Translation of "Fransızcayı" in French

0.010 sec.

Examples of using "Fransızcayı" in a sentence and their french translations:

Fransızcayı okuyamam.

- Je ne peux pas lire le français.
- Je ne sais pas lire le français.

Fransızcayı anlamıyorum.

Je ne comprends pas le français.

Fransızcayı sevmiyorum.

Le français ne me plaît pas.

Fransızcayı seviyorum.

J'adore le français.

Fransızcayı öğrenmek zordur.

Le français est difficile à apprendre.

Fransızcayı anlamıyor musun?

- Ne comprends-tu pas le français ?
- Ne comprenez-vous pas le français ?

Fransızcayı seviyor musun?

Aimes-tu le français ?

Fransızcayı iyi konuşmuyorum.

Je ne parle pas bien français.

Fransızcayı nerede kullanıyorsun?

- Où utilisez-vous le français ?
- Où utilises-tu le français?

Fransızcayı nerede öğrendin?

- Où avez-vous appris le français ?
- Où as-tu appris le français ?

O, Fransızcayı iyi konuşabilir.

Il peut bien parler français.

O, Fransızcayı iyi konuşamıyordu.

Il ne savait pas bien parler français.

Ben Fransızcayı hiç konuşamam.

- Je ne sais pas du tout parler français.
- Je ne parle pas français du tout.
- Je ne parle pas du tout français.

Tom Fransızcayı sever mi?

Tom aime-t-il le français ?

Fransızcayı yeterince iyi konuşamıyorum!

Je ne parle pas assez bien français !

Fransızcayı iyi konuşabilir misin?

Savez-vous bien parler français ?

Fransızcayı iyi konuşur musun?

Parlez-vous bien le français ?

Fransızcayı öğrenmek zor değildir.

Le français n'est pas difficile à apprendre.

Fransızcayı akıcı biçimde konuşurum.

Je parle couramment le français.

Tom Fransızcayı iyi konuşur.

Tom parle bien français.

Fransızcayı çok iyi konuşamam.

Je ne parle pas très bien le français.

Tom Fransızcayı iyi konuştu.

Tom parlait bien le français.

Tom Fransızcayı hiç anlamıyor.

Tom ne comprend pas du tout le français.

Gerçekten Fransızcayı iyi konuşuyorsun.

Tu parles vraiment bien français.

Tom, Fransızcayı iyi anlıyor.

Tom comprend bien le français.

Fransızcayı arada hatalar yapmadan konuşamıyor.

Il ne peut pas parler le français sans faire quelques fautes.

Eninde sonunda Fransızcayı iyice öğrenecek.

Tôt ou tard, il maîtrisera le français.

O, Fransızcayı akıcı şekilde konuşabilir.

Elle sait couramment parler le français.

Fransızcayı o kadar iyi bilmiyorum.

Je ne sais pas si bien que ça le français.

Fransızcayı iyi konuşan birini tanıyorum.

Je connais quelqu'un qui parle bien français.

Fransızcayı hâlâ çok iyi konuşmuyorum.

Je ne parle pas encore très bien français.

Tom Fransızcayı çok iyi konuşur.

Tom parle très bien français.

Hızlı konuşulduğunda Fransızcayı anlamam zor.

C'est difficile pour moi de comprendre le français quand on parle trop vite.

Çabuk konuşulduğunda Fransızcayı anlamam zor.

C'est difficile pour moi de comprendre le français quand on parle trop vite.

Tom Fransızcayı akıcı şekilde konuşabilir.

Tom parle couramment le français.

Sanki Fransızcayı iyi biliyormuş gibi davranıyordu.

- Elle se comportait comme si elle avait une bonne connaissance du français.
- Elle fait mine de comprendre le français.
- Elle prétend comprendre le français.

David Fransızcayı akıcı bir şekilde konuşabilir.

David parle couramment le français.

O Fransızcayı Almancadan daha çok sever.

Il aime le français plus que l'allemand.

Lisedeyken Fransızcayı daha ciddi şekilde çalışmalıydım.

J'aurais dû étudier le français plus sérieusement quand j'étais au lycée.

Fransızcayı çok iyi konuşan birini tanıyorum.

Je connais quelqu'un qui parle très bien français.

Tom'un Fransızcayı iyi konuşabildiğini herkes biliyordu.

Tout le monde savait que Tom pouvait bien parler français.

