Translation of "Hoşlanmadı" in English

0.009 sec.

Examples of using "Hoşlanmadı" in a sentence and their english translations:

Tom Mary'den hoşlanmadı ve Mary Tom'dan hoşlanmadı.

Tom didn't like Mary and she didn't like him.

O, kocasından hoşlanmadı.

She didn't like her husband.

Tom konserden hoşlanmadı.

Tom didn't like the concert.

Tom bundan hoşlanmadı.

Tom didn't like this.

Hamilton, Adams'tan hoşlanmadı.

Hamilton did not like Adams.

Onlar kitabımdan hoşlanmadı.

They did not like my book.

O, kitabımdan hoşlanmadı.

He did not like my book.

Tom duyduğundan hoşlanmadı.

Tom didn't like what he heard.

Tom Boston'dan hoşlanmadı.

Tom didn't like Boston.

Annem köpeklerden hoşlanmadı.

My mother didn't like dogs.

Tom partiden hoşlanmadı.

Tom didn't enjoy the party.

Sami benden hoşlanmadı.

Sami didn't like me.

O, onun derslerinden hoşlanmadı.

He did not enjoy his lessons.

Tom konserden çok hoşlanmadı.

Tom didn't like the concert very much.

O, kent yaşamından hoşlanmadı.

- She didn't like city life.
- He didn't like city life.

Tom benim önerimden hoşlanmadı.

Tom didn't like my suggestion.

Tom sadece ondan hoşlanmadı.

Tom just didn't like it.

Sanırım Tom ondan hoşlanmadı.

I guess Tom didn't like it.

Tom, Mary'den hiç hoşlanmadı.

Tom has never liked Mary.

Tom özellikle neyden hoşlanmadı?

What, in particular, did Tom not like?

Belki Tom gördüğünden hoşlanmadı.

Maybe Tom didn't like what he saw.

Dan silahlardan bile hoşlanmadı.

Dan didn't even like guns.

Tom konserden hiç hoşlanmadı.

Tom didn't enjoy the concert at all.

Ondan hoşlanmadı ve kızdı.

They did not like it and were angry.

O, seyahat etmekten hoşlanmadı.

He did not like to travel.

Taft ondan hiç hoşlanmadı.

Taft did not like it at all.

Tom, Mary'den asla hoşlanmadı.

Tom never liked Mary.

Tom asla benden hoşlanmadı.

Tom never cared much for me.

Tom bunu yapmaktan hoşlanmadı.

Tom didn't enjoy doing that.

Tom, Mary'nin yaptıklarından hoşlanmadı.

Tom didn't like what Mary was doing.

Tom burada bundan hoşlanmadı.

Tom didn't like it here.

Tom okula gitmekten hoşlanmadı.

Tom didn't like going to school.

Sami o kızlardan hoşlanmadı.

Sami didn't like those girls.

Mary, Tom'un anne babasından hoşlanmadı.

Mary didn't like Tom's parents.

Tom uzun vedalardan hiç hoşlanmadı.

Tom never did like long goodbyes.

O ilk defa ondan hoşlanmadı.

He didn't like her at first.

O, ilk olarak ondan hoşlanmadı.

She didn't like him at first.

- O, sorumluluktan hoşlanmadı.
- Sorumluluktan hoşlanmazdı.

He did not like responsibility.

Tom o filmden hiç hoşlanmadı.

Tom didn't like that movie at all.

Tom konserden çok fazla hoşlanmadı.

- Tom didn't enjoy the concert very much.
- Tom didn't like the concert very much.
- Tom didn't really like the concert.

Tom, Boston'tan çok fazla hoşlanmadı.

Tom didn't like Boston very much.

Tom ne yapacağının söylemesinden hoşlanmadı.

Tom didn't like being told what to do.

Tom, Mary'nin arkadaşlarının hiçbirinden hoşlanmadı.

Tom didn't like any of Mary's friends.

Tom asla Mary'den çok hoşlanmadı.

Tom never did like Mary very much.

Tom, Mary'nin fikirlerinin hiçbirinden hoşlanmadı.

Tom didn't like either of Mary's ideas.

- Tom plandan hoşlanmadı.
- Tom planı sevmedi.

Tom didn't like the plan.

Tom tenisten hoşlanmıyor ve asla hoşlanmadı.

Tom doesn't enjoy tennis and never has.

Tom Mary'nin onunla konuşma tarzından hoşlanmadı.

Tom didn't like the way Mary spoke to him.

Bence Tom gerçekten onu yapmaktan hoşlanmadı.

- I think Tom didn't really enjoy doing that.
- I think that Tom didn't really enjoy doing that.

Tom benden asla pek fazla hoşlanmadı.

Tom never liked me very much.

- Tom partiden hoşlanmadı.
- Tom partiyi sevmedi.

Tom didn't like the party.

Tom Mary'yi seviyordu ama Mary ondan hiç hoşlanmadı.

Tom loved Mary, but she didn't like him at all.

- Leyla gösteriş yapmaktan hoşlanmadı.
- Leyla fiyaka yapmaktan hoşlanmıyordu.

Layla didn't like to show off.

- O, kent yaşamından hoşlanmadı.
- O, şehir hayatından hoşlanmıyordu.

She didn't like city life.

Tom ondan hoşlanmadı ama yine de onu satın aldı.

Tom didn't like it, but he bought it anyway.

Onu ona verdim ama o bundan hoşlanmadı bu yüzden onu sattı.

I gave it to him, but he didn't like it so he sold it.

Sıkı bir şekilde konuşulursa, o bundan hiç hoşlanmadı ama bir şey söylemedi.

Strictly speaking, she didn't like it at all, but she didn't say a thing.

- Tom Mary'yi çok sevmedi.
- Tom, Mary'yi pek sevmedi.
- Tom Mary'den pek hoşlanmadı.
- Tom, Mary'yi pek beğenmedi.

Tom didn't like Mary much.

- Tom Mary'yi çok sevmedi.
- Tom Mary'yi çok fazla sevmiyordu.
- Tom, Mary'yi pek sevmedi.
- Tom Mary'den pek hoşlanmadı.
- Tom, Mary'yi pek beğenmedi.

- Tom didn't like Mary very much.
- Tom didn't like Mary much.