Translation of "Birbirlerinin" in English

0.006 sec.

Examples of using "Birbirlerinin" in a sentence and their english translations:

birbirlerinin

are constantly at

Birbirlerinin kollarında uyuyakaldılar.

They fell asleep in each other's arms.

- Onlar hık demişler birbirlerinin burnundan düşmüşler.
- Onlar birbirlerinin benzeri.

They are the spitting image of one another.

Onlar birbirlerinin cümlelerini çevirdi.

They translated each other's sentences.

Onlar birbirlerinin boğazına sarılmıştı.

They were at each other's throats.

Onlar birbirlerinin kollarında ağladı.

They cried in each other's arms.

Bütün iyiler birbirlerinin dostudur.

All the good are friends of one another.

İnsanlar birbirlerinin evlerini incelemeyi sever.

People love to inspect each other's houses.

Öğrenciler genellikle birbirlerinin ödevlerini kopyalarlar.

The students often copy each other's homework.

Tarih boyunca insanlar birbirlerinin kuyusunu kazdılar

Trenches have been dug between people, yes,

İnsanlar birbirlerinin evlerini kontrol etmeyi severler.

- People love to inspect each other's houses.
- People love to check out each other's houses.

Tom ve Mary birbirlerinin yanında oturuyorlardı.

Tom and Mary were sitting next to each other.

Tom ve Mary birbirlerinin gözlerine baktı.

Tom and Mary stared into each other's eyes.

Tom ve Mary birbirlerinin karşısına oturmuştu.

Tom and Mary were seated across from each other.

Tom ve Mary birbirlerinin arkadaşlıklarından hoşlanırlar.

Tom and Mary enjoy each other's company.

Tom ve Mary birbirlerinin gözlerine baktılar.

Tom and Mary stared into each others' eyes.

Tom ve Mary birbirlerinin yanında oturmuşlardı.

Tom and Mary were seated beside each other.

Birbirlerinin ellerini tuttular ve yıldızlara baktılar.

They held each other's hands and looked at the stars.

Onlar her zaman birbirlerinin boğazına sarılırlar.

They are always at each other's throats.

Onların birbirlerinin yüzünü görmemiş olmaları mümkündür.

It's possible that they haven't seen each other's faces.

Tom ve Mary birbirlerinin boğazına sarılmış.

Tom and Mary are at each other's throats.

Onlar büyülenmiş gibi birbirlerinin cazibesine katıldı.

They were attracted to each other like moths to a flame.

Mary ve Tom, birbirlerinin mahremiyetlerine değer verirler.

Mary and Tom value their privacy.

Tom ve Mary birbirlerinin gözlerinin içine baktılar.

Tom and Mary looked into each other's eyes.

Tom ve Mary trende birbirlerinin yanına oturdu.

Tom and Mary sat next to each other on the train.

Tom ve John birbirlerinin kız kardeşleriyle evlendi.

Tom and John married each other's sisters.

Gerçeklik ve hayaller birbirlerinin etkisini yok ederler.

Reality and dreams counteract each other.

Sami ve Leyla birbirlerinin kollarına geri döndüler.

Sami and Layla were back in each others arms.

Artık iki general de birbirlerinin nerde olduğunu biliyordu.

Both generals now knew of each other's whereabouts.

Tom ve erkek kardeşi, genellikle birbirlerinin saçını keserler.

Tom and his brother usually cut each other's hair.

Tom ve Mary birbirlerinin gözlerine baktılar ve öpüştüler.

Tom and Mary looked into each other's eyes and kissed.

Tom ve Mary birbirlerinin arkadaşlıklarından hoşlanıyor gibi görünüyor.

Tom and Mary seem to be enjoying each other's company.

Tom ve Mary köşedeki bir masada birbirlerinin karşısında oturdu.

Tom and Mary sat across from each other at a table in the corner.

Tom ve Mary verandada bir masada birbirlerinin karşısında oturuyorlardı.

Tom and Mary were sitting across from each other at a table on the veranda.

Bazı arkadaşlar birbirlerinin karşı cinsle yakınlaşmalarını sabote etmeyi sever.

Some friends like to cock-block each other.

Farklı uluslar ancak birbirlerinin kültürlerine saygı duyarlarsa bir arada yaşayabilirler.

Different nations can only coexist peacefully if they respect each other's respective culture.

İki insan birbirlerini mükemmel şekilde anlıyorlardı, ve birbirlerinin güçlü niteliklerine karşılıklı saygıları vardı.

The two men understood one another perfectly, and had a mutual respect for each other's strong qualities.