Translation of "Nadiren" in Dutch

0.008 sec.

Examples of using "Nadiren" in a sentence and their dutch translations:

Nadiren radyo dinlerim.

Ik luister zelden naar de radio.

O nadiren vazgeçer.

Hij geeft zelden op.

Nancy nadiren gülümser.

Nancy glimlacht zelden.

Onu nadiren görürüm.

Ik zie haar zelden.

Tom nadiren güler.

Tom lacht zelden.

Ben nadiren ağlarım.

Ik huil zelden.

- O nadiren dışarı gider.
- O nadiren dışarı çıkar.

Ze gaat zelden uit.

Nadiren görülebilen bir suikastçı.

Een zelden geziene moordenaar...

Babam nadiren sigara içer.

Mijn vader rookt zelden.

Nadiren eşine hediyeler verir.

- Hij geeft zijn vrouw zelden cadeautjes.
- Hij geeft zijn vrouw zelden cadeaus.

Tom nadiren kahve içer.

Tom drinkt zelden koffie.

Tom nadiren dergi okur.

Tom leest nauwelijks tijdschriften.

Tom nadiren geç kalır.

Tom is zelden laat.

O nadiren dışarı gider.

Ze gaat zelden uit.

O, babasına nadiren yazar.

Hij schrijft zelden naar zijn vader.

O, nadiren oraya giderdi.

Hij ging daar zelden heen.

Tom nadiren ailesiyle yer.

Tom eet zelden met zijn familie.

Nadiren kahvelerine şeker atarlar.

Ze doen zelden suiker in hun koffie.

Tom nadiren konserlere gider.

Tom gaat zelden naar concerten.

O, nadiren ebeveynlerine yazar.

Hij schrijft zelden naar zijn ouders.

Partilere nadiren davet edilirim.

Ik word maar zelden op feestjes uitgenodigd.

Burada nadiren kar yağar.

Op deze plaats valt bijna geen sneeuw.

Bu saat nadiren çalar.

Deze klok wordt zelden geluid.

Onun fikirleri nadiren pratiktir.

Haar ideeën zijn zelden praktisch.

O nadiren kiliseye gider.

Hij gaat zelden naar de kerk.

Ben nadiren kahve içerim.

Ik drink zelden koffie.

Ben nadiren bira içerim

Ik drink zelden bier.

Ben nadiren mendil kullanırım.

Ik gebruik zelden een zakdoek.

Tom nadiren kahve içiyor.

Tom drinkt zelden koffie.

Biz burada nadiren kar görürüz.

Hier valt zelden sneeuw.

Annem gece nadiren televizyon izler.

- Mijn moeder kijkt 's avonds zelden naar de televisie.
- Mijn moeder kijkt 's avonds zelden tv.

Tom kahvesine nadiren şeker koyar.

Tom doet bijna nooit suiker in zijn koffie.

Tom siyah gömleğini nadiren giyer.

Tom draagt zelden zijn zwart hemd.

İngilizler trende nadiren yabancılarla konuşurlar.

Engelse mensen praten zelden met vreemden in de trein.

Tom nadiren İtalyan yemeği yer.

Tom eet zelden Italiaans eten.

Ben nadiren partilere davet edilirim.

Ik word maar zelden op feestjes uitgenodigd.

Ben nadiren soğuk algınlığı olurum.

Ik ben zelden verkouden.

Tom okula nadiren geç kalır.

Tom is zelden laat voor school.

Filme almak şöyle dursun, nadiren görülen...

Zelden gezien, laat staan gefilmd...

O, pazar günü nadiren evde kalır.

Hij blijft zelden thuis op zondag.

Tom ve ben nadiren farklı görüşteyizdir.

Tom en ik zijn het zelden met elkaar eens.

Ama büyük kedilerin kürklerinde nadiren koku bulunur.

Maar de vacht van grote katachtigen ruikt vaak helemaal niet.

Bu kadar küçük puma yavruları nadiren görülür.

Het is zeldzaam om zulke jonge poema's te zien.

Nadiren görülürler. Varlıklarını çok az kişi bilir.

Ze worden zelden gezien en weinig mensen weten dat ze bestaan.

Vikingler nadiren merhamet teklif ediyor veya bekliyorlardı:

Vikingen boden zelden of verwachtten genade:

O, nadiren iyi bir ruh hali içindedir.

Hij is zelden goed gehumeurd.

O nadiren yeni bir şey sipariş eder.

Hij bestelt zelden iets nieuws.

Hafta içi akşam 5'ten sonra nadiren çalışırım.

en werk doordeweeks zelden tot na 17 uur.

Ancak nadiren geleneksel silahlara verilen araştırma türü ile.

maar zelden met het soort controle zoals bij traditionele wapens.

...yeni teknolojiler... ...nadiren görülen yaratıkları ve gizli dramları...

...geeft nieuwe technologie... ...ons de kans zeldzame wezens te zien...

Bir şeyi kesin olarak kanıtlamak veya öngörmek çok nadiren mümkün

In zeer zeldzame gevallen kan iets bewezen of met zekerheid voorspeld worden,

Ya hiç görülmemiş ya da nadiren şahit olunan bir şey.

Zoiets is zelden of nooit gezien.

Bu, nadiren görülür ve daha önce hiç su altında filme alınmamıştır.

Zelden gezien en nog nooit eerder onderwater gefilmd.

Ancak, bir dünya haritasında bir şeyler göstermeye çalışırken kartograflar, Mercator'ı nadiren kullanıyorlar.

Maar wanneer ze iets willen voorstellen op een wereldkaart, gebruiken cartografen zelden mercator.

- Seyrek olarak radyo dinlerim.
- Ayda yılda bir radyo dinlerim.
- Nadiren radyo dinlerim.

Ik luister zelden naar de radio.

- Bir dikiş makinem var ama onu çok nadir kullanıyorum.
- Bir dikiş makinem var ama onu nadiren kullanırım.

Ik heb een naaimachine, maar ik gebruik hem bijna nooit.