Translation of "Canına" in French

0.008 sec.

Examples of using "Canına" in a sentence and their french translations:

Vay canına!

La vache !

Vay canına, Baksanıza!

Regardez !

- Harika!
- Vay canına!

- Merveilleux !
- Super !
- Magnifique !

Vay canına, şuna bakın.

Regardez !

Vay canına, şunlara baksanıza.

Regardez-moi ça.

Vay canına, şuraya bakın.

Regardez un peu !

Cohh: Ah, vay canına.

Cohh : Oh, waouh.

Jason neden kendi canına kıydı?

Pourquoi Jason s'était suicidé ?

Vay canına, hava şimdiden ağırlaştı.

Regardez, le temps a bien changé.

Dur, dur, dur! Vay canına.

Stop !

Vay canına, devasa bir uçurum.

C'est à pic, ici !

Dün, o kendi canına kıydı.

Hier, elle s'est ôtée la vie.

Vay canına! Bu fena değil!

Putain ! C'est pas mal !

Vay canına, kayanın burası çok kayganmış.

Cette roche devient super glissante, là.

Vay canına, devasa bir şelale var!

C'est vraiment à pic, là.

Gidip şuraya bir bakalım. Vay canına.

Allons voir cet endroit.

Vay canına, harika parlıyor. Şuna bakın.

Regardez comme il brille.

Kelly Stoetzel: Tamam Jacob. Vay canına.

Kelly Stoetzel : OK, Jacob. Waouh !

Vay canına, burası çok daha serin.

Il fait bien plus frais ici.

Vay canına, bu şaşırtıcı değil mi?

Wouah, est-ce que c'est pas incroyable ?

Vay canına, buradan düşmek çok kolay olurdu!

On pourrait facilement tomber dans le vide !

Vay canına, bu kötü bir durum çocuklar.

Ce n'est pas bon du tout.

Kaçış girişiminde, haydut dört rehinenin canına kıydı.

Quand il tenta de s'échapper, le bandit tua quatre otages.

Vay canına, düştüğü sırada bu uçakta olmak istemezdiniz.

Je n'aurais pas aimé être dans cet avion quand il s'est écrasé.

Vay canına! Bu nedir, bensiz öğle yemeği yiyorsun!

Eh bien ! quoi donc, on déjeune sans moi !

İneceğimiz vadi orada! Vay canına, bir hava akımına kapıldık!

Voici la vallée qu'on recherche ! Le vent m'emporte !

Güzel insanlara bakıyoruz ve "vay canına, her şeyleri var!" diyoruz.

On observe les belles personnes et on pense qu'elles ont tout pour elles.

Vay canına, burası dağın yan tarafında bulunan devasa bir mağara.

C'est une énorme grotte qui descend dans la montagne.

- O öz kardeşini gözünü kırpmadan öldürdü.
- Kendi öz kardeşinin canına kıyarken bir saniye tereddüt etmedi.

Il n’a pas hésité à tuer son frère.