Translation of "Kaya" in English

0.006 sec.

Examples of using "Kaya" in a sentence and their english translations:

Kaya tırmanışçılarından dalgıçlara..

From rock climbers to deepwater divers.

kaya tavandan düştüğünde

when the rock crashed through her ceiling

'Asteroitler' kaya parçalarıdır

"Asteroids" are hunks of rock

Çok kaya var.

There are plenty of rocks.

Kaya tırmanışına gittim.

I went rock climbing.

- Kaya heyelanına dikkat edin.
- Kaya kaymasına dikkat et.

Look out for rock slides.

Pekâlâ, kaya tırmanışını seçtiniz.

Okay, so you wanna tackle the cliff climb.

Kaya yamaçtan aşağıya yuvarlandı.

The rock rolled down the hillside.

O, kaya gibi sertti.

- It was hard as rock.
- It was as hard as rock.

Yerde bir kaya var.

There's a rock on the floor.

O, kaya kadar sertti.

It was as hard as rock.

Yukarıdan bir kaya düştü.

A rock fell from above.

Bir kaya gibi sağlam.

- It's solid as a rock.
- It's rock-solid.

Hiçbir kaya sıkıntısı yok.

There's no shortage of rocks.

Burada fazlasıyla kaya var.

There are more than enough rocks here.

Kaya tepeden aşağı yuvarlandı.

The rock rolled down the hill.

Tom kaya tırmanışına gitti.

Tom went rock climbing.

Bu kaya neye benziyor?

What does this rock look like?

Şilte kaya gibi hissettirdi.

The mattress felt like rocks.

Kaya tırmanışında kendimi yaraladım.

I injured myself rock climbing.

Tom kaya tırmanışından hoşlanırdı.

Tom used to enjoy rock climbing.

Bir kaya koleksiyonum var.

I have a rock collection.

- Tom bir kaya koleksiyonuna sahiptir.
- Tom'un bir kaya koleksiyonu var.

Tom has a rock collection.

- Kaya düşüşünde üç dağcı öldü.
- Bir kaya çığında üç dağcı öldü.

Three climbers were killed in a rock fall.

Lilah’ın annesi kaya tırmanışına gidiyor

Lilah's mother gets to go rock climbing

Küçük, olağandışı bir kaya vardı.

about the size of a child's hand.

On kilometre genişliğinde bir kaya

a rock ten kilometers wide

Geminin gövdesinden kaya midyelerini sıyırdılar.

They scraped barnacles off the hull of the ship.

Kumtaşı, tortul bir kaya türüdür.

Sandstone is a kind of sedimentary rock.

Onun kasları kaya gibi sertti.

His muscles were rock-hard.

O bir kaya kadar aptal.

- He's as dumb as a rock.
- He's as stupid as a rock.

Onlar kaya değil. Onlar maden.

They're not rocks. They're minerals.

Bir asteroid bir kaya parçasıdır.

An asteroid is a bit of rock.

Kaya tırmanışını öğrenmek ister misiniz?

Do you want to learn rock climbing?

Ekmek bir kaya kadar sert.

The bread is as hard as a rock.

Tom bir kaya evinde yaşıyor.

Tom lives in a rock house.

Halatla tırmanma mı, kaya tırmanışı mı?

The rope climb? Or the rock climb?

Yani yavaşça uzaklaşan bir kaya gibi.

so the rock is just slowly moving away.

O, evini kaya üzerine inşa etti.

He built his house on rock.

Düşmüş bir kaya onun yolunu kapadı.

A fallen rock barred his way.

Uygun ekipman olmadan kaya tırmanışı tehlikeli.

Rock climbing without proper equipment is dangerous.

Onun kaya gibi sağlam mazereti var.

- He had a strong alibi.
- He has a rock solid alibi.

Bu bir kaya değil. Bir maden.

This is not a rock. It's a mineral.

O kaya parçasını ağıldan uzağa taşı.

Move that boulder away from the barn.

Geri dönmeli ve o kaya sığınağı kullanmalıyız.

[Bear] We need to go back and use that rock shelter.

Bu bayat ekmek bir kaya kadar sert.

This old bread is as hard as a rock.

Uzaktan bakıldığında, kaya insan yüzü gibi görünüyordu.

Seen from a distance, the rock looked like a human face.

Etna dağı püskürdü, Sicilya'ya volkanik kaya yağdırıyor.

Mount Etna has erupted, showering Sicily in volcanic rock.

- O, düşen kaya tarafından çarpıldı ve anında öldü.
- Ona, düşen bir kaya çarptı ve anında öldü.

