Translation of "'bir" in English

0.020 sec.

Examples of using "'bir" in a sentence and their english translations:

Bir adam bir sözcük. Bir kadın bir sözlük.

One man, one word. One woman, one dictionary.

Bir:

One:

Bir erkekle, bir kadınla,

a man, a woman,

Bir yumurta bir zigottur.

An egg is a zygote.

Bir alana, bir bedava.

Buy one, get one.

Bir cümle bir cümledir.

A sentence is a sentence.

Bir söz bir borçtur.

A promise is a debt.

Bir alana bir bedava.

Buy one, get one free.

Bir soru bir cevaptır.

A question is an answer.

Bir oğlan bir çocuktur.

A boy is a kid.

Bir dolar bir dolardır.

A dollar is a dollar.

Kolayca bir çiçeğin, bir koyunun, bir ağacın

He easily claims ownership of a flower,

Bir örnek bir emir değil, bir öneridir.

An example is a suggestion, not an order.

Bir yumruk sadece bir yumruktur. Bir tekme sadece bir tekmedir.

A punch is just a punch. A kick is just a kick.

Bir köpek bir kediyi ve bir kedi bir fareyi kovalar.

A dog runs after a cat, and the cat after a mouse.

Bir araba, bir bisiklet, bir uçak, bir tekne ve bir tren tümü ulaştırma araçlarıdır.

A car, a bicycle, an airplane, a boat, and a train are all means of transportation.

Banyoda bir lavabo, bir bide, bir tuvalet ve bir duş var. Bir küvet vardı.

In the bathroom there's a sink, a bidet, a toilet, and a shower. There used to be a bath.

- Bir gece, o bir rüya gördü.
- Bir gece bir rüya görmüştü.

One night, he had a dream.

Bir beyaz bir kız ve bir Arap kız.

This is a white girl and an Arab girl.

Bir gün yataktan bir uyanıyoruz dışarıya bir bakıyoruz

one day we wake up from bed we look outside

Bir ayı bir kaplanla karşılaştırıldığında bir dost canavardır.

A bear is a friendly beast compared to a tiger.

Bir yarasa bir kuş değildir ama bir memelidir.

A bat is not a bird, but a mammal.

Düz bir çizgi bir eğrinin önemsiz bir örneğidir.

A straight line is a trivial example of a curve.

Bir düşmanın bir düşmanı mutlaka bir müttefik değildir.

- An enemy of an enemy is not necessarily an ally.
- An enemy of an enemy isn't necessarily an ally.

Bir deri bir kemik açlıktan ölmüş bir kediydi.

It was a cat starved to skin and bones.

Bir dörtlü, bir üçlüden bir üye daha fazladır.

A quartet has one more member than a trio.

Tom bir insan, bir maymun ve bir memeli.

Tom is a human, an ape, and a mammal.

Bir TED konferansı, bir performans

a TED conference, performance,

Bir yıldan kısa bir sürede,

In less than a year,

Cevaplayamadığım bir düşüce, bir soru

a thought, a question, kept popping into my mind

Bu bir mucizedir. Bir mucize.

You know, this is a miracle. It's a miracle.

Bir çöpçünün sevimli bir hikayesi

a cute story of a scavenger

Yani bir anlık bir kere

So once for a moment

Bir başarısızlığı bir başkası izledi.

One failure followed another.

- Bir dakika.
- Sadece bir dakika.

- Just a minute.
- Just a moment.

Bir fare çekingen bir yaratıktır.

A mouse is a timid creature.

Bir yere bir sınır koymalıyız.

We have to draw a line somewhere.

Bir şirkette bir yönetici olmalıdır.

One must be an executive in some company.

Bir gün bir Washington olacak.

He will be a Washington someday.

Bir adamı bir kadınla karşılaştırmamalısın.

You must not compare a man with a woman.

Bir pound bir ağırlık birimidir.

A pound is a unit of weight.

Bir keresinde bir panda gördüm.

I have seen a panda once.

Bir defasında bir çocukla tanıştım.

- I once met a boy.
- I met a child once.

Bir kitap bir arkadaşla kıyaslanabilir.

A book can be compared to a friend.

- Bir dakika...
- Bir dakika bekle.

- Just a moment ...
- Wait a minute.
- Hang on a minute.
- Just a moment.

