Tom a deux frères qui vivent à Boston.

Bir zamanlar ormanda yaşayan bir cüce varmış.

Il était une fois un nain, qui vivait dans la forêt.

Filler bugün yaşayan en büyük kara hayvanlarıdır.

Les éléphants sont les plus gros animaux terrestres vivant actuellement.

Gözün görebildiği kadarıyla yaşayan bir ruh yoktu.

Il n'y avait pas âme qui vive, aussi loin que pouvait porter le regard.

Yeni yolun tepede yaşayan insanlara faydası olacaktır.

La nouvelle route profitera aux gens qui vivent dans les collines.

Sokağın aşağısında yaşayan üç kişilik bir aile vardı.

Il y avait une famille de trois personnes dans la rue.

Ve sevgili ülkem Bhutan da yaşayan bu insanlar

et dans mon propre pays, le Bhoutan –

Bu bölgede yaşayan Sherpa'lar dağcılıkla uğraşmaya devam ediyorlar...

Les Sherpas qui vivent dans cette région sont toujours alpinistes,

Çılgınlık yapmadan yaşayan insan düşündüğü kadar akıllı değildir.

Qui vit sans la folie n'est pas aussi sage qu'il croit.

Bitişikte yaşayan çocuk sık sık eve geç gelir.

Le garçon d'à côté ne rentre souvent que tard à la maison.

Hükümetlerimiz insan nüfusu içinde yaşayan uzaylılar haline geldi.

Nos gouvernements sont devenus des androïdes vivant parmi une population humaine.

Artık bu nehirde yaşayan herhangi bir balık yok.

Il n'y a plus de poisson vivant dans cette rivière.

Yaşayan bir köpek, ölü bir aslandan daha iyidir.

Un chien en vie vaut mieux qu'un lion mort.

Yalnızca kendisi için yaşayan kimse, başkaları için ölüdür.

Celui qui ne vit que pour lui est mort aux yeux des autres.

- Tom çocukken, onun karşısındaki caddede yaşayan kıza saplantılı oldu.
- Tom çocukken, sokağın karşı tarafında yaşayan kıza kafayı takmıştı.

Lorsque Tom était gosse, il est devenu obsédé par la jeune fille qui habitait en face de chez lui.

Tüm dünyada Progeria ile yaşayan sadece 144 çocuk var

Dans le monde entier, il y a seulement 144 enfants atteints de progéria

Ve orada yaşayan ne varsa orada kalmayı artık istemeyecektir.

et ce qui vit à l'intérieur n'y restera pas bien longtemps.

Luo Zhaoliu 34 yaşında, Jiangxi bölgesinde yaşayan bir mühendis.

Luo Zhaoliu est un ingénieur de 34 ans, originaire de la province de Jiangxi.

Kulübenin içinde yaşayan insanların kimliği hakkında bir hikâye anlatır.

Une histoire sur l'identité des gens qui vivent dans cette cabane.

...gece yaşayan en yakın kuzenlerimizin dünyasına bir göz atabilir.

peuvent scruter le monde de nos cousins nocturnes les plus proches.

Bu tablo dünyada yaşayan 7 milyar insanı temsil etsin.

Voilà les sept milliards habitants du monde.

Polizei almanyada yaşayan bir çöpçüydü bu sefer Kemal Sunal

polizei était un charognard vivant en Allemagne cette fois Kemal Sunal

Urfa bölgesinde yaşayan insanlar o bölgeyi kutsal kabul ediyorlar

Les habitants de la région d'Urfa le considèrent comme sacré.

Napolyon'un yenilgisinin ardından 1819'a kadar sürgünde yaşayan Soult,

Après la défaite de Napoléon, Soult vécut en exil jusqu'en 1819, puis retourna en France

Patlamasına benzer bir patlama yaşayan şeyler olan ve genel

économie numérique basée sur le commerce électronique et l' intelligence

- Kılıçla yaşayan kılıçla ölür.
- Su testisi su yolunda kırılır.

Celui qui vit par l'épée, périra par l'épée.

O uzun bir süredir Fransa'da yaşayan bir İtalyan Yahudisidir.

C'est un Juif italien qui habite en France depuis longtemps.

- Burada insanlar yaşıyor mu?
- Burada yaşayan kimse var mı?

- Est-ce que des gens vivent ici ?
- Des gens vivent ici ?

Tom, sıkı çalışarak para kazananlar pahasına yaşayan bir parazittir.

Tom est un parasite vivant aux dépens des autres, qui gagnent de l'argent durement.

Burada elli yıldan fazla zamandır yalnız yaşayan biri var.

Un anachorète vit ici depuis plus de cinquante ans.

Tersini, konser salonunun üç blok ötesinde yaşayan bir insanı düşünün.

Maintenant, pensez à quelqu'un habitant à quelques rues de la salle de concert.

Bu programla kırsal, ücra, ulaşılması zor dağlık yerleşimlerde yaşayan öğrencileri

dans des communautés rurales, éloignées, montagneuses et difficiles d'accès