Translation of "Yalnızca" in Finnish

0.014 sec.

Examples of using "Yalnızca" in a sentence and their finnish translations:

Yalnızca işimi yapıyorum.

Teen vain työtäni.

Yalnızca sesli düşünüyordum.

Minä vain ajattelin ääneen.

Çince konuşamam. Yalnızca okuyabilirim.

En osaa puhua kiinaa. Osaan vain lukea sitä.

Biz yalnızca seni istiyoruz.

- Me halumme vain sinut.
- Me haluamme vain teidät.

Fransızca yalnızca Fransa'da konuşulmaz.

Ranskaa ei puhuta vain ranskassa.

O yalnızca filmlerde olur.

Noin käy vain elokuvissa.

Yalnızca bir yanlış anlamamıydı?

Oliko kyseessä pelkkä väärinymmärrys?

Ben yalnızca Fransızca konuşabilirim.

- Osaan puhua ainoastaan ranskaa.
- Minä osaan puhua ainoastaan ranskaa.

Ben yalnızca İtalyanca konuşurum.

Puhun vain italiaa.

- Ben yalnızca bir bardak su alırım.
- Yalnızca bir bardak su içeceğim.

Ottaisin vain lasillisen vettä.

Yorgun olan yalnızca ben değilim.

Joku muukin on väsynyt.

Sanırım yalnızca bir şey gördüm.

Luulin juuri nähneeni jotakin.

Yalnızca Tom'un arkadaşı olmak istiyorum.

Haluan vain olla Tomin ystävä.

Tom yalnızca yardım etmeye çalışıyor.

Tomi yrittää vain auttaa.

O yalnızca geçici bir çözüm.

Se on vain väliaikainen ratkaisu.

Ben yalnızca üç saat uyudum.

Nukuin vain kolme tuntia.

Hey, yalnızca bir kez yaşarsın.

- Hei, me eletään vain kerran.
- Hei, me elämme vain kerran.

Yalnızca Hindistan'da yılda 5.000 ölümden sorumlu.

tappaen noin 5 000 pelkästään Intiassa vuosittain.

Bu sabah buraya yalnızca ben geldim.

Minä vasta tulin tänne tänä aamuna.

Yalnızca Fransızca değil, İspanyolca da konuşuyor.

Hän ei puhu vain ranskaa vaan myös espanjaa.

Onlar yalnızca seni ve beni kıskanıyorlar.

He ovat vain kateellisia sinulle ja minulle.

Onlar yalnızca beş gündür Brezilya'da yaşıyorlar.

He ovat asuneet Brasiliassa vain viisi päivää.

Tom yalnızca iyi görünümlü kızlarla ilgileniyor.

Tom on kiinnostunut vain hyvännäköisistä tytöistä.

Tom yalnızca birkaç saat kalacağını söyledi.

- Tom sanoi jäävänsä vain muutamaksi tunniksi.
- Tom sanoi jäävänsä vain muutaman tunnin ajaksi.

İşte orada! Yorgun olan yalnızca ben değilim.

Siellä se on. Joku muukin on väsynyt.

Kısaca, ahlak sistemleri yalnızca duyguların işaret dilidir.

Lyhyesti sanottuna moraalijärjestelmät ovat vain tunteiden viittomakieltä.

Yalnızca Tom'un onu neden yapmak isteyeceğini anlamıyorum.

En vain ymmärrä miksi Tom haluaisi tehdä niin.

Ben yalnızca şaka yapıyor olduğumu Tom'a söyledim.

Sanoin Tomille, että minä vain vitsailin.

Tatoeba'ya yalnızca kendi ana dilinde katkıda bulunmalısın.

Lisääthän Tatoebaan lauseita vain äidinkielelläsi.

Bunun yalnızca bir yanlış anlama olduğuna eminim.

Olen varma että tämä on vain väärinkäsitys.

Yalnızca burada yiyebileceğim bir şey yemek istiyorum.

Haluan syödä jotain, mitä voin syödä vain täällä.

- Yalnızca bir kez yaşarsın.
- Sadece bir kez yaşarsın.

Kerran sitä vain eletään.

Gerçek, ay gibidir, bunun yalnızca bir tarafını görebilirsiniz.

Totuus on kuin kuu: siitä näkee vain yhden puolen.

Ama bu yalnızca, hepimiz ciddiye alırsa işe yarar.

Mutta tämä toimii vain jos me kaikki otamme sen tosissamme.

Yalnızca seni gerçekten öpmek istiyorum. Sakıncası var mı?

Haluan todella vain suudella sinua. Panetko pahaksesi?

Bu otelde yalnızca sigara içmeyenler için odalar vardır.

Tässä hotellissa on huoneita vain tupakoimattomille.

Tom otuz dilde "Ben yalnızca Fransızca konuşabilirim." diyebilir.

Tom osaa sanoa ”osaan puhua vain ranskaa” kolmellakymmenellä kielellä.

Yalnızca kulüp üyeleri bu odayı kullanma hakkına sahiptir.

Vain klubin jäsenillä on oikeus käyttää tätä huonetta.

Modern gemilerin yalnızca küçük bir mürettebata ihtiyacı var.

Modernit laivat tarvitsevat vain pienen miehistön.

- Tom'la sadece bir kere konuştum.
- Tom'la sadece bir kez konuştum.
- Tom'la sadece bir defa konuştum.
- Tom'la sadece bir sefer konuştum.
- Tom'la yalnızca bir kere konuştum.
- Tom'la yalnızca bir kez konuştum.
- Tom'la yalnızca bir defa konuştum.
- Tom'la yalnızca bir sefer konuştum.

Olen puhunut Tomille vain kerran.

