Translation of "Kasabaya" in English

0.006 sec.

Examples of using "Kasabaya" in a sentence and their english translations:

Kasabaya gidemezsin.

You can't go to town.

Kasabaya gidiyorum.

I'm going into town.

Kasabaya geldin mi?

Did you come to town?

Düşman kasabaya saldırdı.

The enemy attacked the town.

Biz kasabaya taşınıyoruz.

We're moving to town.

Kasabaya geri dönüyorum.

I'm headed back into town.

Kasabaya doğru yürüyordum.

I was walking in the direction of the town.

Kasabaya döndüğünü duydum.

I heard you were back in town.

Kasabaya gelecek misin?

Will you come to town?

Annemiz kasabaya gidiyor.

Mom is going to town.

Tren kasabaya vardı.

The train approached the town.

Tom kasabaya gidiyor.

Tom is going to town.

Kasabaya giden yoldaydım.

I was on the road to the town.

Kasabaya geri döndüm.

I'm back in town.

Kasabaya yeni taşındım.

I just moved to town.

şerifler kasabaya yerleştiği zaman.

and in Mexico.

Kasabaya nehirden su sağlanır.

The town is supplied with water from the river.

Dedikoduyu tüm kasabaya yaydı.

She spread the gossip all over the town.

Tom kasabaya geri döndü.

Tom is back in town.

Biz kasabaya geri gidiyoruz.

We're heading back to town.

Az önce kasabaya döndüm.

I just got back in town.

Tom sadece kasabaya taşındı.

Tom just moved to town.

O, kasabaya uzak mı?

Is it far to town?

Ucube gösteri kasabaya geldi!

The freak show came to town!

Bugün kasabaya gidiyor musun?

Are you going to town today?

Ben seni kasabaya götürebilirim.

I can give you a lift into town.

Onlar kasabaya nasıl gittiler?

How did they go to town?

Kasabaya geri döndüğünü bilmiyordum.

- I didn't know you were back in town.
- I didn't know that you were back in town.

Tom arabayla kasabaya gitti.

Tom drove into the town.

Fadıl'ın ailesi kasabaya geldi.

Fadil's family has come to town.

Tom kasabaya geri gidiyor.

Tom is heading back to town.

Ne düşünüyorsunuz? Kasabaya mı gidelim,

So what do you think? We go for the town?

O kasabaya giden uzun yoldur.

It is long way to the town.

Bina bütün kasabaya yukarıdan bakıyor.

The building looks down on the whole town.

Onlar kasabaya doğru yola çıktılar.

They made their way toward the town.

O kasabaya gidiyor gibi görünmüyor.

He doesn't seem to be heading for the town.

Hayır, hayır! Kasabaya geri döneceğim.

No, no! I am going back to town.

Hokkaido'da küçük bir kasabaya vardık.

We arrived at a small town in Hokkaido.

Bu sabah onu kasabaya getirdim.

I brought her into town this morning.

Tom gelecek ay kasabaya geliyor.

Tom is coming into town next month.

Tom ne zaman kasabaya geldi?

When did Tom come to town?

Seni kasabaya geri getiren ne?

What brings you back to town?

Ne zaman kasabaya geri döneceksin?

When will you get back to town?

Buradan kasabaya ne kadar uzak?

How far is it into town from here?

Sen kasabaya sık gider misin?

Do you often go to town?

Başkan, kasabaya helikopter ile uçuyor.

The president is flying into town by helicopter.

Tom kasabaya döndü, değil mi?

Tom is back in town, isn't he?

Yeni köprü köylülerin kasabaya gitmesini kolaylaştırdı.

The new bridge made it easy for the villagers to go to town.

Lütfen bir ara bizim kasabaya gelin.

Please come to our town some day.

Lütfen kasabaya girer girmez ziyaret edin.

Please visit as soon as you get into town.

Kasabaya, iyi bir restoran aramaya gittim.

I went into the town in search of a good restaurant.

Mary tavana çıktı ve kasabaya baktı.

Mary climbed on the roof and looked out over the town.

O, kasabaya vardığında doğruca onu görmeye gitti.

On arriving in the town, he went straight to see her.

Onlar kasabaya taşındıklarında arkadaş edinmeyi kolay buldular.

When they moved to the town, they found it easy to make friends.

O, az önce kasabaya doğru yola çıktı.

He has just set out toward town.

Tom sadece üç haftadır kasabaya geri geldi.

Tom has only been back in town for three weeks.

Bu kasabaya geldiğimden beri on yıl oldu.

It's been ten years since I came to this town.

Tom'un gelecek hafta sonu kasabaya geldiğini duydum.

I hear Tom is coming to town next weekend.

Beni kasabaya kadar götürebilirsen çok minnettar olurum.

I'd be much obliged if you could give me a lift into town.

Kasabaya virüs bulaştı ve şimdi karantinaya alındı.

The town was infected by the virus and is now quarantined.

Ben sadece bir hafta önce kasabaya geldim.

I got into town only a week ago.

Buradan kasabaya uzun bir yol gibi görünüyor.

It seems a long way from here to the town.

Bu gece kasabaya gidelim ve biraz eğlenelim.

Let's hit the town tonight and have some fun.

Düşman kasabaya ulaşmadan önce, onların ilerlemesini durdurun.

Check the enemy's progress before they reach the town.

Bu kasabaya benim büyük dedemin adı verildi.

This town was named after my great-grandfather.

...dişi lider, tüm kasabaya yayılmış sürüyle iletişim kurabilir.

the matriarch can communicate with the herd right across town.

Ayıracak zamanları olmadığından dolayı aceleyle kasabaya geri döndüler.

Because they had no time to spare, they hurried back to town.

- O kasabaya hiç gitmedim.
- O şehre hiç gitmedim.

- I have never been to that town.
- I've never been to that town.

Tom bazı malzemeleri satın almak için kasabaya gitti.

Tom went into town to buy some supplies.

Ertesi sabah erkenden sirk bir sonraki kasabaya gitti.

Early the next morning, the circus left for the next town.

- Bugün kasabaya gitmiyor musun?
- Bugün şehre gitmiyor musun?

Aren't you going to town today?

Babası onun arkadaşları ile kasabaya gitmesine asla izin vermedi.

Her father never let her go to town with her friends.

- Kasabaya sadece iki mil mesafede.
- Şehre yalnızca 2 mil uzaklıkta.

It's just two miles to the town.

Bu taşra yolu, on mil uzaktaki küçük bir kasabaya gider.

This country road leads to a small town ten miles away.

Bizim kız arkadaşımız, geçen hafta küçük bir kasabaya yolculuk etti.

Our girlfriend traveled to a small town last week.

Tom bozulan traktörüne yeni bir parça almak için kasabaya gitti.

Tom drove into town to get a new part for his broken down tractor.

Bizim bir bayan arkadaşımız, geçen hafta küçük bir kasabaya bir seyahat yaptı.

A woman friend of ours took a trip to a small town last week.

New York'ta bir sürü para yaptı ve doğduğu küçük kasabaya geri döndü.

He made a lot of money in New York and went back to the small town where he was born.