Bir yüzbaşı bir astsubayın üstündedir.

A captain is above a sergeant.

Benim bir amcam bir doktordur.

An uncle of mine is a doctor.

Bir arkadaştan bir mektup aldım.

I have received a letter from a friend.

O bir bakıma bir sanatçıdır.

He is an artist in a sense.

Bu bir kerelik bir teklif.

It's a one-time offer.

Bir "shiitake" bir mantar türüdür.

A "shiitake" is a type of mushroom.

Bir ileri bir geri yürüyordu.

He walked back and forth.

Bir ülke tehlikeli bir makinedir.

A country is a dangerous machine.

Bir şekilde bir şeyin ortasındayım.

I was sort of in the middle of something.

Tom bir yirmi bir masasında.

Tom is at a blackjack table.

Bir ejderha hayali bir yaratıktır.

A dragon is a creature of fancy.

Bir zamanlar bir lokantada çalıştım.

I once worked in a restaurant.

Bir yıldan az bir sürede

in less than a year,

Bir arabanın bir direksiyonu var.

A car has a steering wheel.

Bir zamanlar bir ördek öldürdüm.

I killed a duck once.

Bir bayrak, ulusun bir sembolüdür.

- A flag is a symbol of the nation.
- A flag is a symbol of the people.

Bir karıncayiyen bir domuza benziyor.

An aardvark looks like a pig.

Bir yerdeki bir saksafonu duyabiliyorum.

I can hear a saxophone somewhere.

- Bir şeyler deneyelim!
- Bir deneyelim.

Let's try something.

Bir kedim bir köpeğim var.

I own one cat and one dog.

Bir gölet, küçük bir göldür.

A pond is a little lake.

Bir bayrak, milletin bir sembolüdür.

A flag is a symbol of the nation.

Bir hayata bir bedel koyamazsınız.

You can't put a price on a life.

Bir seferde bir şey yapalım.

Let's do one thing at a time.

Bir zamanlar bir panda gördüm.

- I have seen a panda once.
- I saw a panda once.

Bir seferde bir şey yapın.

Do one thing at a time.

Bir yerde bir çocuk ağlıyor.

A child is crying somewhere.

Bir kelebek olgun bir tırtıldır.

A butterfly is a mature caterpillar.

Bir keresinde bir çocukla tanıştım.

I once met a boy.

Bir kitap harika bir hediye.

A book is a wonderful gift.

Bir köpeğim bir kedim var.

I own one dog and one cat.

Bir dediği bir dediğini tutmuyor.

It does not follow.

Bir asteroid bir kaya parçasıdır.

An asteroid is a bit of rock.

Bir gül güzel bir çiçektir.

- A rose is a beautiful flower.
- A rose is a pretty flower.

Bir zeplin nasıl bir şeydir?

What does an airship look like?

Bir artı bir iki yapar.

One and one makes two.

Herhangi bir çeviri bir eklemedir.

Any translation is an annexation.

Çeviri bir ifade bir sanatıdır.

Translation is an art of expression.

Bir diş bir implantla değiştirilebilir.

A tooth can be replaced with an implant.

Bir bir araba kazası yaptım.

I got in a car accident.

Bir insan, bilinçli bir varlıktır.

- Man is a conscious being.
- A human is a conscious being.

Bu bir havalanının bir resmidir.

This is a picture of an airport.

Sen bir çocuğun bir meleğisin.

You are an angel of a child.

Bir bilgisayar modern bir cihazdır.

A computer is a modern device.

Bir an bir sessizlik vardı.

There was silence for a moment.

Bir kurt bir kurtu ısırmaz.

A wolf doesn't bite a wolf.

Bir fincan kahve bir kron.

- A cup of coffee costs one crown.
- A cup of coffee costs a krone.

Tom bir arkadaşın bir arkadaşı.

Tom is a friend of a friend.

Bir iyi bilinen bir organizatördür.

He's a well-known impresario.

Kayan bir yıldız, bir göktaşıdır.

A falling star is a meteorite.

Bir erkeğin bedenindeki bir çocuğum.

- I'm a child in a man's body.
- I am a child in a man's body.

Bir gecede bir karar vermeyeceğiz.

We're not going to make a decision overnight.

Uzun bir süredir bir hayranım.

I've been a fan a long time.