Tüm yaşam bir rüyadır ve rüyalar da yalnızca rüya.

Elämä on uni ja unet unia ovat.

- Kitap rafında yalnızca kitaplar var.
- Kitaplıkta sadece kitaplar var.

Kirjahyllyssä on vain kirjoja.

Yalnızca altı kilometre batıda ama bu bizim için kolay olmayacak.

Se on noin kuuden kilometrin päässä, mutta tehtävä ei suinkaan ole helppo,

Endonezya dünyada yalnızca adalar üzerinde kurulu olan en büyük ülkedir.

Indonesia on maailman laajin pelkästään saarille sijoittuva maa.

"İlgisiz misin yoksa yalnızca cahil misin?" "Bilmiyorum ve umurumda değil."

”Oletko välinpitämätön vai vain oppimaton?” ”En tiedä enkä välitä.”

Yalnızca nasıl hissettiğiniz hakkında konuşmak bile daha iyi hissetmenizi sağlayabilir.

Jo tunteista puhuminen voi parantaa mielialaa.

Gemideki 1962 yolcu ve mürettebatın yalnızca 764'ü hayatta kaldı.

Vain 764 laivalla olleesta 1962:sta selviytyi.

Kouji şanslıydı; onun trafik kazası yalnızca arabasının yanında küçük bir çizik bıraktı.

Koujilla oli onnea: hänen auto-onnettomuudestaan jäi vain pieni naarmu hänen autonsa kylkeen.

Merkür, güneş sistemimizdeki en küçük gezegendir. Dünya'nın uydusu Ay'dan yalnızca biraz daha büyüktür.

Merkurius on aurinkokuntamme pienin planeetta. Se on vain vähän Maan kuuta suurempi.

Tom uçağını yakalamak için bol zamanı olduğunu düşünüyordu ama o yalnızca ucu ucuna yetişti.

Tom luuli, että hänellä oli reilusti aikaa ehtiä koneeseen, mutta hän ehti siihen vain nipin napin.

Bir motel, otel gibidir, yalnızca daha küçüktür ve çoğunlukla arabayla seyahat eden kişiler tarafından kullanılır.

Motelli on kuten hotelli, vain paljon pienempi, ja sitä käyttävät pääasiassa ihmiset, jotka matkustavat autolla.

- Sadece kalbini izle.
- Sadece yüreğinin sesini dinle.
- Yalnızca yüreğinin sesine kulak ver.
- Sadece kalbinin sesini dinle.

Seuraa vaan sydäntäsi.

Otistik insanların yalnızca yaklaşık yüzde 15'i işgücündedir, başlıca nedeni insanların onlar hakkındaki büyük peşin hükümleridir.

Vain noin 15 prosenttia autisteista on työelämässä, lähinnä ihmisten ennakkoluulojen takia.

Tüm dünya bir sahnedir, insanlar da yalnızca birer oyuncu. Sahneye girer, çıkarlar ve zamanları boyunca yedi dönemden oluşan birçok oyun sergilerler.

On maailma näyttämö, ja miehet sekä naiset näyttelijöitä, eivät enempää. He astuvat lavalle ja poistuvat siltä, ja ihminen esittää aikanaan montaa osaa, hänen näytöksinään seitsemän ikää.

- Yalnızca İngilizce değil, Fransızca da konuşabiliyor.
- O hem İngilizce hem de Fransızca konuşabilir.
- Sadece İngilizce değil, Fransızca da konuşabilir.
- İngilizcenin yanı sıra Fransızca da konuşabilir.

- Hän osaa puhua ei vain englantia vaan myös ranskaa.
- Hän osaa puhua englannin lisäksi ranskaa.

- "A B ye eşittir" " Eğer ve sadece B gerçekse A doğrudur". ile aynı anlamı vardır.
- "A, B'ye eşittir" önermesi, "Eğer ve yalnızca eğer B doğruysa A doğrudur" ile aynı anlama gelmektedir.

- ”A ja B ovat yhtäpitäviä” tarkoittaa samaa kuin ”A on totta jos ja vain jos B on totta”.
- »A ja B ovat yhtäpitäviä» tarkoittaa samaa kuin »A on tosi jos ja vain jos B on tosi».
- »A ja B ovat ekvivalentteja» tarkoittaa samaa kuin »A on tosi jos ja vain jos B on tosi».

Roma dünyasında hüküm süren muhtelif ibadet şekillerinin tümü, insanlar tarafından mütesaviyen doğru, düşünürü tarafından yanlış, yargıcı tarafından da faydalı olarak görüldü. Ve böylelikle müsamaha yalnızca karşılıklı müsamahayı değil, aynı zamanda dinsel uyumu da ortaya koydu.

Useat Roomassa hallinneet palvonnan muodot olivat kansasta kaikki yhtä tosia, filosofeista kaikki yhtä epätosia ja maistraatista kaikki yhtä hyödyllisiä. Ja niin suvaitsevaisuus tuotti sekä keskinäistä suopeutta että myös uskonnollista yhteisymmärrystä.

Tenis tarihinde taraflardan birinin diğerine en ezici üstünlük kurduğu Grand Slam finali, Batı Almanyalı Steffi Graf'ın Sovyet Nataşa Zvereva'yı iki seti de 6-0 kazanarak çok rahat yendiği 1988 Fransa Açık Finali'ydi. Maçın tamamı yalnızca 34 dakika sürmüştü.

Yksipuolisin Grand Slam -loppuottelu koskaan käytiin vuoden 1988 Ranskan avoimissa, kun Länsi-Saksan Steffi Graf jyräsi Neuvostoliiton Nataša Zverevan 6-0, 6-0. Ottelu kesti vaivaiset 34 minuuttia.