Translation of "Yiyeceğin" in English

Yiyeceğin soğuyor.

- Your food's getting cold.
- Your food is getting cold.

Yiyeceğin nesi var?

What's wrong with the food?

Yiyeceğin kalanına ne oldu?

What happened to the rest of the food?

Hiç yiyeceğin var mı?

Do you have any food?

Yeterli yiyeceğin var mı?

Do you have enough food?

Favori etnik yiyeceğin nedir?

What's your favorite ethnic food?

Yiyeceğin mükemmel olduğunu düşündüm.

- I thought the food was excellent.
- I thought that the food was excellent.

Favori kahvaltı yiyeceğin nedir?

What's your favorite breakfast food?

Favori kış yiyeceğin nedir?

What's your favorite winter food?

Favori aperitif yiyeceğin nedir?

What's your favorite snack food?

Bu yiyeceğin yoğunluğundan hoşlanmıyorum.

I don't like the consistency of this food.

Yiyeceğin boşa gittiğini görmekten hoşlanmıyorum.

I don't like to see food go to waste.

Yiyeceğin çok yağlı olduğunu düşündüm.

- I thought the food was too greasy.
- I thought that the food was too greasy.

Favori soğuk hava yiyeceğin nedir?

What's your favorite cold weather food?

Senin favori yaz yiyeceğin nedir?

What's your favorite summer food?

Yediğin şişmanlatıcı yiyeceğin miktarını azaltmalısın.

You should cut down on the amount of fattening food that you eat.

Yiyeceğin tadı o kadar kötü değildi.

- The food didn't taste all that bad.
- The food didn't taste that bad.

Bu yiyeceğin çok yağlı olduğunu sandım.

I thought the food was too greasy.

Bu yiyeceğin boşa gitmesi bir utanç olurdu.

It'd be a shame for this food to go to waste.

Tom bana yedikleri yiyeceğin bir resmini gösterdi.

Tom showed me a picture of the food they had eaten.

Günümüzde çoğu yiyeceğin içi kimyasal maddelerle dolu.

Nowadays, most foods are full of chemicals.

- Favori Çin yiyeceğin nedir?
- En sevdiğin Çin yemeği hangisi?

What's your favorite Chinese food?

Benim iki yaşındaki oğlum onu beslemeye çalıştığım sağlıklı yiyeceğin bazısını yemeyecek.

My two-year-old won't eat some of the healthy food I've been trying to feed him.

Şu ana kadar yiyeceğin en iyi salata onların özel öğle yemeğiyle verdikleridir.

The best salad you'll ever eat is the one they serve with their lunch special.

- O, ona hem yiyecek hem de para verdi.
- O, ona yiyeceğin yanı sıra para da verdi.

She gave him money as well as food.

İnsanların açlık çektiği yerler varken, Japonya'da birçok yiyeceğin atıldığı bir sürü meskenlerin ve restoranların olması yüz kızartıcı bir gerçektir.

It is a shameful fact that, while there are lands where people suffer from hunger, within Japan there are many households and restaurants where much food is thrown away.