Translation of "çalışmaktadır" in English

0.012 sec.

Examples of using "çalışmaktadır" in a sentence and their english translations:

Kulüp saymanı olarak çalışmaktadır.

She serves as the club treasurer.

Tom IRS için çalışmaktadır.

Tom works for the IRS.

Bütün gün boyunca çalışmaktadır.

- He's been working all day long.
- He has been working all day long.

O, o laboratuvarda çalışmaktadır.

He works in that lab.

O, çelik fabrikasında çalışmaktadır.

He works at the steel mill.

Tom geç vardiyada çalışmaktadır.

Tom works the late shift.

Tom ressam olarak çalışmaktadır.

Tom works as a painter.

O, sabahtan beri piyano çalışmaktadır.

She has been practicing the piano since morning.

O, bir komi olarak çalışmaktadır.

He works as a busboy.

Babam bir fabrika için çalışmaktadır.

My father works for a factory.

Tom bir süper markette çalışmaktadır.

Tom works at a supermarket.

Erkek kardeşim bir bankada çalışmaktadır.

My brother works in a bank.

O bir çevirmen olarak çalışmaktadır.

He works as a translator.

Esperantistler dil eşitliği için çalışmaktadır.

- Esperantists work for language equality.
- Esperanto speakers work for language equality.

Tom açık bir ofiste çalışmaktadır.

Tom works in an open office.

Tom asgari ücret için çalışmaktadır.

Tom's been working for minimum wage.

Tom bir kereste fabrikasında çalışmaktadır.

Tom works in a sawmill.

Tom Mary'nin babası için çalışmaktadır.

Tom works for Mary's father.

Babam bir enerji şirketi için çalışmaktadır.

My father works for a power company.

Onun yaşında çalıştığımdan daha çok çalışmaktadır.

He works harder than I did at his age.

O, haftada yedi gün şirkette çalışmaktadır.

He works at the company seven days a week.

O bir jimnastik öğretmeni olarak çalışmaktadır.

He works as a gym teacher.

Tom Avustralya büyük elçiliği için çalışmaktadır.

Tom works for the Australian embassy.

Tom yıllardır Mary'nin şoförü olarak çalışmaktadır.

Tom has been working as Mary's chauffeur for years.

Esperanto konuşanları dil eşitliği için çalışmaktadır.

- Esperantists work for language equality.
- Esperanto speakers work for language equality.

Tom bir yelkencilik eğitmeni olarak çalışmaktadır.

Tom works as a sailing instructor.

Babam bir şirkette bir mühendis olarak çalışmaktadır.

My father works for the company as an engineer.

Tom elinden geldiği kadar hızlı olarak çalışmaktadır.

Tom is working as fast as he can.

Hem Tom hem de Mary Fransızca çalışmaktadır.

Both Tom and Mary study French.

Ilona bir işaret dili tercümanı olarak çalışmaktadır.

Ilona works as a sign language interpreter.

Tom bir süper markette yarı zamanlı çalışmaktadır.

Tom works part-time at a supermarket.

Babam ve erkek kardeşim bu fabrikada çalışmaktadır.

My father and my brother work in this factory.

- İki saattir çalışmaktadır.
- O iki saattir çalışıyor.

He has been studying for two hours.

Trigonometri üçgenlerin uzunluklarını ve açılarını içeren ilişkileri çalışmaktadır.

Trigonometry studies relationships involving lengths and angles of triangles.

Annesi özel bir okulda bir kütüphaneci olarak çalışmaktadır.

His mother works as a librarian at a private school.

Tom bu sabahtan beri bu rapor üstünde çalışmaktadır.

Tom's been working on this report since this morning.

Hem babam hem de erkek kardeşim bu fabrikada çalışmaktadır.

Both my father and my brother work in this factory.

Tom yıllardır aynı web sitesi tasarım şirketi için çalışmaktadır.

Tom has been working for the same website design company for years.

Mary Park Caddesindeki bir restoranda bir garson olarak çalışmaktadır.

Mary works as a waitress at a restaurant on Park Street.

Tom üniversiteden mezun olduğundan beri bir çevirmen olarak çalışmaktadır.

Tom has been working as a translator ever since he graduated from college.

Babamın bir dinlenmeye ihtiyacı var. O üç saattir bahçede çalışmaktadır.

Dad needs to take a rest. He's been working in the garden for three hours.

Babam istediğimiz her şeyi bize vermek istediği için çok çalışmaktadır.

My father works hard because he wants to give us everything we need.

Tom, akşam yemeğinden önce her gün bir saat Fransızca çalışmaktadır.

Tom studies French for an hour every day before dinner.