Translation of "Dışarı" in Dutch

0.013 sec.

Examples of using "Dışarı" in a sentence and their dutch translations:

Dışarı gel.

Kom naar buiten.

Dışarı gitmemelisin.

Je zou niet naar buiten moeten gaan.

Dışarı çık.

- Ga naar buiten.
- Stap naar buiten.

Dışarı çıkmadım.

Ik ben niet uitgeweest.

Dışarı çıkıyoruz.

We gaan eropuit.

Dışarı gidiyorum.

Ik ga naar buiten.

Çık dışarı!

- Wegwezen!
- Weg van hier!
- Eruit!

Dışarı gitmemelisiniz.

Het is beter als je niet weggaat.

...bağırsaklarını dışarı iterek...

...duwt hij zijn ingewanden naar buiten...

Dilini dışarı çıkar.

- Steek je tong uit.
- Steek je tong uit!

Hadi dışarı çıkalım.

Laten we uitgaan.

Dışarı gidebilir miyim?

Mag ik naar buiten?

Çöpü dışarı çıkardık.

We hebben de vuilnisbakken buitengezet.

Ben dışarı çıkıyorum.

Ik ga uit.

Mutfağımdan dışarı çıkın!

Ga uit mijn keuken!

Onlar dışarı gitti.

Ze gingen uit.

Dışarı çıkasım yok.

Ik heb geen zin om uit te gaan.

Beni dışarı çıkar!

Laat me eruit!

Dışarı çıkmaya hazırlanıyorum.

Ik maak me klaar om uit te gaan.

Çöpü dışarı çıkardım.

Ik heb het vuilnis buiten gezet.

Sadece dışarı bak.

Kijk maar naar buiten.

Dışarı çıkabilir miyim?

Mag ik naar buiten?

- O nadiren dışarı gider.
- O nadiren dışarı çıkar.

Ze gaat zelden uit.

üzerinizdeki gerginliği dışarı attığınızı

stel je dan voor

Hepsini nefesinizle dışarı atıyorsunuz,

Je ademt het allemaal uit,

Dilini ağzından dışarı çıkarmış,

stak haar tong uit de zijkant van haar mond

İnsanlar kaleden dışarı koştular.

Mensen renden uit het kasteel.

Canım dışarı çıkmak istemiyor.

Ik heb geen zin om uit te gaan.

Mayuko odadan dışarı çıktı.

Mayuko kwam de kamer uit.

O odadan dışarı çıktı.

Zij kwam uit de kamer.

Az önce dışarı çıktı.

Hij is net weggegaan.

O, dükkândan dışarı fırladı.

Hij stormde uit de winkel.

O nadiren dışarı gider.

Ze gaat zelden uit.

Şimdi dışarı çıkmak imkansız.

- Nu buitengaan kan niet.
- Nu is het onmogelijk om te vertrekken.

Sessizce camdan dışarı baktı.

Zwijgend keek ze uit het raam.

Yağmura rağmen dışarı çıktım.

Ondanks de regen ben ik naar buiten gegaan.

Tom pencereden dışarı bakıyor.

Tom is uit het raam aan het staren.

Çöp kutularını dışarı koyduk.

We hebben de vuilnisbakken buitengezet.

Dışarı gitmesen iyi olur.

Het is beter als je niet weggaat.

Yürüyüş için dışarı çıktı.

Hij is buiten aan het wandelen.

Dışarı çıkmama izin verin.

Laat me eruit!

Tom pencereden dışarı atladı.

Tom sprong het raam uit.

Köpeğe dışarı izin vermeyin.

Laat de hond niet naar buiten.

Sabah erken dışarı çıktım.

Ik ben vroeg in de morgen naar buiten gegaan.

Başını pencereden dışarı çıkardı.

Hij stak zijn hoofd door het venster.

Hepimiz pencereden dışarı baktık.

We keken allemaal door het raam.

Yarın dışarı çıkacak mısın?

Ga je morgen uit?

Dışarı çıkarken kapıyı kapa.

Sluit de deur bij het weggaan.

Çabuk buradan dışarı çık!

Weg hier!

Ben arkadaşlarımla dışarı çıktım.

Ik ben uitgegaan met mijn vrienden.

Mary pencereden dışarı baktı.

Mary staarde uit het raam.

Canım dışarı çıkmak istiyor.

Ik heb zin om naar buiten te gaan.

Sami camiden dışarı atıldı.

Sami werd de moskee uitgezet.

Pencereden dışarı bakınca ne görüyorsunuz?

Wat zie je als je uit het raam kijkt

Dün gece dışarı çıktın mı?

Ben je gisteravond uitgeweest?

Dışarı çıkmadan önce saçını tara.

Kam uw haar voordat ge buiten gaat.

Onun dışarı gittiğini gördün mü?

Hebt ge hem zien buitengaan?

Akşam yemeğinden sonra dışarı çıkmamalısın.

- Je mag na het eten niet naar buiten.
- Je mag na het avondeten niet naar buiten.

