Translation of "Köşedeki" in English

Köşedeki tiyatroya gidiyorum.

- I am going to the theater on the corner.
- I'm going to the theater on the corner.

Orada köşedeki kim?

Who's that in the corner over there?

Köşedeki ev yeni.

The house on the corner is new.

Köşedeki ev boş görünüyor.

The house on the corner looks empty.

Köşedeki bir masaya geçebilir miyiz?

Could we have a table in the corner?

Tom köşedeki bir tabureye oturdu.

Tom sat on a stool in the corner.

Köşedeki servis istasyonunda arabama yakıt doldurttum.

I had my car filled up at the service station at the corner.

Köşedeki mağaza ucuz güneş gözlükleri satıyor.

The shop on the corner sells cheap sunglasses.

Tom ve Mary köşedeki masada oturuyordu.

Tom and Mary were sitting at a table in the corner.

"Köşedeki kim?" "O Tom. Ona aldırma."

"Who's that in the corner?" "That's Tom. Don't mind him."

Sağ üst köşedeki "X" butonu pencereyi kapatır.

The "X" button in the top right shuts the window.

Köşedeki dükkan çok iyi bir fiyata meyve satar.

The shop on the corner sells fruit at a very good price.

Tom tam köşedeki pahalı bir restoranda suşi yedi.

Tom ate sushi at an expensive restaurant just around the corner.

Tom ve Mary köşedeki bir masada birbirlerinin karşısında oturdu.

Tom and Mary sat across from each other at a table in the corner.

Yaşlı beyefendinin caddeyi geçip köşedeki bir mağazaya girdiğini gördüm.

I saw the old gentleman cross the street and enter a store on the corner.

Sokağın sonunda sol köşedeki tuğla cepheli beyaz bir evde yaşıyorlar.

They live in a white house with a brick facade on the left at the end of the street.

Yemek yemek için en sevdiğimiz yer köşedeki şu küçük restoran.

Our favorite place to eat is that small restaurant on the corner.

Tom köşedeki küçük yerin yemek yemek için iyi bir yer olabileceğini düşündü.

- Tom thought the little place on the corner might be a good place to eat.
- Tom thought that the little place on the corner might be a good place to eat.