Translation of "Inanmayacak" in English

0.005 sec.

Examples of using "Inanmayacak" in a sentence and their english translations:

Kimse ona inanmayacak.

No one will believe him.

Kimse inanmayacak bana.

No one will believe me.

O buna inanmayacak.

She won't believe it.

Tom buna inanmayacak.

- Tom isn't going to believe this.
- Tom won't believe this.

Hikayesine kimse inanmayacak.

No one will trust his story.

Onlar bana inanmayacak.

They won't believe me.

Tom bana inanmayacak.

Tom won't believe me.

Tom bize inanmayacak.

Tom won't believe us.

Tom ona inanmayacak.

Tom won't believe it.

Kimse sana inanmayacak.

Nobody will believe you.

Ona inanmayacak kadar akıllıydı.

She knew better than to believe him.

Hiç kimse ona inanmayacak.

- No one will believe her.
- Nobody will believe her.

Hiç kimse onlara inanmayacak.

No one will believe them.

Hiç kimse bizi inanmayacak.

No one will believe us.

Hiç kimse Tom'a inanmayacak.

No one will believe Tom.

Bunda inanmayacak ne var?

What's so hard to believe?

Hiç kimse buna inanmayacak.

- Nobody will believe that.
- Nobody's going to believe this.
- Nobody's going to believe that.

Tom ne olduğuna inanmayacak.

Tom won't believe what happened.

Neden kimse bana inanmayacak?

Why won't anyone believe me?

Tom bana niçin inanmayacak?

Why won't Tom believe me?

Tom buna asla inanmayacak.

Tom will never believe that.

Tom yaptığıma asla inanmayacak.

Tom will never believe what I did.

Tom asla buna inanmayacak.

- Tom is never going to believe that.
- Tom won't ever believe that.

Neden kimse bize inanmayacak?

Why won't anyone believe us?

Tom bunu yaptığıma inanmayacak.

- Tom won't believe I did that.
- Tom won't believe that I did that.

Ona inanmayacak kadar akıllı olmalıydım.

I should have known better than to believe him.

O bana asla tekrar inanmayacak.

He will never believe me again.

Tom asla bana tekrar inanmayacak.

Tom will never believe me again.

Tom ona söylediğin tek kelimeye inanmayacak.

Tom won't believe a word you tell him.

Tom onu bilerek yaptığıma asla inanmayacak.

- Tom will never believe that I did it on purpose.
- Tom will never believe I did it on purpose.

Tom Mary'nin bunu yaptığına asla inanmayacak.

Tom will never believe that Mary did that.

Tom asla buna inanmayacak, değil mi?

Tom is never going to believe that, is he?

Sen kendine inanıncaya kadar hiç kimse sana inanmayacak.

No one will believe in you until you believe in yourself.

Ona gerçeği söyledik ve o hala buna inanmayacak.

We told him the truth and he still won't believe it.

- Böyle bir şeye inanacak kadar aptal değildir.
- Böyle bir şeye inanmayacak kadar akıllıdır.

He knows better than to believe such a thing.

- Böyle bir söylentiye inanmayacak kadar akıllıyım.
- Böyle bir söylentiye inanacak kadar aptal değilim.

I know better than to be believe such a rumor.