Translation of "Yüzü" in French

0.014 sec.

Examples of using "Yüzü" in a sentence and their french translations:

Yüzü beyazladı.

Son visage pâlit.

Yüzü kızardı.

Son visage s'empourpra.

- Onun yüzü isliydi.
- Onun yüzü kurumluydu.

Son visage était couvert de suie.

Yüzü tamamen kaybettim.

J'ai complètement perdu la face.

Onun yüzü aydınlandı.

Son visage s'éclaira.

Sevinçten yüzü parlıyordu.

Son visage rayonna de joie.

Yüzü bembeyaz olmuştu.

Son visage vira au blanc.

Yüzü mutluluktan aydınlandı.

Son visage était illuminé de bonheur.

Tom'un yüzü kırmızı.

Le visage de Tom est rouge.

Yüzü sağlıktan parlıyordu.

Son visage rayonnait de santé.

Onun yüzü soldu.

Son visage pâlit.

Tom'un yüzü kızardı.

Tom a rougi.

Yüzü sevinçten parlıyordu.

Son visage rayonnait de bonheur.

Onun yüzü kızarmıştı.

Il avait le visage en feu.

Mutluluktan yüzü parlıyordu.

Son visage était illuminé de bonheur.

Onun yüzü isliydi.

Son visage était couvert de suie.

- Ben bir yüzü asla unutmam.
- Bir yüzü asla unutmam.

Je n'oublie jamais un visage.

Onun yüzü aniden kızardı.

Son visage vira soudain au rouge.

Onun yüzü çamurla kaplıydı.

Son visage a été couvert de boue.

Yuvarlak bir yüzü var.

Elle a un visage rond.

Yüzü korkudan bembeyaz oldu.

Son visage devint blême de peur.

Onun yüzü sevinç yansıtıyor.

- Son visage exprime la joie.
- Son visage reflète la joie.

Onun yüzü hep anlamsızdır.

- Son visage est toujours sans expression.
- Son visage est toujours inexpressif.

Kitaplarınızda sayfa yüzü açın.

Ouvrez vos livres à la page cent.

Onun yüzü nefret doluydu.

Son visage était empli de haine.

Ölümün yüzü karşısında güçsüzdü.

Il était impuissant face à la mort.

Haberleri dinlerken, yüzü soldu.

En entendant la nouvelle, il pâlit.

Mary'nin yüzü çok solgundu.

Le visage de Marie était très pâle.

Tom'un yüzü çok solgun.

Le visage de Tom est très pâle.

Kayalığın bu yüzü boyunca uzanıyor.

Elle longe toute la façade.

Korkudan yüzü kireç gibi oldu.

Elle était pâle de frayeur.

Onun komik bir yüzü var.

Elle a un drôle de visage.

Onun güzel bir yüzü var.

Elle a un air sympa.

Onun yüzü her zaman ifadesiz.

- Son visage est toujours sans expression.
- Son visage est toujours inexpressif.

Onun yüzü rahatsız olduğunu gösteriyordu.

Son visage exprimait qu'il était ennuyé.

Onun yuvarlak bir yüzü var.

Il a un visage rond.

Onun tombul bir yüzü var.

- Il a une tête joufflue.
- Il a un visage potelé.

Onun oval bir yüzü var.

Elle a un visage ovale.

Onun yüzü acıdan şekil değiştirmişti.

Son visage est déformé par la peine.

Yüzü aşkın insan buraya geldi.

- Plus de cent personnes sont venues ici.
- Plus d'une centaine de personnes est venue ici.

Noel babayı gördüğünde çocuğun yüzü parladı.

Le visage de l'enfant a rayonné lorsqu'il a vu le Père Noël.

O onu gördü ve yüzü kızardı.

Il la vit et rougit.

Onun yüzü birçok insan tarafından bilinir.

Sa tête est connue de beaucoup de personnes.

Genç kadının yüzü daha da kızardı.

Le visage de la jeune femme devint encore plus rouge.

Gerçeğin yüzü güzeldir ama elbiseleri yırtıktır.

La vérité a un beau visage mais des vêtements déchirés.

Yüzü ışık vermeyen asla yıldız olamaz.

- Celui dont le visage est sans rayons ne deviendra jamais une étoile.
- Celui dont le visage n'est pas illuminé ne deviendra jamais une étoile.

Onun çok güzel bir yüzü var.

Elle a un très joli visage.

Ryoko'nun sevimli küçük bir yüzü var.

Ryoko a une jolie petite frimousse.