Tom'un Fransızcayı iyi konuşabildiğini herkes biliyor.

Tout le monde sait que Tom peut très bien parler le français.

Tom Fransızcayı akıcı biçimde konuşur mu?

Tom parle-t-il le français couramment ?

Tom Fransızcayı mükemmel bir şekilde konuşur.

Tom parle parfaitement français.

Fransızcayı iyi konuşan birçok arkadaşım var.

J'ai beaucoup d'amis qui peuvent bien parler le français.

Fransızcayı iyi konuşabilen birkaç arkadaşım var.

J'ai quelques amis qui parlent bien français.

Fransızcayı akıcı bir biçimde konuşuyor musun?

- Parlez-vous français couramment ?
- Parles-tu français couramment ?

Tom hâlâ Fransızcayı çok iyi konuşmuyor.

Tom ne parle toujours pas très bien français.

Tom'un Fransızcayı nasıl öğrendiğini merak ediyorum.

Je me demande comment Tom a appris le français.

Fransızcayı nasıl konuşacağımı tanıdığım insanlara söylerdim.

Je disais au gens que je savais parler français.

O, Fransızcayı son derece iyi bilir.

Elle connaît tout du français.

Tom Fransızcayı benden daha iyi konuşur.

Tom parle français mieux que moi.

Açıkçası, Tom Fransızcayı çok iyi anlamaz.

Tom ne comprend manifestement pas très bien le français.

Tom'un gerçekten Fransızcayı iyi konuştuğunu duydum.

J'entends dire que Tom parle vraiment bien le français.

Tom Fransızcayı İngilizceden çok daha iyi konuşur.

Tom parle bien mieux le français que l'anglais.

Tom Fransızcayı oldukça iyi konuşabiliyor gibi görünüyor.

Tom semble pouvoir parler français plutôt bien.

Fransızcayı iyi konuşabilen bir sürü arkadaşım var.

J'ai beaucoup d'amis qui peuvent bien parler le français.

Bu işi yapacak kadar Fransızcayı iyi konuşmuyorum.

Je ne parle pas assez bien français pour accomplir cette tâche.

- Fransızcayı bırak konuşmayı okuyamam bile.
- Konuşmak şöyle dursun, Fransızcayı okuyamam bile.
- Konuşmak şöyle dursun, Fransızca okuyamıyorum.

Je ne peux pas lire le français, encore moins le parler.

Jessie Fransızcayı kötü; Almancayı daha da kötü konuşuyordu.

Jessie parlait mal français et pire encore allemand.

- Fransızcayı çok iyi konuşuyorsun.
- Çok güzel Fransızca konuşuyorsun.

- Vous parlez très bien le français.
- Tu parles très bien français.
- Vous parlez très bien français.

- Fransızcayı iyi konuşur musun?
- Fransızca konuşmada iyi misin?

Parles-tu bien français ?

- Tom Fransızcada akıcıdır.
- Tom Fransızcayı akıcı bir şekilde konuşuyor.

- Tom parle couramment le français.
- Tom parle couramment français.
- Tom parle le français couramment.

Fransızcayı severim ama bu özellikle de Fransa'yı sevdiğim içindir.

J’aime bien le français, mais c’est pas pour autant que j’aime particulièrement la France.

Bırak Almanca ya da Fransızcayı, o İngilizce bile bilmiyor.

Il ne connait pas l'anglais, sans mentionner l'allemand ou le français.

O, hem İngilizceyi hem de Fransızcayı çok iyi konuşabilmektedir.

Il parle très bien et l'anglais et le français.

Fransızcayı çok iyi konuşabildiğin konusunda herhangi bir fikrim yoktu.

- Je n'avais aucune idée que tu pouvais parler français si bien.
- Je n'avais aucune idée que vous pouviez parler français si bien.

O, konuşma dili Fransızcayı tazelemek için Fransa'ya seyahat etti.

Il est allé en France pour rafraîchir son français parlé.

Bunu doğru biçimde açıklamak için Fransızcayı yeterince iyi konuşabilip konuşamadığımı bilmiyorum.

Je ne sais pas si je parle assez bien français pour pouvoir expliquer ceci correctement.

Kuzenim Teddy Fransızcayı üniversitede asıl branş olarak aldı ve bir yıl Paris'te okudu.

Mon cousin Teddy a étudié en français à l'université et a étudié à Paris pendant un an.