Canım bugün dışarı çıkmak istiyor.

Ik heb zin om uit te gaan vandaag.

- O dışarı gitti.
- O gitti.

Hij is vertrokken.

Yağmur yağmasına rağmen dışarı çıktım.

Ik ging naar buiten, ook al regende het.

Kızının dışarı çıkmasına engel olamadı.

Ze kon haar dochter er niet van weerhouden om uit te gaan.

Tom çöpü dışarı çıkarmanı istiyor.

Tom wil dat jij het vuilnis naar buiten brengt.

Dışarı çık veya içeri gel.

Ga buiten, of kom binnen.

Yürüyüş için dışarı çıkabilir miyim?

Mag ik buiten gaan wandelen?

Şimdi canım dışarı çıkmak istemiyor.

Ik heb geen zin om nu naar buiten te gaan.

İnsanların dışarı çıkmasını önerir misiniz,

Adviseer je mensen om naar buiten te gaan...

Yağmur yağdığı için dışarı çıkamadım.

Ik kon niet gaan omdat het regende.

Canım gerçekten dışarı çıkmak istemiyordu.

Ik had niet veel zin om uit te gaan.

- Çık dışarı!
- Defol!
- Yürü git!

- Scheer je weg!
- Ga weg!
- Hoepel op!
- Weg!
- Buiten!
- Onder mijn ogen uit!
- Wegwezen!
- Weg van hier!
- Verdwijn!
- Lazer op!
- Maak dat je wegkomt!
- Eruit!
- Donder op.
- Kom eruit.
- Weg met jou!
- Scheer je weg.
- Maak dat u wegkomt!
- Ga weg hier.

Tam da dışarı çıkmak üzereydi.

Ze stond op het punt om te vertrekken.

Çocuklar karanlıkta dışarı çıkmayı sevmezler.

Kinderen houden er niet van naar buiten te gaan wanneer het donker is.

O az önce dışarı çıktı.

Hij is net weggegaan.

Dışarı çıkmadan önce ayakkabılarını parlat.

Poets je schoenen vooraleer weg te gaan.

Gece, içmek için dışarı çıkar.

's Nachts gaat hij uit om een glaasje te drinken.

Sigara içmek istiyorsan, dışarı çıkmalısın.

Je moet naar buiten gaan als je wilt roken.

Dışarı çıkmayın çünkü yağmur yağıyor.

Ga niet naar buiten, het regent.

Bu öğleden sonra dışarı çıkıyorum.

Ik ga vanmiddag uit.

Hava sıcak olmadan dışarı çıkalım.

Laten we naar buiten gaan voordat het heet wordt.

Tom Mary'yi bardan dışarı attı.

Tom gooide Mary uit de kroeg.

Tom gece dışarı çıkmaktan korkuyor.

Tom is bang om 's avonds naar buiten te gaan.

Balon, hava dışarı çıktıkça alçaldı.

De ballon daalde geleidelijk naarmate de lucht eruit kwam.

- Dışarı çıkmayı evde kalmaya tercih ederim.
- Evde kalmaktansa dışarı çıkmayı tercih ederim.

Ik zou liever buiten gaan dan binnen te blijven.

Bahsedeceğim son alışkanlık, saldırganların dışarı çıkıp

De laatste gewoonte waarover ik het zal hebben

Onu bir şekilde dışarı çıkartmaya çalışacağız.

We moeten hem eruit zien te krijgen.

Viyana'nın hamsterleri kapana kısılmıştır. Dışarı çıkamazlar.

De hamsters van Wenen zitten gevangen en kunnen nergens heen.

Ve meraklı bir şekilde dışarı çıkıyordu.

Dan was ze heel nieuwsgierig.

Yağmur yağmazsa ben de dışarı çıkacağım.

Ik zal ook gaan, tenzij het regent.

Dışarı çıktığında kapı otomatik olarak kilitlenecek

De deur sluit automatisch na het buitengaan.

Tam dışarı çıkıyorken, o içeri geldi.

Net toen ik wilde gaan, kwam hij binnen.

Çıkmamamı söylediğin için hiç dışarı çıkmadım.

Ik ben helemaal niet uitgegaan omdat je me zei dat ik het niet doen mocht.

Şimdi dışarı çıkmak için çok geç.

Het is nu te laat om nog uit te gaan.

O, telefon çaldığında dışarı çıkmak üzereydi.

Hij stond op het punt weg te gaan toen de telefoon ging.

Tom pencereden dışarı bakmaya devam etti.

Tom bleef uit het raam staren.

Hava yağmurlu olduğu için, dışarı çıkmıyorum.

Omdat het regenachtig is, ga ik niet naar buiten.

İki çocuk odadan dışarı koşarak geldi.

- Er kwamen twee jongens uit de kamer gerend.
- Er kwamen twee jongens de kamer uitgerend.

Bu öğleden sonra dışarı çıkmak istemiyorum.

Ik wil deze namiddag niet buiten gaan.