Translation of "şaşmamalı" in English

0.006 sec.

Examples of using "şaşmamalı" in a sentence and their english translations:

Kapıyı açamamana şaşmamalı.

No wonder you could not open the door.

Onun tutuklandığına şaşmamalı.

No wonder he was arrested.

Teklifini reddetmesine şaşmamalı.

No wonder he refused your offer.

İnsanların içmesine şaşmamalı.

No wonder people drink.

Ümitsiz olmana şaşmamalı.

No wonder you're frantic.

Onun başardığına şaşmamalı.

It is no wonder that he has succeeded.

- O kadar kızgın olmasına şaşmamalı.
- Çok kızgın olmasına şaşmamalı.

No wonder he is so angry.

Mezarlığın nüfusunun patlamasına şaşmamalı.

Little wonder the cemetery's population is booming.

Onun sınavı geçmesine şaşmamalı.

It is no wonder that he passed the examination.

Onun genç ölmesine şaşmamalı.

No wonder he died young.

Onu başkan seçmelerine şaşmamalı.

No wonder they have elected him chairman.

Onun gitmek istememesine şaşmamalı.

It is no wonder that she didn't want to go.

Tom'un kızgın olduğuna şaşmamalı.

No wonder Tom was mad.

Bu kadar mutlu olduğuna şaşmamalı.

No wonder you are so happy.

Tom'un bizden nefret etmesine şaşmamalı.

No wonder Tom hates us.

Onun teklifini geri çevirdiklerine şaşmamalı.

No wonder they turned down her offer.

Senin bu kelimeleri bulmamana şaşmamalı.

No wonder you didn't find these words.

Tom'un kafasının karışık olmasına şaşmamalı.

No wonder Tom was confused.

Bu konularda konuşmanın zor olmasına şaşmamalı.

So no wonder it's hard to talk about these issues.

Sunucunun tuhaf göründüğüne şaşmamalı. O hastaydı.

No wonder that the presenter sounded weird, she was sick.

- Endişeli olmana şaşmamalı.
- Tabii ki endişelisin.

No wonder you're worried.

Sadece iki saat uyudum. Uykusuz olduğuma şaşmamalı.

I slept only two hours. No wonder I'm sleepy.

- Onun başarısız olması sürpriz değil.
- Onun başarısız olmasına şaşmamalı.

It is no wonder that he failed.

Tom tamamen yiyeceklere saplantılı. Mary'nin onu terk ettiğine şaşmamalı.

Tom is utterly obsessed with food. No wonder Mary dumped him!

"Tom akşam yemeğinden sonra üç fincan kahve içti." "Uyuyamamasına şaşmamalı."

"Tom drank three cups of coffee after dinner." "No wonder he couldn't sleep."

Bugün tabletlerimi almayı unuttum. Kendimi bu kadar kötü hissettiğime şaşmamalı!

I completely forgot to take my tablets today. No wonder I feel so bad!

Çocuğun başında büyük bir yumru var. O kadar çok ağlamasına şaşmamalı.

The boy has a huge bump on his head. No wonder he cried so much!