Translation of "Kalemi" in English

- Hangi kalemi görüyorsun?
- Hangi kalemi görüyorsunuz?

Which pen do you see?

Kalemi bana iletin.

Pass me the pen.

Kalemi yerden al.

Pick up the pencil from the floor.

O kimin kalemi?

Whose pen is that?

Bu Lucia'nın kalemi.

This is Lucia's pen.

Anna'nın kalemi siyah.

Anna's pen is black.

Tuttuğum kalemi düşürdüm.

I dropped the pencil I was holding.

Bu, Tom'un kalemi.

This is Tom's pen.

Kalemi bana ver.

Give me the pencil.

Bu onun kalemi.

This is her pen.

Bu kimin kalemi?

Whose pencil is this?

Bu kalemi kullanabilirsiniz.

You can use this pen.

Hiç kalemi yoktu.

He didn't have a single pen.

- Hiç kalemi yoktu.
- Onun tek bir dolma kalemi yoktu.

He didn't have a single pen.

Tom kurşun kalemi açtı.

Tom sharpened a pencil.

Sara'nın 31 kalemi var.

Sara has 31 pens.

Teyzemin kalemi mürekkep dolu.

My aunt's pen is full of ink.

Tom'un kurşun kalemi yoktu.

Tom didn't have a pencil.

Bu kalemi kullanabilir miyim?

May I use this pencil?

Onun birkaç kalemi var.

He has a few pens.

Kalemi alıp adresi yazdı.

She took the pen and wrote the address.

Bu Julia'nın dolma kalemi.

This is Julia's pen.

Bir bıçakla kalemi yonttum.

I sharpened a pencil with a knife.

O kalemi yere koy.

Put down that pen.

Tom kalemi Mary'ye uzattı.

Tom handed the pen to Mary.

Kaybettiğim kurşun kalemi buldum.

I found the pencil I lost.

Kalemi almak için eğildim.

I bent over to take the pen.

Şimdilik bu kalemi kullanabilirsiniz.

You can use this pen for the time being.

Bu kalemi kim kırdı?

Who broke this pen?

Tükenmez kalemi bana ver.

Give me the ballpoint pen.

Dolma kalemi bana ver.

Give me the pen.

Tom kalemi Mary'ye verdi.

- Tom handed the pencil to Mary.
- Tom handed Mary the pencil.

Bu, Tom'un kalemi mi?

Is this pen Tom's?

Sana bu kalemi vereceğim.

I'll give you this pen.

Bu kalemi sana vereceğim.

I'll give this pen to you.

Kalemi masanın altında değildi.

His pen was not under the table.

- Lütfen o kalemi bana uzat.
- Lütfen o kalemi bana ver.

- Please hand me that pencil.
- Please hand me that pen.
- Please hand that pen to me.

Yeterli param olsaydı kalemi alırdım.

- If I had had more money, I would have bought the pen.
- If I'd had more money, I'd have bought that pen.

Bu kalemi ödünç alabilir miyim?

- May I borrow this pen?
- Can I borrow this pen?

Kalemi aldı ve adresi yazdı.

He took the pen and wrote the address.

Kurşun kalemi olan var mı?

Do any of you have a pencil?

Herkesin bir kalemi var mı?

- Does anybody have a pencil?
- Does everybody have a pencil?
- Does everyone have a pencil?

Tom kalemi masanın üstüne koydu.

Tom put the pencil down on the desk.

Kullanmadığım herhangi bir kalemi kullanabilirsin.

You can use whichever pen I'm not using.

Lütfen bu kalemi bana ver.

- Please give this pen to me.
- Please give me this pen.

Tom en sevdiği kalemi kaybetti.

Tom lost his favorite pen.

Göz kalemi kullanıyorsun, değil mi?

You're wearing eyeliner, aren't you?

O, çocuğa kalemi keskinleştirmesini söyledi.

- He instructed the boy to sharpen his pencil.
- He told the boy to sharpen his pencil.

Lütfen bana bu kalemi verin.

- Please give this pen to me.
- Please give me this pen.

John'ın bir dolma kalemi var.

John has a pen.

Onun hiç kurşun kalemi yoktu.

She didn't have any pencils.

- Bu tükenmez kalemi iki dolara satın aldım.
- Bu tükenmez kalemi iki dolara aldım.

I bought this ball-point for two dollars.

O, bu kalemi şu mağazadan aldı.

She bought this pen at that store.

Onun kalemi keskin bir uca sahiptir.

His pencil has a sharp point.

Onun kaç tane dolma kalemi var?

How many pens does she have?

Tom'un yanında bir kurşun kalemi yok.

Tom never has a pencil with him.

Tom eğildi ve düşürdüğü kalemi aldı.

Tom bent down and picked up the pen that he'd dropped.

Tom'un bir kurşun kalemi bile yok.

Tom doesn't even have a pencil.

Bana o kurşun kalemi uzatır mısın?

Will you hand me that pencil?

Lütfen bu kalemi bana ödünç ver.

Please lend me this pen.

Eğer fazla param olsaydı, kalemi alırdım.

If I had had more money, I would have bought the pen.

Tom'un cebinde üç dolma kalemi var.

Tom has three pens in his pocket.

"Ben bu kalemi kullanabilir miyim?" "Evet, kullanabilirsin."

"May I use this pencil?" "Yes, you may."

"Bu kalemi ödünç alabilir miyim?" "Tabii, alın."

"May I borrow this pen?" "Sure, go ahead."

Francesco'nun dolma kalemi benimkinden çok daha iyi.

Francesco's pen is much better than mine.

Bu tükenmez kalemi iki dolara satın aldım.

- I bought this ball-point for two dollars.
- I bought this biro for 2 dollars.

Sara'nın otuz bir tane tükenmez kalemi var.

Sara has thirty-one ballpoint pens.

Bu kalemi istiyorsan, onu sana ödünç veririm.

- If you want this pen, I will lend it to you.
- If you want this pen, I'll lend it to you.

- Annem bir parça ip ile üç kurşun kalemi bağladı.
- Anne, bir parça iple üç kurşun kalemi bağladı.

Mother tied up three pencils with a piece of string.

O, kurşun kalemi ile düz bir çizgi çizdi.

He drew a straight line with his pencil.

Tom çekmeceyi açtı ve bir kurşun kalemi kaptı.

Tom yanked open the drawer and grabbed a pencil.

Biraz daha param olsaydı o dolma kalemi alırdım.

If I'd had more money, I'd have bought that pen.

- Bana fosforlu kalem lazım.
- Bana tahta kalemi lazım.

I need a marker.

Sana az önce verdiğim yeni kalemi neden kullanmıyorsun?

Why aren't you using the new pen I just gave you?

Tom'un bir kalemi var, ama hiç kağıdı yok.

Tom has a pen, but he doesn't have any paper.

Tom'un bir kalemi vardı, ama hiç kağıdı yoktu.

Tom had a pen, but he didn't have any paper.

çünkü tek yaptığım küçümseyici şekilde kalemi topun üstünde sallamak

because all I do is condescendingly wave the pen

Tom'un muhtemelen sana ödünç verebileceği fazla bir kalemi vardır.

Tom probably has an extra pencil he could lend you.

Biraz fandöten, biraz allık ve bir göz kalemi kullanıyorum.

I'm wearing some foundation, a bit of blush and some eyeliner.

Edebiyattaki her kusursuz adam, her zaman bir kadının kalemi tarafından yaratıldı.

Every perfect man in literature has always been created by the pen of a woman.