He was hit by a falling rock and died instantly.

Turunçgil meyve: kaya gibi, elmas sertliğinde misket limonları.

Citrus fruit: rock-solid limes with the density of diamonds.

Kararı siz verin. Kıyıdan mı, kaya tırmanışı mı?

You make the decision. Coasteer or cliff climb?

Vücudunu kaya gibi görünen tuhaf bir pozisyona sokuyor.

She puts her body into this strange posture that kind of looks like a rock.

Uzaktan bakıldığında, kaya, çömelen bir insan figürüne benziyor.

Seen at a distance, the rock looks like a squatting human figure.

Tom bir kaya parçasının üzerine tek başına oturdu.

Tom sat alone on a boulder.

Uzaktan bakıldığında, kaya eski bir kale gibi görünüyordu.

Seen from a distance, the rock looked like an old castle.

Uzaktan bakıldığında, kaya, bir insan yüzü gibi görünüyordu.

Seen at a distance, the rock looked like a human face.

Geçen hafta sonu Tom ile kaya tırmanışına gittim.

I went rock climbing with Tom last weekend.

- Tom bir kaya ve sert bir yer arasına sıkıştı.
- Tom bir kaya ve sert bir yerin arasında sıkıştı.

- Tom is caught between a rock and a hard place.
- Tom is caught between Scylla and Charybdis.

Bir kaya matkabı alıp, ağaçları dikip, büyümesini beklemeniz gerekebilir

you may need to take a jackhammer to it and plant trees and wait for them to grow,

Bunu takmak istiyorum. Yukarıda bir sürü gevşek kaya olabilir!

I'm gonna wanna put this on. There's gonna be a lot of loose rock out there!

Ama halatı bağlamak için bulabildiğim en büyük kaya bu.

but this is about the biggest rock I can find around to tie to.

Bu kaya duvarlar yolumuzu kapatıyor. Bu yüzden biraz dolaşacağız.

[Bear] These rock walls are blocking our direct path. So we're gonna have to take a detour.

Uzaktan bakıldığında, büyük kaya eski bir kale gibi görünüyor.

Seen from a distance, the big rock looks like an old castle.

Uzaktan görüldüğünde, o kaya bir insan yüzü gibi görünüyor.

Seen from a distance, that rock looks like a human face.

O küçük bir kaya üzerine oturdu ve denize baktı.

He sat on a small rock and looked out to sea.

Tom kaya tırmanışı için çok yaşlı olduğuna karar verdi.

- Tom decided he was too old for rock climbing.
- Tom decided that he was too old for rock climbing.

Çok büyük bir kaya parçasını hareket ettirmek çok zor olacak.

Moving a huge boulder is going to be very hard.

Ya buna tırmanmaya çalışacağım ya da mağaranın ağzından kaya tırmanışı yapacağım.

Either I try and climb that, or just at the mouth of this cave, try and rock climb up.

Apollo 16 aya ait çok sayıda kaya ve toprak örnekleri getirdi.

Apollo 16 brought back a large number of lunar rocks and soil samples.

Biz bulaşıkları kimin yıkayacağına karar vermek için kaya, kağıt, makas oynadık.

We played rock, paper, scissors to decide who would do the dishes.

Uranüs'ün kara, kaya parçaları şeklinde nesneleri içeren, on bir bilinen halkası vardır.

Uranus has eleven known rings, which contain dark, boulder-sized particles.

Buralarda hava erken kararıyor.Sonbahar zamanı geldiğinde güneş bir kaya gibi düşüyor gibi görünüyor.

It's getting dark early around here. The sun seems to drop like a rock when autumn rolls around.

Dün gece kurutmak için çamaşırı dışarı astım ve sabaha kadar kaya gibi donmuştu.

I hung the laundry out to dry last night and by morning it had frozen hard as a rock.

Amerika Birleşik Devletleri'nin kaya gazı üretimi, devam eden en kötü ekolojik felaketlerden biridir.

United States shale gas production is one of the worst ongoing ecological disasters.

Apollo 14 görevini başarıyla tamamladı ve dünyaya 43.5 kilogram Ay kaya ve toprağıyla döndü.

Apollo 14 successfully completed its mission and returned to the Earth with 43.5 kilograms of lunar rocks and soil.

Astronotlar Ay'da kaya örnekleri toplamak için özel araçlar kullanmak zorunda kaldılar çünkü uzay elbiseleri ile eğilemezlerdi.

The astronauts had to use special tools to collect rock samples on the Moon because they could not bend over in their spacesuits.