Tom Mary'ye baktı ve yüzü kızardı.

- Tom a regardé Marie et a rougi.
- Tom regarda Marie et rougit.

Yüzü yeniden ciddi bir hâle büründü.

Son expression redevint sérieuse.

Hazır olduğunu göstermek için yüzü beyaza dönüyor.

Son visage blanchit, pour montrer qu'il est prêt.

Bayan Jones'in yüzü bu haberi duyduğunda değişti.

Le visage de madame Jones changea quand elle entendit cette nouvelle.

Uzaktan bakıldığında, bir insan yüzü gibi görünüyordu.

De loin, il ressemblait à un visage humain.

Uzaktan bakıldığında, kaya insan yüzü gibi görünüyordu.

Vu de loin, le rocher ressemblait à un visage humain.

Gece olunca, mercanların bile karanlık yüzü ortaya çıkıyor.

La nuit, même les coraux montrent leur côté obscur.

Uzaktan bakıldığında taş bir insan yüzü gibi görünüyor.

Vue de loin, cette pierre ressemble à un visage humain.

Yanan evden dışarı çıktığı zaman itfaiyecinin yüzü korkunçtu.

Le visage des pompiers était sombre lorsqu'il est sorti de la maison en flammes.

Yüzü korkudan kireç gibi oldu sonra utançtan kızardı.

Il pâlit de peur puis rougit de honte.

Tom bir ismi ya da yüzü asla unutmaz.

Tom n'oublie jamais un nom ni un visage.

Bir kimsenin yüzü karakteri hakkında çok şey söyler.

Le visage d'une personne dit beaucoup de son caractère.

Tom'un yüzü pürüzlü, çünkü onun tıraş olmaya ihtiyacı var.

Le visage de Tom est rugueux car il a besoin de se raser.

Uzaktan bakıldığında, bu taş bir kişinin yüzü gibi görünüyor.

- Vue de loin, cette pierre ressemble à un visage humain.
- À distance, cette pierre ressemble à un visage humain.

Ben isimlerde gerçekten kötüyüm, ama bir yüzü asla unutmam.

Je suis vraiment nul avec les noms, mais je n'oublie jamais un visage.

İnsan yüzü kızaran tek hayvandır. Ya da kızarması gereken.

L'homme est le seul animal qui rougit. Ou qui ait besoin de le faire.

Kleopatra'nın burnu daha kısa olsaydı dünyanın bütün yüzü değişmiş olurdu.

Le nez de Cléopâtre, s'il eût été plus court, toute la face de la terre aurait changé.

Bu kızın güzel bir yüzü var. Kalbim ona bakmaktan erir.

Cette fille a un joli minois. De la regarder, mon cœur fond.

Herkes bir aydır, ve hiç kimseye göstermediği karanlık bir yüzü vardır.

Tout le monde est une lune et a un côté obscur qu'il ne montre à personne.

Küçük kız o kadar çok ağladı ki, yüzü gözyaşları ile örtüldü.

- La fillette avait tant pleuré que son visage était baigné de larmes.
- La petite fille a tellement pleuré que son visage était inondé de larmes.

Yüzü sivilceli biri banyoyu kullanırsa bu onun en az iki saatini alır!

Quand le boutonneux occupe la salle de bains, il en a pour au moins deux heures !

- Yüzü kızararak sordu: ''Sizi öpebilir miyim?''.
- Ona utanarak sordu: ''Sizi öpebilir miyim?''.

Il lui demanda timidement : « Puis-je vous embrasser ? »

Bir gözlemeyi ne kadar düz yaparsanız yapın, onun her zaman iki yüzü vardır.

- Aussi plate que tu fasses une crêpe, elle a toujours deux côtés.
- Aussi plate qu'on fasse une crêpe, elle a toujours deux côtés.

Kadınların yüzü giysilerini çıkardıklarında çoğunlukla daha güzeldir, zira onlar o zaman dış görünüşleri hakkında düşünmekten vazgeçerler.

Le visage des femmes est souvent plus beau, quand elles retirent leurs vêtements, car elles ne pensent alors plus du tout à leur apparence extérieure.

- Herkes bir aydır, ve hiç kimseye göstermediği karanlık bir yüzü vardır.
- Herkes bir aydır, ve herhangi birine asla göstermeyeceği karanlık bir tarafı vardır.

- Tout le monde est une lune et a un côté obscur qu'il ne montre à personne.
- Tout le monde est une lune et a une face cachée qu'il ne montre à personne.