Translation of "Yaşayacak" in English

0.017 sec.

Examples of using "Yaşayacak" in a sentence and their english translations:

Tom yaşayacak.

- Tom will survive.
- Tom'll survive.

Yaşayacak mı?

Will she live?

O yaşayacak mı?

Will he live?

Yaşayacak hayatlarımız var.

We have our lives to live.

Yaşayacak evleri yok.

They have no house to live in.

Onlar nerede yaşayacak.

Where will they live?

Tom nerede yaşayacak?

Where's Tom going to live?

Yaşayacak evim yok.

I have no home to live in.

Tom yaşayacak mı?

Is Tom going to live?

Tom bizimle yaşayacak.

Tom will live with us.

- Yaşayacak bir yer bulmam gerekiyor.
- Yaşayacak bir yer bulmalıyım.

I need to find a place to live.

Babasının beklentilerine uyarak yaşayacak.

He will live up to his father's expectations.

Sonsuza dek kalbimizde yaşayacak.

He will live forever in our hearts.

Yaşayacak bir yer arıyoruz.

We're looking for somewhere to live.

Yaşayacak bir yer buldum.

I found a place to live.

Tom şimdi nerede yaşayacak?

Where's Tom going to live now?

Tom bizimle birlikte yaşayacak.

Tom is going to live with us.

Tom'un yaşayacak evi yoktu.

Tom had no house to live in.

Tom'un yaşayacak yeri yok.

Tom doesn't have any place to live.

Yaşayacak bir yerim yok.

I don't have a place to live.

Tom daima kalbimde yaşayacak.

Tom will forever live in my heart.

Öyle içmeyi sürdürürse, sorun yaşayacak.

If he carries on drinking like that, he's going to have a problem.

Onların yaşayacak bir evi yoktu.

They had no house to live in.

Onların yaşayacak hiç evi yok.

They have no house to live in at all.

Tom'un yaşayacak kendi hayatı var.

Tom has his own life to live.

O her zaman kalplerimizde yaşayacak.

She will live forever in our hearts.

Yaşayacak bir yer buldun mu?

Have you found a place to live?

O her zaman anılarımızda yaşayacak.

He will forever live on in our memories.

Tom'un yaşayacak hiçbir yeri yoktu.

Tom had no place to live.

Onun yaşayacak bir yeri yoktu.

He had no place to live.

Gelecek yıl Sasayama'da yaşayacak mısın?

Will you live in Sasayama next year?

Yaşayacak bir yere ihtiyacım var.

I need a place to live.

Onun hafızası sonsuza dek yaşayacak.

His memory will live forever.

Tom'un yaşayacak bir yeri yoktu.

- Tom had no place to live.
- Tom didn't have a place to live.

Yaşayacak herhangi bir yerim yok.

I don't have any place to live.

Tom'un yaşayacak bir yeri olduğunu düşündüm.

- I thought Tom had a place to live.
- I thought that Tom had a place to live.

Yaşayacak daha iyi bir yer arıyorum.

I've been looking for a better place to live.

Yaşayacak bir yer bulmana yardım edeceğim.

I'll help you find somewhere to live.

O sonsuza kadar bizim anılarımızda yaşayacak.

She will forever live on in our memories.

Tom yaşadı, Tom hayatta, Tom yaşayacak.

Tom lived, Tom is alive, Tom will live.

Tom'un içinde yaşayacak bir evi yok.

Tom doesn't have a house to live in.

Tom yaşayacak uzun zamanı olmadığını biliyor.

- Tom knows he hasn't got long to live.
- Tom knows that he hasn't got long to live.

Tom gelecek yıl Boston'da yaşayacak mı?

Will Tom live in Boston next year?

Önünde hala yaşayacak bütün bir hayat var.

You've still got all your life in front of you.

Yaşayacak güzel bir yer bulmak kolay değil.

Finding a good place to live isn't easy.

O tek başına yaşayacak kadar oldun değil.

- He is not old enough to live alone.
- He is not mature enough to live alone.

Tom yaşayacak bir yer bulmama yardım etti.

Tom helped me find a place to live.

Tom, Mary'ye yaşayacak bir yer bulmaya çalışıyor.

Tom is trying to find Mary a place to live.

Tom en az üç yıl Avustralya'da yaşayacak.

Tom will live in Australia for at least three years.

Anna'nın kaderini yaşayacak sıradaki kişi hangimiz olacak bilemeyiz.

we don't know which of us will be the next to suffer Anna's fate.

Yaşlı insanlar, uğruna yaşayacak bir şeye ihtiyaç duyar.

Old people need something to live for.

Tom yeterince kısa sürede yaşayacak bir yer bulacak.

Tom will find a place to live soon enough.

Sadece yaşayacak bir yer bulup bulamadığınızı merak ediyordum.

I was just wondering if you have been able to find a place to live.

Tom yaşayacak bir yer bulmama yardım eden kişidir.

Tom is the one who helped me find a place to live.

Çok para istemiyorum. Sadece rahat yaşayacak kadar para istiyorum.

I don't want a lot of money. I just want enough to live comfortably.

Eğer bir düğmeye basarsan, ya yaşayacak ya da öleceksin.

If you push a button, either you will die or you will live.

Tom onu yaparken herhangi bir sorun yaşayacak gibi görünmüyordu.

Tom didn't seem to be having any trouble doing that.

Başkan Kennedy öldürüldü ama onun efsanesi sonsuza kadar yaşayacak.

President Kennedy was killed, but his legend will live on forever.

Tom çalıştığı yere yakın yaşayacak bir yer bulmak istiyor.

Tom wants to find a place to live close to where he works.

Yazık, en iyi arkadaşım taşınıyor. Başka bir şehirde yaşayacak.

It's a shame, my best friend is moving. He's going to live in another city.

Tom'un yaşayacak bir yer bulma konusunda yardıma ihtiyacı var.

Tom needs some help finding a place to live.

Tom ve Mary'nin asıl sorunu onların yaşayacak bir yer bulamaması.

Tom and Mary's main problem is they can't find a place to live.

- Tom yaşamak için bir yer buldu.
- Tom yaşayacak bir yer buldu.

Tom found a place to live.

- Sami'nin yaşamak için bir yeri yoktu.
- Sami'nin yaşayacak bir yeri yoktu.

Sami didn't have a place to live.

- O yalnız yaşamak için yeterince yaşlı değil.
- Tek başına yaşayacak kadar büyük değil.

- He is not old enough to live alone.
- He is not mature enough to live alone.

Güzel kadınlar genç ölür- ya da öylesine demişler. Eğer öyleyse benim karım uzun bir hayat yaşayacak.

Beautiful women die young - or so the saying goes. If so then my wife is going to live a long life.